ALIN BENİ ÇOCUKLUĞUMA GERİ GÖTÜRÜN!

ALIN BENİ ÇOCUKLUĞUMA GERİ GÖTÜRÜN!

ALIN BENİ ÇOCUKLUĞUMA GERİ GÖTÜRÜN!

Çocuktum, ufacıktım,
Top oynadım, acıktım.

Buldum yerde bir erik,
Kaptı bir Ala Geyik.                                                                                                                                                        Haydi, çabuk varalım,
Karanlığı yaralım.          
                                                                                                                            Ziya Gökalp’in ‘’Alageyik’’ şiirini arar mı olduk ne? Bazen aklıma takılıyor. Çocukluğuma, gençliğime geri dönmek ve o ilkokula başladığımız zamanları yeniden yaşamak ister gibiyim. Çünkü o ilkokul günlerimizde ta 1966 yıllarında söylemeye başladığımız ve yakın bir zamana kadar da büyük bir onur ve gururla söylediğimiz;

Türküm, doğruyum, çalışkanım…” Bir insanın Türklüğüyle gurur duyması, doğruluğuyla övünmesi, çalışkanlığıyla onur duymasından daha güzel ne olabilir ki?

İlkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymaktır…” İnsanlar, küçüklerini korumayı, büyüklerini saymayı kendilerine bir ilke edinmiş ve bir yasa olarak kabul etmişler. Zaten küçüklerimizin, evlatlarımızın ve kardeşlerimizin de bizden beklentileri bu değil midir? Onları istismar etmeden koruyup kollamak biz ebeveynlerin görevi değil midir?

İşte, bunun için de daha çocukluk yaşlarından itibaren bu güzel davranışı öğrenmeleri gerekmektedir. Biz büyüklerin de en çok beklediğimiz şeylerden birisi saygı duyulmak, saygın olmak değil midir? Küçüklerimizin bize gösterecekleri saygı bizleri fazlasıyla memnun ve mutlu etmez mi? Bu duygu ve davranışında küçük yaşlarda çocuklara kazandırılması gerekmez mi? Sanıyorum ki bunu da her insan ister ve bekler.

”Yurdumu, milletimi özümden(kendimden) çok sevmektir…” Ben üzerinde yaşadığım yurdumu da içinde yaşayan bir bireyi olarak, milletimi de çok ama çok seviyorum. Biliyorum ki bu topraklar üzerinde yaşayan tüm insanlar da ülkesini ve milletini çok seviyorlardır. Zaten bir yeri sevmeyen hiçbir insan orada mutlu olamaz, hatta yaşamak da istemez.

Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir…” Bir milletin yükselmeyi, ilerilere doğru gitmeyi ve uygar ülkeler düzeyine çıkabilmeyi kendisine ülkü edinmesi kadar daha doğal ve daha akılcı isteği ne olabilir ki? Biz millet olarak zaten ileri, hep ileri gitmek arzusunda olmamış mıyız?

Gözümüz hep yükseklerde olmamış mıdır? Bayrak törenlerinde bile hep ay yıldızlı bayrağın yukarılara çıkmasını takip etmemiş miyiz? Gözümüz hep o kırmızı beyazda olmamış mıdır? Beni geri götürün;  o eski yıllarıma, o çocukluk günlerime geri götürün! Geri götürün ki o muhteşem duyguları daha bir doya doya yaşayabileyim.

Ey Büyük Atatürk!                                                                  
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim!”  Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu ülkeyi gençliğe emanet etmemiş midir? Milli bayramlarımızın en önemlilerinden birisi olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı bile çocuklara emanet etmemiş midir?  Onların koruyup kollamasını istememiş midir?

 

Ben de onların içerisinde olmak, onlarla birlikte Büyük öndere saygı duymak… O’nun açtığı çağdaş uygarlık yolundan ilerlemek ve O’nun gösterdiği hedeflere ulaşmak uğruna korkusuzca yürümek için ant içmiştim.

