Eros ve Toplum Gerçegimiz

Eros ve Toplum Gerçegimiz

Eros ve Toplum Gerçeğimiz.

Sevgili okurlar bugünkü yazımda toplumumuzun sağlıksız ruh halini ortaya koymak bakımından Kedi Eros olayına ilişkin sizlerle sohbet etmek istiyorum.

Başta şunu belirtmeliyim ki hayvana, doğru yaklaşımı ve doğru sevgiyi ortaya koymaya çalıştığım ve mevcut yaklaşımları eleştirdiğim ‘ Dilsiz Dünya ‘ adlı bir kitabım ocak ayında yayınlandı.

Yani hayvanlara karşı her türlü şiddete, kesilmelerine, yenilmelerine, av adı altında katledilmelerine, besi çiftliklerinde zalimane koşullarda tutulup kesimhanelerde boğazlanmalarına, besliyorum adı altında kulübelerde rehin ve tutsak edilmelerine vb. tümüyle karşıyım.

Burada ele alacağım boyut hayvana şiddet boyutu değil toplumumuzun bu konuda gün yüzüne çıkan, biçimsel, özden yoksun davranış kalıbıdır.

Şimdi şunu söylemeden geçemeyeceğim. Deveye sormuşlar “boynun neden eğri” diye. O da “göre göre boynumumu gördün nerem doğru ki boynum doğru olsun” demiş şeklinde beyan edilen deyim tam da bizim toplumumuzun durumunu anlatmaktadır.

Gerçekten her davranış kalıbımız doğru da bir tek hayvanlara yaklaşımımız mı eğri !
Örneğin kadınlara yaklaşımda düzgün, adil, dürüst müyüz ?

Kadına eziyet etmede, ezmede, ikinci sınıf görmede pratiklerimiz ortada değil mi ? Hemen her gün kadın cinayetlerinin işleniyor olması dürüst olmadığımızı kanıtlamak için yeterli veri değil midir?

Toplumda dönen rüşvet, usulsüzlük, kayırmacılık neyi ifade ediyor peki ? Çok dürüst olmadığımızı değil mi ?
Peki güç odağı haline gelenlerin insan olmanın temeli olan vicdanı unuttuğu gerçeği neyi kanıtlıyor?

Çok dürüst olduğumuzu değil herhalde !
Dostluklarda, komşularımızla ilişkilerimizde, iş arkadaşlıklarımızda, ortaklıklarımızda, alışverişlerimizde vb. çok mu dürüstüz ?

Her alanda durum ele alınabilir ve yanlış bir konumda olduğumuz kanıtlanabilir.
Her biri geniş bir çözümleme konusu olan bu örneklemeleri bir yana bırakarak Kedi Eros olayı karşısında toplumun gösterdiği refleksin ampirik bir kritiğini yapalım şimdilik.

Ocak ayında, biri, bir kediyi tekmeleyerek ölümüne yol açıyor. Durum mobese kayıtlarında olunca konu adliyelik oluyor. Önce bir yıl üç ay ceza veriliyor. Sonra itirazlar üzerine ceza iki katına çıkarılıyor. İki yıl altı aya. Şimdi bu olaya karşı sergilenen toplumsal tepkiyi ve yargının refleks karşısında iki ayrı tutumunu nereden ele alsak elimizde kalıyor.

Toplumun adliye önünde gösterdiği izdihamı izleyince gülsem mi ağlasam mı bu toplumun haline diye epey düşündüm.

Hani zinadan dolayı recm cezası verilen bir gariban kadın çukura dik yerleştirilir ve boğazına kadar toprağa saplanır ardından bir sürü erkek ! tarafından taşlanır ya.
Taşlayan güya namuslu! Taşlayan erkeklerin içinde zina yapmak için kırk takla atacakların olduğunu bilmek kadar acı veren bir durum yoktur, değil mi ?

Şimdi adliyede öfke seline kapılanlar ve genelde de bu duruma tepkisini ifade edenlere söylemek ve sormak isterim ki sizler akşam eve gidince kiminiz tavuk ızgara, etli yemekler, kiminiz çöp şiş, kebaplar vb. vb. yediniz değil mi ?

Peki o yediklerinizin her birinin Kedi Eros’ tan farkı var mı? Birinin tekmelenerek öldürülmesi ötekinin bıçaklanarak ya da kurşunlanarak, avlanarak öldürülmesi sonuç üzerinden aynı şey değil mi ?

Boğazlanmış, paramparça edilmiş, şişlere geçirilen parçalar ateşle kavrulmuş etleri mideye indirirken hiç aklınıza gelmeyen bir husus Kedi Eros olayı medyatik olunca mı birden aklınıza geldi ?

Sevgili okurlar Kedi Eros’ un canice öldürülmesine tepki gösterilmelidir elbette. Bu iyi bir gelişmedir. Ben de bu caniliğe öfke duyan biriyim. Benim burada altını çizmek istediğim husus bu tepkinin özden yoksun ve biçimsel oluşudur.

Böyle bir tepkiyi sadece Eros olayı olduğunda değil, mezbahanelerde dere gibi hayvan kanı akarken göstermiyorsak, bir kaç saat önce canlı olan hayvanların etini keyifle boğazımızdan indiriyor, meze yapıyorsak işte burada bir çelişkili hal var demektir.

Nedir bu çelişkili hal ? Adını koyalım; özümüz ile sözümüz bir değil, dürüst değiliz demektir.
Tıpkı pek çok konuda olduğu gibi hayvanlara yaklaşım konusunda da bir samimiyetsizlik içindeyiz.

Her konuda olduğu gibi bu konuda da dürüst olmaya, davranışlarının kritiğini yaparak özeleştirel olmaya ve sağlam, tutarlı davranış kalıpları üretip geliştirmeye çağırıyorum.
Başka yazılarda buluşmak üzere.

Doğan Karaağaç
18 Mart 2024

Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ 

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

DÜNYAMIZDAKİ OTERİLEŞMEYE İLİŞKİN

Etiketler:

#İnsan #yaşam dünya kedi

Yorumlar (1)

  1. Hocam sizin yüzünüzden vegan olacağım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Doğan KARAAĞAÇ

1963 yılında Diyarbakır'a bağlı Çermik İlçesinin Ekrek (Köksal) köyünde çiftçi bir ailenin onuncu çocuğu olarak yaşama gözlerini açtı. İlk ve ortaokulu Çermik'te, sağlık kolejini Van'da okudu. Toplumcu- gerçekçi çizgide yazan yazarın; O Dağ Yürekli (2011 yılında) Sewat (2012 yılında) adlı şiir kitapları yayınlandı. Cendere adlı ilk romanı Ağustos 2020'de Cendere 2 adlı romanı 2021'de Alan yayıncılıktan çıktı. Cendere 3 adlı roman yazımını sürdüren yazarın Nisan 2023'te sağlıklı topluma giden yolu ve yeni bir yaşam modelinin önerisini ve insan doğasına dair yeni tezlerini de içeren İNSAN DOĞASI VE BÜYÜK ÜTOPYA adlı kitabı Alan yayıncılık tarafından yayınlandı. İNSAN DOĞASI VE KAOSTAN ÇIKIŞ adlı yeni bir çalışmayı sürdüren yazar, DİLSİZ DÜNYA adlı bu çalışması ile insanlık ailesinde doğru bir hayvan sevgisini yaratmayı amaçlamış ve doğru yaklaşımı tanımlamaya çalışmıştır. Türkiye PEN üyesi olan yazar iki çocuk babasıdır.