“Ayıptır Söylemesi”nin Unutulması

“Ayıptır Söylemesi”nin Unutulması

“Ayıptır Söylemesi”nin Kaybolan Zarafeti

Bizim Anadolu’da bir şey yenilip içildi mi, anlatılırken genelde bir cümleyle başlanırdı:  hani “Ayıptır söylemesi…” diye. Bu ifade, hem tevazunun hem de karşısındakine duyulan saygının bir göstergesiydi. Çünkü herkesin maddi durumu aynı olmazdı; birinin gücü yetmez, bir başkasının imkânı el vermezdi. O yüzden “ayıptır söylemesi” denirdi ki, karşı tarafın içi geçmesin, canı çekmesin, gönlü incinmesin. Bu söz aslında hem paylaşmanın hem de utanmanın ahlaki inceliğini taşırdı.

Bugünse o incelik neredeyse silinmiş durumda. Sosyal medya hayatın her alanına nüfuz ettikçe, insanlar yedikleriyle, içtikleriyle, giydikleriyle övünür hale geldi. Eskiden “ayıptır” denilen şey, şimdi “bakın” diye sergilenir hale geldi. Sofra bir paylaşım alanı olmaktan çıktı, bir gösteri sahnesine dönüştü. Artık bir tabak yemeğin değeri, tadından çok fiyatıyla ölçülür oldu.

İşin daha tuhafı, çoğu zaman o yemeklerin adını bile bilmiyoruz ama rengini, dokusunu, fiyatını biliyoruz.
Bir fotoğrafın altına eklenen birkaç özenli kelimeyle, herkes kendi küçük cennetini sergiliyor gibi. Oysa cennet, başkasının cehennemine dönüştüğünde anlamını ne yazıktır ki yitiriyor. Gösteriş, paylaşmanın ruhunu öldüren en sessiz zehir olduğunu unutuyor bazen insan.

Bir bakıma “ayıptır söylemesi” demek, karşındakinin halinden anlamaktı. Yani empatiydi, görgüydü, zarafetti. Bugünün diliyle söylersek, bir tür sosyal farkındalıktı. Anadolu insanı, bunu bilmeden değil, hissederek yaşardı. Çünkü sofranın değeri, üzerindeki tabaklardan ziyade, çevresinde oturan insanların gönlündeydi.

Şimdi düşünüyorum da, ne çabuk uzaklaştık o hallerden. Eskiden “ayıptır” dediğimiz şeyleri bugün gönül rahatlığıyla sergiliyoruz. Belki de farkında olmadan, mahremiyetin tadını, paylaşmanın bereketini yitirdik. Her şey göz önünde, her şey açık; ama garip bir biçimde, hiçbir şeyin anlamı neredeyse kalmadı.

Belki yeniden hatırlamamız gereken şey, sadece “ayıptır söylemesi” sözü değil de, o sözün taşıdığı duygudur. Çünkü o duygu, bir toplumun vicdanıydı.

“Bir zamanlar utanmak incelikti. Şimdi sergilemek marifet sayılıyor.”

Antropolog Murat Çatal

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

Instagram

Kitap Linklerim

Yorumlar (2)

  1. Murat Çatal
    • 22/10/2025

    Çok teşekkür ederim Yıldız hocam

  2. Yıldız Tek Gamlı
    • 19/10/2025

    Kesinlikle katılıyorum hocam Kaleminize yüreğinize sağlık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Murat Çatal

Fisildayankalemler.org online gazetemizin Editörü ve Yazarıdır. Almanya’da yaşamaktadır. Araştırmaları, Antropoloji alanındadır. ‘Tanrıların Gizemi’, ‘Doğru Bilinen Yanlışlar’, ‘Alevi Ritüellerinin Kökeni’ ve ‘Die Ursprünge der Alevitischen Rituale’ adlarında dört antropoloji araştırma kitabı bulunmaktadır. https://1000kitap.com/kitap/tanrilarin-gizemi--355711?hl=tr https://www.sinirsizyayincilik.com/kitaplar/alevi-rituellerinin-kokeni/ https://www.sinirsizyayincilik.com/kitaplar/dogru-bilinen-yanlislar/ https://fisildayankalemler.org/author/muratcatal/