Bu ant ki yaşamımızın en önemli antlarındandır. Halen kulaklarımızı çınlatırcasına o Ant’ın dizelerini duyabilmeyi çok arzuluyorum. Ülkemizin genç kuşaklarının gösterilen bu hedefe ulaşabilmeleri için ant içmeleri kadar daha uygun bir şey ne olabilir?

Varlığım Türk varlığına armağan olsun! “Bu ülkede yaşayan bir birey olarak ve bir Türk evladı olarak varlığımızı milletimize armağan etmek, bizim için neden bir onur olmasın ki? Esaretten uzak, özgür bir millet ve o milletin bir bireyi olarak yaşamak bu ülke insanlarının her bir ferdinin en önemli amacı olsa gerek.

Alın, alın beni çocukluğuma, gençliğime geri götürün. Geri götürün ki her şeyimi doya doya yaşayabileyim. Özlemlerimi giderebileyim.

Ne mutlu Türküm diyene!

Önceki çalışmalarımı da okuyabilirsiniz:

İZ BIRAKAN İKİ DOST

Editör: Mesude Bozkurt

Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ 

Yorumlar (1)

    • 5/06/2024

    Yakınmak yerine ne yapıyoruz önce bunu düşünmelisiniz. Bu noktaya hep birlikte geldik 😔😔😔

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yaşar GELER

01 Mayıs 1959 tarihinde Ardahan İli Çıldır İlçesi Eskibeyrahatun Köyü’nde dünyaya geldi. İlkokul, Ortaokul ve Liseyi Çıldır merkezdeki okullarda bitirdi. Aile, Çıldır merkezde ticaretle uğraştığı için doğal olarak ticaretin içindeydi. 1978 tarihinde Kars Dede Korkut Eğitim Enstitüsünü bitirdi. 01 Mart 1979 tarihinde kendi köyü olan Eskibeyrahatun Köyü’nde sınıf öğretmeni olarak göreve başladı. Aynı yıl, Ebe-Hemşire olan Tamam Hanımla evlendi. İki oğlu var. Ayrıca 2001 yılında Anadolu Üniversitesi İlköğretim Türkçe Öğretmenliği bölümünü bitirdi. Kars-Ardahan Çıldır ilçesi köylerinde ve Çıldır Merkez İlkokulu’nda 10 yıl görev yaptıktan sonra tayinle İstanbul’a yerleşti. Yaklaşık 33 yıl da İstanbul’da çeşitli ilçelerde ve okullarda görev yaptı. Yaklaşık kırk dört yıllık meslek yaşamından sonra 31 Temmuz 2021 tarihinde Uzman Sınıf Öğretmenliğinden kendi isteğiyle emekli oldu. Emeklilikten sonra sahip oldukları MG Danışmanlık Sigorta ve Emlak’ta koordinatörlük yapmaktadır. Ayrıca öğretmen dernekleri, öğretmen sendikaları gibi meslek örgütlerinde çalıştı ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarında Ardahan derneklerinde ve Ardahan Dernekler Federasyonunda yöneticilikleri oldu ve devam etmektedir. Bağımsız Medya ve Gazeteciler Derneği Kurucusu ve Başkan Vekilliği yapmaktadır. UNİ Haber Ajansı yazarlığı yapıyor. Sınırsız Yazarlar Birliği Derneği kurucu ve üyesidir. Atatürkçü Düşünce Derneği Maltepe Şubesi Disiplin Kurulu Başkanıdır. Maltepe Ardahanlılar Derneği Başkanıdır. Halen çeşitli dergilerde, internet sitelerinde ve yerel gazete ve dergilerde köşe yazarlığı yapmaktadır. Ayrıca internet YouTube, Facebook Grup kanalları UNİ TV ve ÇILDIR TV’ de program yapımcılığı yapmakta olup, yayınlanmış dört adet; “bana Çıldır’ı anlat”, “Her Şey Şaka Gibi” “Eğitimde Yarım Asır” “bana Çıldır’ı anlat 2 Âşık Şenlik” kitapları okuyucularıyla buluşmuştur. Yeni kitap çalışmalarım sürmektedir.