CEZALAR EZAYA DÖNÜŞMESİN
- Yazar: Rümeysa KAYA ODABAŞ
- 2 Kasım 2024
- 73 kez okundu
CEZALAR EZAYA DÖNÜŞMESİN
Çocuk yetiştirmek, ebeveynler ve öğretmenler için çok mühim bir süreçtir. Bir o kadar da zorlu bir yolculuktur. Çünkü çocuk yetiştirmek, terbiye etmek, çocuğun benliğini zarara uğratmadan onu hayata hazırlamaktır. Çatışılan temel nokta da işte burasıdır. Birçok anne baba, terbiye etmeye çalışırken çocuğun benliğine, yaratılışına zarar vermektedir.
Günümüzde terbiye etmek denilince akıllara ceza gelmektedir. Üstelik o kadar benimsenmiş bir yanlış ki, ceza sonucu itaat eden çocuklar ballandıra ballandıra anlatılır. İnsan benliği azizdir; kimyası bozulmadan, benliği sekteye uğratılmadan yetiştirilmelidir.
Çocuğa küsmek, ihtiyaçlarına sessiz kalmak, göz teması kurmamak, alçaltıcı davranışlar sergilemek, kendini ifade etmesine fırsat vermemek, düşünme köşesi oluşturmak, odaya kapatmak bir cezadır ve benliği sekteye uğratır.
Ceza (şiddet) yoluyla terbiye (!) edeceklerini düşünen ebeveynlere baktığımızda, ‘Çocuğumun iyiliği için.’ ya da ‘Biz de ceza, dayak ile büyüdük. Sapasağlamız, neyimiz var.’ gibi cümleler ile karşı karşıya kalırız. Halbuki bu vicdanın sesini kısmaya yönelik söylemler mantık dışıdır.
Kendi çocukluk yıllarında şiddet ile büyüyen yetişkinler, ceza metodunu tercih ettiklerinde bir nevi şiddet yolu seçtiklerinin, ilerleyen yıllarda birçok sorunla karşı karşıya kalacaklarının farkında değiller. En üzücü yön de budur. Yapılan yanlış, doğru zannedildiği sürece uzun bir süre daha vicdanlar eğitilmeli.
Çünkü ceza alan, ceza metodunu tercih eder. Sevgi kültürü ile büyüyen, şefkat ve belli sınırlar çerçevesinde çocuk yetiştirtirir. Ve çocuk yetiştirme metodu, nesilden nesile aktarılan bir mirastır. Kimi daha çok çiçek açtırır çocuğun ruhuna kimi de açan çiçekleri tek kelimeyle kurutur.
Cezaya maruz kalan çocuklarda iç dünyaları harap olur. Vicdani körelir. Gururu zedelenir. Kendini değersiz bir birey hisseder. İç dünyası yıkılan çocuk, onurunu korumak için daha çok tepki verir. Hareketleri daha agresif olur. Bunun sonunda daha sert cezalar alır ve bu kısır döngü devam eder.
Cezaya, şiddete maruz kalan hep en yakınlar olur. Sinirlenince hangi çalışan, patronuna sert konuşur? Hangi memur, kendi üstüne ceza verir? Hiç kimse… O halde şu sonuç ortaya çıkıyor: İnsanoğlu kendini bağlı hissetmediği, kendine de bağlı olmayan herkese çok nazik davranıyor.
Fakat bize bağlı, bize muhtaç olan minik bedenlere, temiz ruhlara istediğimiz gibi davranma hakkına (!) sahip hissediyoruz kendimizi. Nasılsa bu masum yavru bizden kopamaz, bizi terk edemez.
Tahammül sınırımız bittiğinde Peygamber Efendimiz’in bizlere eğitim metodunu öğreten şu hadisesini hatra getirelim:
Bir gün Efendimiz (sav) bir grup çocuktan birinin oyun esnasında okunan ezanla, müezzinle dalga geçtiğini duyar. Yanlarına gider ve kimin alay ettiğini sorar. O çocuk ortaya çıkar ve Peygamberimiz çocuğa sesinin ne kadar güzel olduğunu, tekrar ezan okumasını söyler.
