YOGA BİR SPOR DEĞİLDİR

YOGA BİR SPOR DEĞİLDİR

YOGA BİR SPOR DEĞİLDİR

Sevgili okurlar benim için uzun , sizler için ise nasıl hissettirdiğini bilmediğim bir aradan sonra yeniden ve hasretle merhabaaa 🙂

   Bu yazımda sizlere hem biraz yaşam için faydalı bilgiler vermek ,öğrendiklerimi aktarmak istiyorum ,hem de yogaya gönül vermiş ,yaşam yolunu bu felsefeyle yürümeye çalışan  bir dostumu sizlere tanıştırmak istiyorum. Ve karşınızda Kübra Yılmaz.

 Kübra ile yoga üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Aydınlandığım ,yanlış bilgilerimi fark ettiğim ,yogaya ise yeşil ışık yaktığım bir deneyim oldu .Sizlerin de okuduktan sonra Kübra ve yoganın  bilinmeyenleri ile tanışmaktan memnuniyet duyacağınıza ve öğrendiklerinizin ufkunuzu açacağına eminim.  Sohbetimiz filtresiz bir şekilde başlıyorrrr, bitki çayları eşliğinde okumanız tavsiye edilir.

-Kübra, yoga ile ilk tanışman nasıl oldu diye, klişe ama, kendini  anlatabileceğin, ifade edebileceğin bir soru ile başlayacağım.

Tam olarak fizyoterapi ikinci sınıf öğrencisiydim, hocalarımız fizyoterapist olarak kesinlikle bir bedensel egzersiz daha yapmanız gerekiyor diyordu. Özellikle Dilşah hocam bunu çok sık tekrarlardı kulağımıza küpe olsun diye söylediğini biliyordum ve bir sohbetimiz esnasında ne önerebileceğini sordum yoga cevabı ile karşılaştığımda büyük ön yargılarım vardı araştırma yoluna gitmeyi tercih ettim ve araştırdıkça bambaşka bir perspektifle karşılaştım .

Neydi yoga ile ilgili olan önyargıların nasıl kırıldı ?

Yogaya dair düşüncem tamamen şu, oturup meditasyon yapıyorlar zannediyorum. Ve sadece ondan ibaret olduğunu zannettiğim için dedim ki, yoga ne ki yani? Nasıl bir bedensel egzersiz olabilir? Böyle düşünürken kız kardeşime dedim ki açalım bir iki video deneyelim bence. Özellikle başlangıç seviye bir şey tercih ettik. Ve korkunç bir deneyim oldu benim için:).  Basit olduğunu düşündüğüm hareketleri bile yapamamıştım. Ancak savaşçı ruhum gereği ben bunu yapamıyorum demeyi hiç düşünmedim. Bir fitness salonu bulduk aynı zamanda yoga dersi de veren bir salondu bu .Orada Mahir Hoca’yla tanıştım zaten. Hem kendisi böyle gerçek bir yogiydi, yogaya kendini adamış bir adamdı.

Yoga dersleri almaya başladın , peki sürdürebilir olmasını sağlayan seni çeken temel sebep neydi Kübra  ?

-Güzel bir estetik. Kesinlikle, çok nazik, nezaket böyle, zarif. Evet, tam olarak zarif denilebilir .Bu zarifliğe aşık oldum.

 

Ne kadar süre zarfında ben evet, yogayı içselleştirdim diyebildin?

-Yani bir şey söyleyeyim mi? Hala daha tam olarak İçselleştirebilmiş değilim. Çünkü yoga göründüğünden ve görüldüğünden çok daha derin, aynı zamanda sadece bedensel değil, zihinsel bir durumu da var.  Onda derinleşmek bence en zor olan. Üstelik yoganın ahlaki bir felsefesi de var. Onu hala günümüzde tam olarak adapte edebilmiş değilim. Çünkü oldukça anksiyetik bir yapım var. Yoga şunu istiyor, yani beklentisiz bir yaşam, çabasız bir yaşam istiyor.  Benim için bu o kadar zor bir şey ki, evet pozisyonlara girmek çok kolay. (Zaten yoganın amacı, Bir pozisyonda çabasız kalabilmek.) Odaklanabilmek, başka hiçbir şey düşünmemek. Zihin odaklamak, evet. Çünkü yoga şunu der, “Zihnini kontrol eden her şeyi kontrol edebilir.” Ama benim zihnim her yerde bu beni ilk başlarda çok zorluyordu. Yoga aslında bunu hedefliyor. Pozisyonları yaparken anda kalmak kolay ama onu sürdürebilmek  bence oldukça zor. 

-Ne kadardır yoga yapıyorsun?

– Öğrenmeye çalıştığın dönemleri es geçelimPandemiden itibaren aralıksız yapmaya başladım. Eğitimlerle birlikte 8 yıldır tanışıyoruz yoga ile.

Oradan itibaren sence hayatına neler değişti?

