BU ARTIŞ ÇOK FAZLA
- Yazar: Doğan KARAAĞAÇ
- 23 Ocak 2024
- 28 kez okundu
Sevgili okurlar bugünkü yazımda sizlerle insanlığın güncel, aynı zamanda ortak sorunu olan ve sadece türümüzün değil, bütün canlıların geleceğini doğrudan etkileyecek nüfus artışı üzerine sohbet etmek istiyorum.
Pek çok sorun gibi nüfus artışı sorunu da küreselleşen ve gezegenimizde yaşayan her topluluğun ve bireyin doğrudan sorunu olmuş bulunuyor.
Gelinen aşamada artık hiç kimse “Nüfus artışı beni ilgilendirmez.” demek durumunda değildir.
Kısaca dünyadaki nüfusun tarihsel seyrine bakarak sorunu ele almaya başlayabiliriz.
Tüm dünyada 10 bin yıl önce insan nüfusunun beş – altı milyon kadar olduğu tahmin ediliyor.
Milattan sonra 50’li yıllara gelindiğinde dünya nüfusunun 100 milyon kadar olduğu varsayılmaktadır.
Yaşamak için imkanların kıtlığı, bilgi ve tekniğin yokluğu, salgın hastalıklar, savaşlar ve açlığa bağlı yoğun ölümlerden dolayı yaklaşık 8 bin yılda insan nüfusu ancak 100 milyona ulaşabilmiştir.
Oysa günümüzde her yıl dünyada 95 milyon kadar nüfus artışı olmaktadır.
M.S. 500 yıllarında 170 milyon olan dünya nüfusu, 1000 yıllarında 300 milyona ulaşmıştır.
Dikkat edilirse yaklaşık 500 yılda ancak 130 milyon kadar bir artış söz konusudur.
17. yüzyılda 500 milyona ulaşan nüfus 20. yüz yılın başında ( 1900’de) 1, 5 milyara çıkmıştır.
Son yüz yirmi üç yılda dünya nüfusu hızla artmış ve günümüzde 8 milyar üç yüz milyona dayanmıştır.
Bu hızlı artışta tabii ki yaşam olanaklarının artması rol oynamıştır. Bilginin artışı, bilimlerin gelişmesi, teknolojik gelişmelere bağlı üretim artışı vs. Gelişmeler salgın hastalıkların önlenmesini sağlamanın yanı sıra açlık ve kıtlıktan dolayı olagelen yaygın ölümleri de sonlandırmıştır. Öte yandan yarım yamalak da olsa dünyada 2. Dünya savaşı sonrası tesis edilen BM eksenli dünya düzeninin savaşları ( özellikle son 80 yıldan bu yana) sınırlamış olması da nüfus artışında rol oynamış bulunuyor.
Sevgili okurlar günümüzde dünyamızda her yıl 95-96 milyon dolayında nüfus artışının olduğunu dikkate aldığımızda, mevcut ( bu yılki nüfus artış hız ve oranı) artış hızı korunsa bile her on yılda dünya nüfusunun 1 milyar artacağı anlaşılmaktadır.
Artan nüfus demek daha fazla ekonomik büyüme ihtiyacı demektir. Ekonomik büyüme daha fazla üretimi gerektirdiğinden bu da daha fazla gezegenimizin dengesini bozmak, ekolojik yıkım ve iklim krizi yaratmak ve bunu büyütmek anlamına gelmektedir.
Ekonomik büyüme ihtiyacı ve yarışı çevrenin kirlenmesine, ozon tabakasının delinmesine, buzulların erimesine, küresel ısınmaya yol açmaktadır.
Savaş sanayiindeki büyüme yarışı, kimyasal, biyolojik ve nükleer gaz üretimi ve kullanımı ve salınımının sera etkisi yaratarak atmosferin ısınması ve bileşimini bozması ve böylece tüm canlıların yaşamını tehdit etmesi söz konusudur. Bu durum biyoçeşitliliği etkilemekte ve bir çok türün yaşamını şimdiden ortadan kaldırmaktadır.
Türümüz makul bir nüfus planlaması geliştirmezse artan nüfusa paralel ekonomik büyüme- üretim ve tüketim yarışı da artacak ve bu döngü gezegenimizde canlı yaşamın sonunu getirecektir.
Dünyamız bu nüfus artışına ve yaratılan kirliliğe ev sahipliği yapmakta cömert davranacak durumda değildir. Dünyamızın kaynakları sınırlıdır, nüfus artışında ise bir sınır yoktur.
Türümüz 70 bin yıl önce bilişsel devrim yaparak çıktığı insanlaşma yolculuğuna ve içine girdiği süreç, 50 bin yıl kadar önce dili geliştirerek bir önemli sıçrama daha yapmıştır. 15 bin yıl kadar önce tarım devrimini geliştiren türümüz 1500 ‘lü yıllarda bilimsel devrim yaparak önemli bir düzeye ulaşmış bulunuyor.
Son 500 yıllık bilim çağı insanlığın yaşamını kolaylaştırmışken ortaya çıkan bu sorun, nüfus artışının yaratığı gelecek kaosu mutlaka üstesinden gelinmesi gereken acil bir sorundur.
Üremede sınırlamaya gitmek, nüfusu stabil hale getirip orada tutmak, artışı tamamen durdurmak insanlık ailesinin acil bir görevidir. Bu aynı zamanda tüm canlıların da yaşamını kurtaracak ve devamlılıklarını sağlayacak bir çıkış yoludur.
Sınırlı üreme ve stabil nüfus siyaseti türümüzün ulaştığı insanlaşma düzeyini dikkate aldığımızda başarılabilecek bir iştir ve insanlığın bilişsel ve bilimsel devrimden sonra yapacağı üçüncü büyük devrim olacaktır. Buna nüfus devrimi demek yerinde olur ve bu devrim tüm canlıların yaşamını ve devamlılıklarını sağlayacak tek çıkış yoludur. Başka yazılarda buluşmak dileğiyle.
Doğan Karaağaç
Editör: Nigar KAYA
Baş Editör: Dr.Sibel ÇELİKEL
Hocam belki de dünya çırpınıyor var olmak için, bu yüzden salgınlar, depremler oluyor olabilir. Diğer taraftan özellikle Orta Doğu da bunun sistemli bir şekilde yapıldığını düşünüyorum. Kaleminize emeğinize sağlık
Çok doğru bir tespit olmuş👍🏻