Çocuk çok mahcup olur. Ezanı tam bilmediğiniz söyler. Bunun üzerine Peygamberimiz, önce kendi okur ardına çocuğun tekrar etmesini söyler. Bu şekilde ezan tamamlanır ve çocuğa bir kese para verir, saçını okşayarak ‘Allah seni mübarek etsin.’ duasında bulunur Peygamberimiz.
Çocuk o ana kadar korku yaşarken birden yüreği ferahlar, derin bir sevgi hisseder. Bir zaman sonra ezanı ezberler, Efendimiz’e giderek kendisini müezzin olarak görevlendirmesini ister. Bölgenin çok sevilen İslam hadimlerinden olur.
Ebu Mahzure…
Görüldüğü üzere yanlış tutum sergileyen çocuğa ılımlı yaklaşım, onun normalleşmesini sağlar. Hatasını anlamasını ve uzlaşmayı kolaylaştırır.
Gelin bu hadiseyi pedagojik manada analiz edelim:
1. Ezanı tekrar okumasını istemek, pozitif çocuk terbiyesi başlığı altındadır. Öğrenmeyi kolaylaştırıyor. Ceza metodu uygulansaydı, kabiliyeti köreltebilirdi.
2. Ezan okunduktan sonra Efendimiz, çocuğa para veriyor. Suçluluk duygusuna kapılmaması için olumlu bir tutum sergiliyor. Olduğu gibi kabul görüyor çocuğu. Olduğu gibi kabul edilen her çocuk, kendini değerli hisseder.
3. Peygamberimiz çocuğun başını okşadı ona güven hissi veriyor. Vicdani duygularını artırıyor. Vicdan duygusunu geliştiren çocuk, duygusal gelişim konusunda başarı kazanır.
4. Çocuğa ılımlı yaklaşıp duada bulunuyor. Tekrar güven hissi aşılıyor. Ona insan olmasından dolayı değer katıyor. Ceza ile, korku kültürü ile korkutmuyor.
Aynı ya da benzer bir durumu biz şu zamanda yaşamış olsak bu metottan uzak kalırdık. ‘Allah yakar seni, çok günah!’ söylemleri kulağımda yankı buldu.
Cezaların Olumsuz Etkileri
.Korku ve kaygı
.Duygusal bağların zedelenmesi
.Davranışın içselleştirilmemesi
.Olumsuz rol model olmak
.Vicdanın körelmesi
.Olumsuz davranışlar
.Kontrolsüz öfke patlamaları
.Ezilmişlik hissinin ortaya çıkması
.Nefret duygusunun beslenmesi
.İkiyüzlü birey olmaya başlaması
.Yalana başvurma
.Saygınlığının zedelenmesi
.Utanma duygusunun bitmesi
Ceza Yerine Alternatifler
.Davranışa övgüler
.Pozitif pekiştirme
.Düşünme yeteneğini geliştirmek
.Örnek olmak
.Sınırların esnek ama belirgin olması
Hiçbir çocuk sınırlarını bilerek, doğru-yanlış kavramlarına hakim bir şekilde dünyaya gelmez. Ebeveyn olarak yaratılış kimyasını bozmadan rehberlik etmek, sınırları öğretmek bizim görevimizdir.
Ceza ile terbiye metodu, kısa vadeli bir çözümdür. Çocuğa isteğimizi yaptırırız fakat uzun vadede benliğine verdiğimiz zarar sonucunda uzlaşma sağlayamayız, öğrenme sürecinde onu köreltiriz. Edilgen değil; duyarlı, etken çocuklar yetiştirmek için doğru terbiye metodunu benimseyip onlara gerçek çocukluk duygusunu yaşatmak, geleceklerine en güzel hatıra olacaktır.
Merhum Doğan Cüceloğlu’nun cümlesi ile son verelim:
‘İnsanın anavatanı çocukluğudur. Çocuklarımızı vatanından mahrum etmeyelim.’ Cezalar ezaya dönüşmesin.
Sevgiyle kalın…
Rumeysa Kaya Odabaş
https://fisildayankalemler.org/author/rumeysaodabas/
Bir önceki makalemi okudunuz mu?
https://fisildayankalemler.org/kanavice-islemeli-yastik/
Yazarın kitabına bu linkten ulaşabilirsiniz:
Güzel ve önemli bir konu... Ceza korkuyu pekiştirir, araya duvar koyar ve yasakları gizli saklı yapacağı ortamlar oluşturur. Bu yüzden sevgi önemlidir