21. YÜZYIL ANNELİĞİ
- Yazar: Rümeysa KAYA ODABAŞ
- 13 Kasım 2024
- 44 kez okundu
21. YÜZYIL ANNELİĞİ
Yaşadığımız yüzyılda anneliğe yüklenen anlam ve kutsiyet, kapitalist sistem tarafından değişime uğramış ve zorlayıcı, çetin bir görev haline getirilmiştir. Kadına anne-bebek bağını zedeleyecek algılar yüklenerek; “Çalışmak bir seçenek değil, zaruret.” algısı oluşturulmuştur.
Kapitalizm algısındaki mevcut düşünce; elde var olan, insana asla yetmez, bir kazanıyorsa beş kazanmalı, kazandıkça harcamalı insan. Bunu empoze etmek için de çeşitli pazarlama taktikleri, ürün çeşitliliği, bitmeyen indirim günleri/ ayları, ihtiyaçtan fazlasını almaya teşvik eden ısrarcı reklamlar, bizleri tüketim çılgınlığının ağları arasına bıraktı. Dolayısıyla evde tek kişinin çalışması yeterli gelmedi. Anneler ofislerinde, çocuklar ise kreşlerde gözünü açtı. ‘Erken dönemde kurumsallaşma’ politikası, sistemsel bir şekilde işledi. Yani kitlesel zorunlu eğitim…
Kapitalizm sebebiyle çocuklar, bebek sayılacak dönemde anne kokusundan mahrum kaldı. Annelere de omuzlarında taşıyabileceğinden fazlası yüklendi. Ofiste kariyer çabası, evde hem annelik görevi hem ev işlerine yetişme koşturmacası kadını öz benliğinden uzaklaştırdı ve erillik hormonlarını yükseltti.
Ayrıca kapitalizm, aileden bağımsız bir çocuk profilini oluşturdu. Ayakları üzerinde duran, bireysel hareket eden, aileye gereksinimi olmayan dayanıklı çocuk profili. Annesi ile bağını kuramamış, kendini o aileye ait hissedememiş çocuklar çaresizce kendi başlarının çaresine bakmayı öğrendi, öğreniyor.
Peki, kadınlar çalışmamalı mı? Tabii ki bu sonuca varmak anlamsız. Her kadının ekonomik özgürlüğü olmalı. Yalnızca annelere yönelik farklı uygulamalar getirilmesi şart. Sadece devlet kademesinde değil özel sektörde de farklı uygulamalar olmalı. Adil vergi alımı, birkaç saatlik bir çalışma imkanı, bebek bakım ücreti gibi. Bazı İskandinav ülkelerinde ebeveynliğin ilk birkaç yılı devlet tarafından ücret ödeniyor. Anneler çalışma mecburiyetinde kalmıyor. Annelik kutsiyeti bilinen ülkemizde de bu konuya yönelik iyileştirme çalışmaları olmalı. Çünkü hiçbir anne, sevgisini kurumsallaştıramaz. Çocuk da kurumsal sevgi ile yetişemez.
Çocuk İçin Annenin Önemi
Doğumdan itibaren iki yaşına kadar simbiyotik bağ ile hareket eden çocuklar, ilk dört yılını bakım verenin, annenin yanında geçirmelidir. Bu dönemdeki çocuklar annelerini kendi uzantıları olarak görürler ve anne olmadan hiçbir eylemde bulunmak istemezler. Her ihtiyaç anlarında annelerini yanlarında gören çocuklar, kendilerini güvende hissederler. Kendini güvende hisseden çocuk da hem fiziksel hem de nörolojik bakımdan sağlıklı gelişir.
Anne ile sık sık temas halinde olmalı çocuklar. Özellikle bebeklik döneminde anneden alınan süt, sadece karnı değil, ruhu da doyurmaktadır. Bir yandan süt içer bir yandan da sevgi yudumlar ruhuna. Annesi ile göz kontağını hiç bozmaz. Güven emer bu esnada. Dünyası, annesinin yüzü ile aydınlık olur.
Lirik düet yani karşılıklı iletişim ile çocuklar kendilerini sevilmeye değer görür. Sıcak, sevgi dolu bakışlar ve çocuğa karşı güzel sözler onun ruhunu doyurur. Bebek, kendi dili ile cevap verir. Bunun sonunda da anne-çocuk ahengi oluşur.
Ayrılık yaşayan çocuklar ise kaygı halindedirler. Çünkü zaman onlar için bize işlediği hızda işlemez. Birkaç saatlik ayrılık dahi, onlar için çok daha uzun süreli bir ayrılıktır. Kaygı hisseden çocuk, aidiyet duygusunu geliştiremez. Uzun vadede güven duygusunu kaybeder. Kendini değersiz hisseder. Bu da yetişkinlik dönemlerinde ruhunda bir boşluğa sebebiyet verir.
Kendini Boşlukta Hisseden Kişilerde
. Madde bağımlılığı
. Alışveriş hastalığı
. Kısa süreli birliktelikler
. Kendi dünyasında var olan boşluğu karşı tarafı rencide ederek, ona üstünlük kurarak gidermeye çalışmak
. Sevmeyi bilememek
. Obezite
gibi sorunların görülmesi çok yüksek ihtimaldir.
Kişiliğimiz, öz saygımız, inanışlarımız, bize dair ne varsa hepsi annemiz tarafından oluşturulmuştur. Annelik makamı, kurumsala emanet edilmeyecek kadar önemlidir.
Sevgiyle kalın…
Rumeysa Kaya Odabaş
Genel Yayın Yönetmeni:Elif Ünal Yıldız
Bu yazının bütünü yazarına aittir
https://fisildayankalemler.org/author/rumeysaodabas/
Bir önceki makalemi okudunuz mu?
https://fisildayankalemler.org/cezalar-ezaya-donusmesin/
Yazarın kitabına bu linkten ulaşabilirsiniz: