AHLAKİ VE TOPLUMSAL ÇÖKÜŞ-1
- Yazar: Metin ÖZDEMİR
- 16 Ocak 2025
- 11 kez okundu
AHLAKİ VE TOPLUMSAL ÇÖKÜŞ-1
Herkes bireysel geliştikçe toplumsal çöküş kaçınılmaz oluyor.
Enaniyet, kibir, kendini düşünme, alkışlanma, duygusal, öne çıkma arzusu, davula vurur gibi sürekli ben ben deme vb. acilen tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Çünkü bu insancıklar yanı başında can çekişen, ölen bir canlıya bir iki saniye üzülmüş gibi yapıp yoluna devam ediyor. Vicdan, merhamet edebiyatı yapıp kendisi zerre kadar belki üzülmüyor. Yoluna devam ediyor. Üzülmüş gibi yapıyor. Her şeyi “mış” gibi yaşıyor. Budur ahlaki çöküş…
İnsan tevazu gösterdikçe büyür, kibirli davranınca küçülür. Topluma şöyle bir bakıyorum da zırvasından zirvesine o kadar kirlenmiş ve kirletilmişiz ki bir daha o insanlığın vicdanının ve insanların kalplerinin daha temiz olduğu günlerin gelmesi zor gözüküyor.
Dünya olarak uzaya ve Mars’a gitmek için deneme yapılan şu günlerde. Oralarda yaşayan bir canlı varsa “Ey insanoğlu, sen dünyada havayı kirlettin, bitkileri kestin, suyu bulandırdın, birbirinize, kendi cinsinize bile üç beş kuruş için zulmettiniz, öldürdünüz. Dünyayı yaşanmaz bir yere getirdiniz! Şimdi bizim buraları mı kirletmeye geldiniz dese aslında ne kadar da doğru söylemiş olur!
Sahi ne oldu bize! Çok mükemmel bir dine mensup insanlar neden birbirine zulmeder oldu? Kul hakkı yiyip yiyip kendinin temiz olduğunu iddia etti? Toplumda ahlaki çöküş artınca, herkes bireysel gelişme istedikçe, evrene güzel enerji verme seanslarıyla geçici mutlu oluyor gibi kendini hissettikçe bu kişiler toplumu rehabilite ettiklerini zannederken aslında kötülük yapıyorlar.
Hemen yanı başında insanlık ölürken, bir bitki ,hayvan can çekişirken mutlu olmaya çalışan insanları anlayamıyorum. Yapılması gereken şudur bana göre. Nerede bir acı varsa orayı toplum olarak tamir etmek. Görmemezlikten gelip kahkahalar savurmak değil. Başkalarının mutsuzluğu içerisinde ben mutluysam yerin dibine batsın öyle bir mutluluk. Dertsiz olmak dert olarak yeter.
Bu ülkenin travmaları bitmez. En küçük çocuğundan en yaşlısına kadar. Dünyayı maalesef cehennem gibi yaşanılmaz hale insanoğlu getirdi. Suçu başkasına atarak bundan kurtulamayız. Bakın ülkelerin en çok para ayırdığı alanlara! Savaş ekonomisi diye bir şey var. İnsanlar birbirini öldürecek ki üretilen silahlar satılsın! Huzur olan yerlerde bir bakmışsınız savaş çıkmış. Herkesin gözü birbirinin toprağında, kaynaklarında. Oysa bu yeryüzü de gökyüzü de birbirimize yeter ve artardı bile.
Doymak bilmeyen siyasiler, tüccarlar sayesinde dünyada aç insanlar her gün çoğalmakta. Şükür sadece fakirlere mi var? Beş yıldızlı camilerde, beş yıldızlı otellerde fakirlere sabah akşam şükür öğretiliyor. Buna karşı çıkmıyorum yanlış anlaşılmasın. Karşı çıktığım şükürü öğretenlerin çoğu kendi şükürsüzlük içinde. Temsili kaybettik biz. İşini doğru yapan her kim varsa onlara zaten sözüm yok. Olamaz.
Çok söylediğim bir söz var. Kainat O’nun(sav) yüzü suyu hürmetine yaratıldığı halde, sevgili Peygamber Efendimiz’in (sav) hayatı boyunca doğru düzgün bir evi yoktu. Bugün peygamberimizin(sav) edebiyatını yapanlar hangi dine mensup? Devlet işinde devlete ait mumu, şahsi işlerinde kendine ait mumu yakan yöneticiler bugün hangi adaletin edebiyatını yapıyorlar ? Bugün hamasetten, siyasetten başka ne yapıyorlar! Topluma sevgi tohumları atmadıkları gibi sevgi tohumu atan insanları da kırıyorlar! Güzel ülkemizin yaklaşık yüz yıllık kazanımları da birer birer yok oluyor.
Geçenlerde bir söz okudum. Diyor ki “Eskiden dizilerde aile olmak öğretilirdi, şimdiki diziler aile yıkmayı öğretiyor”. Ne kadar doğru! Hemen hemen bütün yayın organları bilinçli bir şekilde sanki bir yerden emir almışçasına toplumun ahlakını bozmak için yarışıyor. Bilinçli bir şekilde diyorum çünkü düşman bile kendi içimizdeki ahlaksız medya patronları kadar bizi , içinde bulunduğumuz toplumu bozamazdı.
Devamını sonraki yazımda yazıyor olacağım.
Bu yazının tümü yazarın kendisine aittir.
Metin ÖZDEMİR
Bir önceki yazımı okudunuz mu?
Editör: Duygu BALCI
Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