Akrep İle Kurbağa

Akrep İle Kurbağa

Akrep ile Kurbağa 

Akrep nehrin kenarına gelir. Nehrin karşısına geçmek istemektedir. Bundan dolayı yüzmek zorundadır. Ama akrep yüzme bilmez. Nehre gireceği an boğulacağını bilmektedir. Nehrin yanında pinekleyen pörtlek gözlü kurbağayı görür. Kurbağanın yanına yaklaşır. Akrebin geldiğini gören kurbağa nehre atlar kaçmaya çalışır. Akrebin sokacağını bilmektedir. Tam bu anda akrep suyun içinde olan kurbağaya yalvaran bir ses tonu ile seslenir.

“Kurbağa kardeş ne olursun benden kaçma, senden bir isteğim var.”

Kurbağa şaşırmıştır, pörtlek gözleri ile korkarak Akrep’e bakar.” Akrep’in benden ne isteği olabilir ki? “Diye sessizce düşünür ama merakını yenemez ve Akrep’e cevap verir.

“Benden ne istiyorsun?”

Akrep çaresizdir. Karşıya geçmek istiyordur. Yalvarırcasına konuşmaya başlar. “Kurbağa kardeş ne olursun benden kaçma, senden bir şey istiyorum.”

Kurbağa iyice meraklanmıştır. Pörtlek gözleri ile bakar Akrep’e. Konuşmaya başlar. Sorusunu tekrarlar.

“Nedir isteğin?”

“Kurbağa kardeş, ben nehrin karşı tarafına geçmek zorundayım. Sana ihtiyacım var. Beni sırtına alıp nehrin karşı tarafına geçirir misin?”

Kurbağa; Akrep’in bu isteği karşısında önce şaşırır sonra düşünür.

“Olmaz, sen benim sırtımda iken beni sokup öldürürsün.”

Akrep, kurbağaya yalvaran gözlerle bakar.

“Yok daha neler, ben seni sokarsam ikimizde boğulur ölürüz.”

Kurbağa, Akrep’in cevabını düşünür. Mantıklı gelir. Akrep’in istediğini kabul eder. Sudan çıkar. Akrep’in yanına gelir. Eğilir ve Akrep’i sırtına alır. Beraber karşıya geçmeye başlarlar. Kurbağa nehrin ortasına geldiğinde ensesinde acı hisseder. Zaman geçtikçe kurbağanın hareketleri yavaşlar. Vücudu felç olmuştur, yüzemez. Hareketsiz kaldığı için suyun dibine doğru batar. Akrep, kurbağayı ensesinden sokmuştur. Zehir kurbağanın vücudunu ele geçirmiş ve kurbağa ölmek üzeredir. Akrepte yüzme bilmediği için boğularak ölmek üzeredir. İkisi de suyun dibine doğru giderken kurbağa solmuş pörtlek gözü ile bakar Akrep’e.

“Akrep kardeş hani beni sokmayacaktın, bak ikimizde ölüyoruz. Beni iğnenle zehirledin; felç oldum, hareket edemiyorum. Sende yüzme bilmiyorsun ve suyun dibine doğru ikimizde batıyoruz.”

Akrep nefes alamıyordur. Suyun içinde zorda olsa kurbağayla konuşmaya başlar.

“Ne yaparsın kurbağa kardeş ben Akrep’im, benim huyum bu” der.

Biri zehirlenerek ölür, diğeri boğularak ölür.

“Huylu huyundan vazgeçmez.”

“İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur.”

“Can çıkar, huy çıkmaz.”

Atalarımız bu sözleri boşuna söylememiş. Bir insan sinsi ise, yalancıysa, arkanızdan kuyunuzu kazıyorsa, size sürekli yalan söylüyorsa, iş hayatınızda arkanızı döndüğünüzde akrep gibi sizi sokmaya çalışıyorsa, bu tür insanları asla yanınıza yaklaştırmayın.

Bu tür insanları uyardınız diyelim. Önce geri çekilirler ve sessiz kalırlar ama boş anınızda akrep gibi sokarlar.

Yaptıkları kötülükleri gördünüz ve gereken dersi verdiniz diyelim. Kinci oldukları için içlerindeki alevlenmiş kin bitmez sadece o kin köz halinde içten içe sessiz bir şekilde yanarak bekler sizi. Sizin zayıf olduğunuz bir anınızı kollarlar. Sizin zayıf anınızı bulduklarında içlerinde uyuyan köz aniden harlanıp ateşe dönüşecektir ve sizi yakacaktır. Çünkü intikam içlerindeki inlerinde çöreklenmiş bir şekilde uyuyan yılanlar gibi sizi zehirleyecekleri günü bekleyecektir.

O an geldiğinde başını küçükken ezeceğiniz yılan şimdi kinle beslendiği için kocaman olacak ve sizi sokmaya çalışacaktır.

Bu tür insanlara acır onlara yardım etmek isterseniz bir süre size arkadaşça davranırlar ama boş anınızı buldukları ilk anda sizi akrep gibi sokacaklardır.

Bu yüzden bu insanları tamamen hayatınızdan çıkarmak sizin için en doğru seçenektir.

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal YILDIZ

Yazar ve Editör : Hakan DİNÇAY

 

Yorumlar (2)

    • 31/07/2024

    Bilemedim hocam...

  1. Rümeysa Odabaş
    • 31/07/2024

    Harika bir metin olmuş . Emeğinize sağlık. Müsaadenizle sosyal medyamda isminizle birlikte paylaşıyorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hakan DİNÇAY

Fısıldayan Kalemler Editörü ve yazarıyım. 1965 yılında Malatya’da doğdum. Ankara’da ilk, orta ve lise öğrenimini tamamladım. Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümünü 1990 yılında bitirdim. Okulu bitirdikten sonra Türkiye İstatistik Kurumunda (TÜİK) 6 yıl çalıştım. Kuleli Askeri Lisesi’nde Bilgisayar alanında kısa dönem olarak askerlik yaptıktan sonra; bir kamu kurumunda bilgi işlemci olarak çalıştım. Aynı kurumda çalışırken ODTU Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde eğitim aldım. Gazi Üniversitesi İlkokul Öğretmenliği Bölümü’nde eğitim aldım. Kısa süreliğine Amerika Birleşik Devletleri’nde kaldım. Eşim Danimarka Kopenhag Üniversitesi’nde çalışmalar yaparken eşime yardım amacıyla Danimarka’da kaldım. Öğretim görevlisiyim. Spor yapmayı ve satranç oynamayı severim. Halen bir kamu kurumunda bilgi işlemci olarak çalışmaktayım; Doç Dr.Arzu ALTUNKAYA DİNÇAY ile evli ve Meryem Melisa adında bir kızım bulunmaktadır.