Zümrüdüanka

Zümrüdüanka

ZÜMRÜDÜANKA’NIN UYANIŞI

Zümrüdüanka’yı bilirsiniz; küllerinden yeniden doğan efsanevi bir kuştur. Bilgeliği, umudu ve yeniden doğuşu simgeler. Ölümün son değil yeni bir başlangıç olduğunu anlatır. Pers mitolojisinde ortaya çıkan ardından İslam ve doğu kültürlerinde farklı farklı ortaya çıkan bilgelik ağacında yaşadığı varsayılan aslında insanın kendi özünü bulmayı bir metafor olarak anlatan umut öyküsüdür.

Zümrüdüanka’nın Ferîdüddin Attâr’ın “Mantıku’t-Tayr” (Kuşların Dili) hikayesinde bir tasavvufi anlatımı vardır ki yüzlerce renksiz kuşun yedi vadiden geçme hikayesini anlatır. Zümrüdüanka’ya ulaşmak için azala azala gökkuşağına ulaşmalarını, renkleri kurtaran sadece otuz kuşun aynada kendini gördüğünde Zümrüdüanka olduğunu fark etmesiyle biter. Otuz kuştan her biri gökkuşağının hangi renginde mücadele verdiyse o rengi alır ve bugüne kadar gelen tüm rengarenk kuşların otuz kuştan geldiğine inanılır. Aradığın kendindir ki si: otuz, murğ: kuş demektir. Azalan kuşların birleşerek birlikte daha güçlü olunması açısından bakıldığında kişisel gelişim açısından da önemli bir hikâye olduğu düşünülebilir.

Birlik ve beraberliğin önemli olduğunu bu kadar vurgularken, bununla ilgili Zümrüdüanka dışında yüzlerce mitolojik, ütopik, bilim kurgu masallar varken neden apayrı dünyalarda yaşıyoruz? Birlik olma duygusunu hangi güvensizlik, çıkar çatışması, ayrımcılık, ortak değerlerin azalmasından bireyselliğe döndük? Bir olunca kendimizi daha mı güvende hissediyoruz? Korkularımız kalabalıkların içinde fark edilmemek, fikrimizi ifade ettiğimizde yalnız kalmak mı? Çıkar çatışmalarından uzak kalmak, ortak değerlerimizi unuttuğumuz için mi yalnızız?

“Bir” parçalanmamış bütünü ifade eder. Tüm sayılar birden türemiştir, bir olmadan diğer sayılar olmaz. Birlik çarpmada her sayı bir ile çarpıldığında kendini ifade ettiğinden doğmuştur. Bir hakikatin özüdür, yalınlığı ve özü temsil eder. Bunlar önümüze serilmişken neden özümüzü kaybetmeden birlik olmaktan korkar olduk?

Ben olmadan biz olmaz. Birlik; bireylerin sorumluluk almasıyla ayakta kalır. Tek başına yapılan eylem etkisizken birliğin sesi daha çok duyulur, etki büyür. Amaç netleştiğinde eylem daha güçlü olur, yıkılmamız zorlaşır. Birlikten süreklilik oluşur, geçmişe baktığımızda milletler, devletler, coğrafyalar böyle oluşmuştur. Bir damla su nasıl okyanusları, taşkın selleri oluşturuyorsa; bir nota tek başına anlamsızken birlikte muhteşem senfoniye dönüşüyorsa; bir kuş fark edilmezken sürü halinde gökyüzünü kaplıyorsa, birliğin gücünü fark etmemiz gerekiyor. Bireyin cesareti önem kazanır, birlik ortaya çıkar yakın gönüllerde…

Bir hayalim var: sadece teknolojik ilerlemelerle değil insan olmamızı hatırlamamızla başlayan… Adalet ve eşitliğin sağlandığı, fırsat eşitliği olan, çocukların korkusuzca güldüğü, doğa ile uyum içinde yaşadığımız, sevgi ve empatinin öne çıktığı, tek tip değil gökkuşağının her rengini barındıran barış dolu bir dünya istiyorum. Farklılıkların çatıştığı değil birleşmesiyle kurulan insanlığın en eski ama en çok unutulan gücünü hatırlayıp bir olmalıyız. Birbirimize ihtiyaç duyduğumuzu unutmadan gelecek oluşturmalıyız. Bu sadece benim hayalim olamaz değil mi?

Birlik; gökyüzünde tek başına parlayan bir yıldız değil milyonlarca yıldızın gökyüzünü aydınlatmasıdır.

Sevgilerimle,

Yıldız Tek Gamlı

04/12/2025

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

KRONİK TEMBEL

 

Yorumlar (3)

  1. […] https://fisildayankalemler.org/zumruduanka/ […]

  2. Ayşe Özdemir
    • 6/12/2025

    En sevdiğim mitolojilerden biridir, çok güzel bir yere bağlamışsiniz Yıldız Hocam🙏

  3. Okuyan herkese teşekkür ederim ❤️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yıldız TEK GAMLI

1976 yılında Ankara’nın Altındağ ilçesinin bir semti olan Doğantepe’de büyüdüm. Aslen Nevşehirliyim. Tipik bir Anadolu ailesinin altı çocuğundan biriyim. Konya Selçuk Üniversitesi Akşehir M.Y.O. Muhasebe bölümünü bitirmek dışında Ankara’dan ayrılmadım. Ankara Hacettepe Üniversitesi Sağlık İşletmeciliğini tamamladım. Amerikan Kültür Derneği’nde İngilizce öğrendim. Bu arada Ankara Tabipler Odası’ndan Hastane Yönetimi eğitimini bitirdim. Tüm bu eğitimleri tamamlarken Ankara Özel Güven Hastanesi’nde 7 yıl çalıştım. Evlenince kendi sağlık işletmemize geçip 4 yıl Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nü yürüttüm. AÇEV (Anne-Çocuk Eğitim Vakfı)’le tanışıp, gönüllü annelik yaptım. Çocuklarla daha mutlu olduğumu fark edince Çocuk Gelişimi ve Eğitimi’ni bitirip, 2 yıl devlet okullarında sözleşmeli, 2 yıl özel kurumlarda İngilizce ve İngilizce Drama öğretmenliği yaptım. Meme ve lenf kanseri nedeniyle çocuklarım olan öğrencilerimden ayrıldım. Tedavim devam ederken TEMA Vakfı ile tanışıp, çocuklara doğayı anlatmanın yanında, ara ara yine onlarla birlikte vakit geçirmenin yolunu buldum. 2019 yılında Bursa Nilüfer’e taşındım. Kızlarım üniversiteye başlayınca, “eğitimin yaşı yok” deyip, hayalim olan Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölümü (Almanca) okudum. Minik Saka Kuşu, Sabun Kokulu Masal, Lunaparkta Keyifli Bir Gün, Cemilhan'ın Maceraları, Büyüklere Küçüklerden Masallar, Kayıp Balerin, Yüzyılın Masalları, Yavru Kedi, Gökçe Özgür Olmak İstiyor, Bir Pazar Günü, Paylaşmak Çok Güzel kitaplarının yazarı.