Spartaküs
- Yazar: Ulaş DEMİR
- 2 Haziran 2024
- 52 kez okundu
Spartaküs
“Yalnızca çok cesur ve çok güçlü değildi, ayrıca talihine karşın üstün bir zekâya ve kültüre sahipti”
Tarihçi Plutarkhos, Paralel Yaşamlar’da Spartaküs hakkında böyle yazmıştı. Spartaküs Ayaklanması olarak da bilinen bu isyan, Roma dönemindeki üçüncü köle isyanıydı.
Spartaküs’ün isyandan önceki yaşamına dair elde çok az bilgi var. Gerçek ismini dahi bilmiyoruz. Bu isim, ona Romalılar tarafından verildi. Trakya’da, göçebe bir kabilede doğduğu, pek çok yoksul genç gibi Roma ordusuna katıldığı, bir sebeple ordudan kaçtığı, yakalandığı düşünülmekte. Roma’ya götürüldü, eski bir asker olması sebebiyle Capua’da, Lentulus Batiatus adında bir adamın gladyatör okuluna satıldı.
Roma halkını eğlendirmek için birbirlerini öldürmek üzere eğitilen, sahiplerinin zorbalığı yüzünden bir araya gelmiş olan gladyatörler farklı ırklara mensuptu. Farklı diller konuşuyorlardı; fakat aşağılanmakta, istismar edilmekte, ölümle burun buruna gelmekte aynı kaderi paylaşıyorlardı. MÖ 73 yılında, artık köle olmaya katlanamayan 70’ten fazla kişi, mutfaktan şişleri ve yemek bıçaklarını alarak kaçtı. Kaçışa öncülük edenler arasında Galyalı Crixus ve gladyatör eğitmeni Oenomaus da vardı.
Özgürlük talebi zamanla isyana dönüştü. Roma başta onları ciddiye almadı. Çünkü köle insan sayılmıyordu. Roma’ya göre, kölelerle savaşmanın onurlu bir tarafı da yoktu. Bu yüzden isyancıların üzerine 3000 kişilik milis bir kuvvet gönderdiler.
İsyancılar Vezüv yanardağına saklanıp beklediler. Ani bir saldırıyla düşmanı aldatıp zafer kazandılar.
Sayıları ciddi ölçüde arttı. On binleri aştı. Gladyatörler katılanları eğitti, onlar da diğerlerini. Hedefleri memleketlerine gitmekti.
Senato; isyanı ciddiye almaya karar vermişti. Konsüllere, Roma’yı bir yıllığına yöneten adamlara ordular temin edildi. Özgürlük için kuzeye yönelen Spartaküs, yolda iki Roma ordusunu yendi. Nihayet Alplere varmışlardı. Artık ayrılabilir, memleketlerine dönebilirlerdi. Oysa kimse bunu istemiyordu. Nedenini kim bilir? Belki zafer sarhoşu olmuşlardı. Ayık olması, lojistik ve ikmal sorunlarıyla uğraşması gereken ise Spartaküs’tü. Ayrıca o, tarihte pek görülmemiş bir şey yapıyor, elde ettiği ganimetleri insanlarıyla bölüşüyordu. Bugün hatırlanmasının en önemli nedenlerinden biri budur.
Roma tarafında durum pek iyi değildi. Roma’nın iyi komutanları, tecrübeli orduları yurt dışındaydı. Senato Marcus Crassus’un kapısına gitti.
Crassus çok zengin bir adamdı. Sayısız gayrimenkulü, büyük gümüş madenleri vardı. Yanmış yapıları ucuza kapatmasını sağlayan bir itfaiye ekibine sahipti. Savaşa uzak biri de değildi. Çocuk denecek yaşta orduda bulunmuş, deneyim kazanmıştı. Yine de şöhretli biri sayılmazdı. O dönemde çok kıymet verilen bir şeyden, isimden yoksundu. Önüne çıkan fırsatı kullanmaya niyetliydi. Büyük bir ordu kurdu, diğer savaşlardan arta kalan askerleri de topladı. Harekete geçti.
Crassus, bir süredir güneye inen Spartaküs’ü takip etmek üzere komutanlarından birini görevlendirmişti. Komutan, zafer arzusu ile isyancılara saldırdı ve hezimete uğradı. Crassus vaziyete çok sinirlendi. Ordunun eski gladyatörden değil, kendisinden korkmasını istiyordu. Geçmişteki bir uygulamayı devreye soktu. Savaştan kaçan 500 askeri, 50 ekibe böldü. Her ekipten birini kurayla seçtirdi. Her ekip, kendinden seçilen o kişiyi ordunun önünde infaz etti.
Kuzeyde bunlar yaşanırken isyan ordusu güneye ilerlemeye devam etti. Spartaküs’ün aklında Sicilya’ya gitmek vardı. Sicilya hem geçmişteki köle isyanlarıyla hem de coğrafyasıyla çok avantajlı görünüyordu. Kilikyalı korsanlarla anlaşmıştı; ancak korsanlar sözlerinde durmadılar. Çıplak gözle görülebilen adaya gitmeleri mümkün olmadı.
Crassus, Sicilya’ya yakın yarımadada Spartaküs’e yetişti. 60 kilometre boyunca, denizden denize hendek kazdırmak ve duvar ördürmek üzere tüm ordusunu seferber etti. Spartaküs, deliliği andıran bu çabaya başta gülüp geçti. Sonra cidden köşeye sıkıştığının farkına vardı ve karlı bir kış gecesi, hendeğin bir kısmına çalı çırpı yığarak, orduyu duvarın üstünden aşırarak kuşatmayı yardı. Crassus endişe içindeydi, ancak kısa sürede endişesi geçti. Köle ordusu bölünmüş, on binlerce adam Spartaküs’le yollarını ayırmıştı. Anlaşmazlığın sebebi bir gizem olarak kaldı. Ondan ayrılanlar ise kısa sürede yenilgiye uğradılar.
Spartaküs’ün gücü bölünmüştü. Yine de zafer kazanıyordu. Petelia adlı bölgede peşine düşen orduyu yenmeyi başardı; ancak bu onun son zaferi oldu. Artık yanındakiler onu hiç dinlemiyor, savaş kararı alması için ona baskı yapıyorlardı. Aslında Spartaküs de başka bir yol kalmadığını anlamıştı. Meşhur bir komutan olan Pompeus, sağlam lejyonlarla İspanya’daki isyanı bastırmıştı. Roma’ya dönüyordu.
Sonunda Spartaküs atını kesti. Savaşı kaybetse de artık kaçmayacağını göstermek için yaptı bunu.
Savaş başladı böylece. Spartaküs, Crassus’a hırsla ulaşmaya çalışıyordu. Önüne çıkan iki yüzbaşıyı öldürdü, ama asıl düşmanıyla hiç karşılaşamadı. Onu savaşa zorlayanlar dağılmış, kaçmaya başlamışlardı. O ise binlerce Roma askerinin arasında kaldı.
Pompeus, kaçan köle ordusunu dönüş yolunda yendi. Romalı komutanların sonu, “gladyatör” gibi kahramanca olmadı.
Büyük fetihler yapmak isteyen Crassus, çıktığı Asya seferinde, MÖ 53 yılında, Harran’da Part ordusuna yenildi. Esir düştü ve rivayete göre boğazından aşağı eritilmiş altın döküldü.
Pompeus Sezar’la olan savaşını kaybetti. MÖ 48 yılında Mısır’a sığındı. Yaşamına, henüz sahildeyken basit bir suçlu gibi son verildi.
O günkü çok tanrılı inanışa göre Spartaküs’ün göğe çıktığına inananlar oldu. Yeryüzünde yaptıkları ise insanlık var olduğu sürece unutulmayacak.
Kaynakça
Spartacus’ün Öncülük Ettiği Ayaklanmayı Bastıran Kumandan: Marcus Crassus
Demir, Muzaffer. “Carrhae Savaşı’nın (MÖ 53) Sebepleri Ve Sonuçları Üzerine Bazı Yeni Değerlendirmeler”. Cedrus 6, Haziran (Haziran 2018): 233-48. https://doi.org/10.13113/CEDRUS.201811
Editör: Murat ÇATAL
Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ
Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?
İyi bir savaşçı daima iyi bir politikacıya yenilmiştir...