Yüreğime Vatan Kurdum

Yüreğime Vatan Kurdum

SEVDANIN SİLÜETİ

Selâm aleyküm, meleğim! Başım kalabalıktı benim. Üzülme, ne olursun. