Çocuk Olmak mı Çocuk Kalmak mı?

Çocuk Olmak mı Çocuk Kalmak mı?

Çocuk Olmak mı Çocuk Kalmak mı?

“Çocuk ” diyoruz. “Masumiyet, günahsızlık, saflık” diyoruz. Onların tertemiz olmasından dem vuruyoruz. Gülücüklerini, neşelerini, oyunlarını, oynamalarını… Hatta  uyku hallerini, korkulu hallerini gülümseyerek seyrediyoruz.

Çocuk bu; ağlarken bile güzel. Yürüyüşü, koşması, konuşması, o ters giydiği terliğin kenarından çıkan parmakçığı kim sevmez?

Ayaklarını çimenlere basmamak için direnişlerini, ilk defa limon tattıklarında girdikleri tipleri gözlerimizden yaşlar süzülecek kadar gülerek seyrediyoruz.

Her bir anı unutulmasın diye donduruyoruz. Fotoğraf karelerinin çerçevesine sıkıştırılmış olsa da neşeleniyoruz. Endişeleniyoruz da…

Her bir karenin altına not düşüyoruz; “Keşke hiç büyümesen çocuk… “

Belli ki bir şeylere derin özlem duyuyoruz; masumiyete, iyi niyete, sevgiye, karşılıksızlığa, beklentisizliğe, içtenliğe, güler yüze…

Başını okşuyoruz çocuğun, yanağını seviyoruz, bir göz kırpıp yolumuza devam ediyoruz.

Her çocuk elbette ki büyüyecek. Büyümesi lazım. Biz küçüldükçe onlar büyüyecek ki döngü yarım kalmasın.

Çektiğimiz kareleri sosyal medyamızda paylaşıyoruz, belki profil resmi yapıyoruz. Bolca beğeni topluyoruz hatta.

  Parkta, yaşlı karısını salıncakta sallayan dedeye gözümüz takılıyor. Mutlulukları şen kahkahalarından belli. Aşkları salıncak olmuş kalplerini hoplatıp duruyor; “Mutluluk” diyoruz.

Öyle ya, insan yaşlanınca çocuk gibidir. Üzülmeye, incitilmeye, itilip kakılmaya gel(e)mez.

Belli ki bir şeyleri temenni ediyoruz, arzuluyoruz belki arıyoruz; aşkı, mutluluğu, neşeyi, muhabbeti, ebediyeti, uzun geleceği…

Bir foto da onlardan alıyoruz altına not düşerek paylaşıyoruz; ” İçinizdeki çocuğu canlı tutun…”

Az ileride pamuk helvacı geçiyor. Bütün çocuklar ona doğru yöneliyor. Biz de. Pamuk helvamızın resmini çekiyoruz, paylaşıyoruz altına not düşerek; “Keşke hiç büyümesek…”

 Elbette ki büyüyeceğiz. Hem de yaşlanacağız. Mesele büyümemek değil. Ne olur sanki, bir gözümüzü kırpıştırıp açık tutmaya çalıştığımız gözümüzle güneşe bakmaya çalışsak da… Dudağımızın kenarında sızan şekerli sızıntıyı görünmez bir el silse? Saçlarımız yüzümüzde savrulurken şekerlense…

Ne olur ki parkın yürüme parkurundan geçerken yeşil alanda oynayan çocukların topu ayağımızın önüne gelse de onlara şöyle sol rövaşata çekerken yere düşsek? Topu tutamayan çocuklarla beraber gülüşsek?

Ne olur ki mini minnacık, bukle bukle saçlı cimcimelerle evcilik oynasak da plastik fincanlarda kahve içsek; az şekerli olsa da kahveler, şeker istesek cimcime ev sahibesinden?

Böylece çocuk kalmış olsak. Hiç büyümemiş olsak ya da içimizdeki çocuk hep var olsa.

Hem çocuk sadece masumiyet, sadece safiyet, sadece merhamet ve şefkat değil ki. Çocuk merak, çocuk öğrenme aşkı, çocuk samimiyet, çocuk dostluk, çocuk kardeşlik, çocuk barış, çocuk azim, çocuk hassasiyettir aynı zamanda.

İçimizdeki çocuk hep var olsun elbette ama sadece şımarmak için değil. Hayat boyu kendimizi yenilemek ve güncellemek adına gayret etmemiz için var olsun.

Küslüklerimizin uzun ömürlü olmaması için var olsun. Körelmeye başladığımızda hareketlenip, paslanmamıza mani olsun.

Ne zaman insanlıktan çıkacak olsak masumiyeti ile beliriversin ve bize insan olduğumuzu hatırlatsın. Bir gözünü kapayıp diğer gözüyle güneşe doğru bakarken ki güzelliğe bürünsün, bakışımızı netleştirsin.

Ne zaman azgınlığımız tutacak olsa acizliğimizi, muhtaçlığımızı, güçsüzlüğümüzü hatırlatsın. Geceleri karanlıktan korkmaya devam edelim, kötü rüyalar görmemek için merhamet kucağına sığınmamız gerektiğini hatırlatsın.

Ne zaman kalbimiz taşlaşacak olsa, göz pınarlarımız kurumaya yüz tutsa içimizdeki çocuğun gözyaşlarına karışsın hıçkırıklarımız. Ta kalbimiz yumuşasın, gözyaşıyla yıkanıp paklanan gözlerimizde bakışımız bulanıklıktan kurtulsun.

 

İçimizdeki çocuk hiç büyümesin ama olgunlaşsın. Tatlansın. Güzelleşsin. Kendimize kalmamamız için, iç derinliğimiz için, kendi iyiliğimiz için hep içimizde kalsın. Böylece şu kısacık hayat sevgi, barış, dostluk, neşe ,huzur ve mutluluk dolsun.

Sahi serçe parmağını sert bir yere çarpınca çocuk gibi uğunmayan var mı?

 

Başka çalışmalarımı da inceleyebilirsiniz:

Evrene Farklı Bir Bakış

 

Editör: Nigar KAYA

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar (5)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 22/01/2024

    Dünyada birlikte olmaktan mutluluk duyduğum çocuk olduğum ve çocuk kaldığım insanlar Kaleminize sağlık ❤️

  2. Zeynep
    • 19/01/2024

    Yazınızı okuyunca yaş almış olsamda çocukluğumda gezindim çocukluğumuzu kaybetmemek umuduyla

  3. Zeynep
    • 19/01/2024

    Yazınızı okuyunca yaş almış olsamda çocukluğumda gezindim çocukluğumuzu kaybetmemek umuduyla

  4. "İçimizde ki çocuk hep var olsun". Kıymetli editörüm 👏👏❤️

  5. "İçimizde ki çocu hiç büyümesin. " Kalemine, yüreğine sağlık kıymetli editörüm 👏👏👏❤️🌸

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Mesude BOZKURT

Göstergebilim Uzmn/ Klinik Psk.Uzmn/ Yazar/ Editör/ fisildayankalemler_org Başkan Yardımcısı YAYIMLANMIŞ ESERLERİ Kırık Kanatlı Melekler (2022) Göğ Gözlü (2023) EDİTÖRLÜĞÜNÜ YAPTIĞI ESERLER Karınca Süpürgesi Gizem’in Bereket Hazinesi Gizem’in Cennet Hazinesi Öpücük Kutusu Fermuar Ozi’nin Maceraları-1 / Mucit Ozan Ozi’nin Maceraları-2 / Dinozorlar Bornova’da