Sürekli bir şeyler değişsin diye çabalıyordum. Artık bir şeyler değişsin diye çabalamıyorum. Akışta kalmaya biraz daha alıştım. Sürekli bir şeyler değişsin, bir şeyler olsun ve bir şeyler değişsin diye çabalıyoruz, bir şeyleri soruyoruz, bu niye böyle diye. Ama bunun böyle olmasının bir sebebi olduğunu, bir şeyler oluyorsa bunun bizim faydamızı olduğunu anlamaya başladım bir yerden sonra. Örnek vermek gerekirse:  “Şimdi kahvem döküldü diyelim buna sinirlenip üzülmek yerine bu kahveyi içmemek benim için en hayırlı olan, iyi olan bir şeydi olarak kabul edip  bu şekilde hayatıma devam ediyorum. “

-Çok güzel, aslında bir teslimiyet duygusu bu değil mi ?
Bir teslimiyet, evet. Ama yapamadığım zamanlar elbette oluyor. 
 
-Sence Türkiye’de yoga nasıl? Nasıl anlaşılıyor?
Çok kötü anlaşılıyor. Ben çok üzülüyorum bu duruma.
Bir kesim var zaten yok caiz mi değil mi tartışması var mesela. 
 
-Caiz olmama sebebi olarak ne gösteriyorlar?
Yogayı bir din, bir ibadetmiş gibi görüyorlar. 
 
-Sence öyle mi?
Yani tapındığımız hiçbir şey yok yogada bizim. Sadece kendi bedenimize şükrederiz. Her yoga çalışmalarının sonunda bir şükür vardır. Bedenime şükrediyorum bana bu hareketleri yapmama olanak sağladığı için. Ve insanlar bazen bunu yanlış anlayabiliyor. 
 
 -Yoga sana içsel teknik olarak ne öğretti ?
Kendimi zorlamamam gerektiği bana acı verdiği noktada o harekette ısrar etmemem gerektiğini öğretti . Bu arada şunu söylemek isterim yoga bir spor değil bedensel egzersizdir , içinde rekabet yoktur , yarış yoktur . Bu çok önemli.
 
Yoga ve inziva kampları hakkında ne düşünüyorsun?
Çetin Çetintaş’tan bahsetmek isterim tam burada kendisi yoganın rockstar olarak bilinir. Bir okulu var ve burada inziva kampları deneniyor , bende dünya da takip ediyorum kişisel gelişim ve farkındalık açısından oldukça faydalı olacağını düşünüyorum henüz katılmadım fakat çok isterim.
 
Yoga ve sessizlik üzerine ne söyleyebiliriz , nasıl bir bağ var aralarında ?
Sabır ve sükûneti esas aldığı için güçlü bir bağ var diyebiliriz. Yoga durup düşünmeyi söyler esas olarak , ani reaksiyonlardan kaçınır , erdem diyebiliriz tümüyle ve sessizlik bu erdemlerden bir tanesi. Kendinle baş başa kalmak ,kendine dönüş bu temeller düşünüldüğünde ayrılmaz bir ikili .
 
Kendinle kaldığın anlardan birine gidelim yoga yaparken , unutamadığın bir an var mı ?
Yakın zamanda oldu aslında ters duruşlar hareketini yapmaya çalıştığım bir dersti. Düşmekten deli gibi korkuyordum. Bu duruşu yapmaya çabalarken düştüm.  Hocam o anda hadi Kübra tekrar kalkalım dedi.  Devam etmemi istedi  ve ben neden bana bir şey olup olmadığını sormadığını merak ettim ama devam ettim. Düştüğümde bir şey olmadığını fark ettiğim an hareketi yapabildim. Dersin sonunda konuştuğumuzda da o dersin felsefesinin düştüğün yerden kalkmak olduğunu yoganın bunu söylediğini içselleştirdik.
 
Anksiyetesi olan kişiler yoga yapamaz gibi nereden geldiğini bilmediğim doğruluk payı konusunda emin olamadığım bir bilgi var zihnimde bunun doğrusunu senden duymak isterim var mı böyle bir  durum ?
Açıkçası ben hiç böyle bir durumla karşılaşmadım evet ya da hayır diye yönlendirici bir bilgi vermek istemem. Şunu söyleyebiliriz ancak yoga tabi ki bir terapi yöntemi değildir bunun için insanlar mutlaka terapi almalı ancak destekleyici olarak ruha ve bedene faydalı geldiği için tabi ki faydalı olacaktır . Anksiyetesi olan kişiler yoga yapamaz gibi bir durum söz konusu değil bence aksine yapılması destekleyici olacaktır.
 
Yoga yapmak senin için ateş , hava , su , toprak elementlerinden hangisini çağrıştırıyor ?
Kesinlikle ateş 🙂
Nedeni şu ; yapamadığım bir hareket olduğunda mutlaka bunu başarmalıyım , ya da yeni bir şey öğrenme arzusu , beni kamçılıyor ve ateş elementini çağrıştırıyor.
 
Son sorumuza gelelim ve sonra senin söylemek istediklerinle devam edelim istersen .Yoga yolculuğunu bir hikaye olarak ele alırsak sence bu hikayenin neresindesin , hikayen nerde tamamlanır , sence bu hikayenin neresindesin ?
-İki türlü ele aldığımda zihinsel ve bedensel gelişim olarak, bence zihinsel olan kısımda hala en başlarda olduğumu dürüstlükle kabul ediyorum  8 yıldır yapıyorum ama daha fazla bedensel kısma ağırlık verdiğimi biliyorum  bunun yanında bedensel olarak orta ve ileri seviyedeyim diyebilirim. Hala çok yolun başındayım çok yapmak istediklerim var ama olduğum yerden de memnunum çünkü biliyorum ki en başlarda buralarda olacağımı hayal bile edemiyordum .Zihinsel gelişim yolculuğumun hayat boyu devam edeceğine inanıyorum.
 
   – Öyle güzel anlattın ki kendi pencerenden okuyanlar arasında yogaya sempatisi oluşacak olanlara eminim .Ben de onlardan biriyim. Çok teşekkür ederim geldiğin için .
       Evett yogaya dair sohbetimizi sizlerle buluşturduk . Bu genç  ve başarılı kadın aynı zamanda bir fizyoterapist .Bursa’ da çok tatlı bir ofisi var  FİZYONİL SAĞLIKLI YAŞAM MERKEZİ orada danışanlarına hizmet veriyor.
Tüm iletişim bilgilerini bırakıyor olacağım sizler için.
  • info@fizyonil.com
  • Odunluk Mah. Akpınar Cad. No:7 D:K1 Ofis No:1, 16110 Nilüfer/Bursa
  • TEL: 0 224 452 22 99 GSM 1: 0 535 578 67 19 GSM 2: 0 537 520 37 93
  •  Duruş , doğru nefes alma hayat değiştirir ilkesini ve yoganın felsefisini bütün içtenliği ile bizlerle paylaştığı için çok mutluyum. Özellikle bir kadının inandığı sevdiği olguların peşinden gidip mesleği ile harmanlaması kendisine kattıkları eminim benim gibi sizleri de gururlandırıyor.

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal YILDIZ

Editör/Redaktör: Hakan DİNÇAY

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

 

Yorumlar (1)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 20/12/2024

    Bursa da böyle güzel bir insan olduğunu bilmiyordum. Çok merak ediyorum işin aslı yogayı, yazıyı okuduktan sonra daha çok merak ettim 🥰

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Tuğçe Coşar

Tuğçe Coşar 1994 yılında İstanbul, Bakırköy’de dünyaya geldim, aslen Elazığlıyım. Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümü mezunuyum. Kişisel Geçmişim: İlkokul ve lise dönemlerinden beri içimde olan yazma aşkını, sonunda geniş bir kitleyle paylaşma cesaretini buldum. 30 yaşındayım ve hayatıma dair hissettiklerimi, düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Eğitim ve Yaşam: İlkokul, lise ve üniversite eğitimlerimi Bursa’da tamamladım ve hâlâ Bursa’da ikamet ediyorum. Ailemin ilk çocuğu olarak dünyaya geldim ve daha sonra üç kardeşimin ablası oldum; bu statüyü hayatımda oldukça önemsiyorum. Mesleki Deneyim: Mağazacılık sektöründe yaklaşık 10 yıl çalıştım, bunun beş yılı yönetici pozisyonundaydı. Bu deneyim, insanları tanıma, hikâyelerini dinleme ve psikolojilerini anlama konusunda bana büyük katkılar sağladı. İnsanla iç içe olan her işin çok değerli olduğunu düşünüyorum. Kitap ve Okuma Tutkusu: Kitap okumak, çocukluğumdan beri benim için büyük bir keyif. Birçok insanın zorunluluk olarak gördüğü bu etkinlik, benim için farklı dünyalara açılan bir kapı oldu. Zaman zaman kitaplardan uzak kaldığım dönemlerde mutluluk seviyemin azaldığını fark ettim ve bu yüzden kitaplarla aramı iyi tutmaya kararlıyım. Artık vakit bulamasam bile sesli kitaplar dinleyerek bu kültürü yaşatıyorum. Yaşam Felsefem: Sosyal bir yaşam sürmeyi tercih ediyorum, çünkü bu beni dinç tutuyor. “İnsan olma” durumunu önemsiyorum ve her gün yeni bir şey öğrenerek, dün olduğumdan farklı biri olmaya çalışıyorum. Kültürel ve kişisel gelişime yatırım yapmaya devam ediyorum. Yazma Yolculuğum: 30 yaşıma geldiğimde yazılarımı paylaşma cesareti buldum. Yoğun iş hayatımı bırakıp masa başı bir işe geçince, kendime daha fazla vakit ayırabildim ve içimde biriken kelimeler akıp gitmeye başladı. Bir hayat arkadaşım var ve onun destekleri de bu süreçte cesaretimi artırdı. Hayalim: En büyük hayalim bir kitap yazmak. Umarım bu hayalimi gerçekleştirir ve sizler de bu sürecin bir parçası olursunuz.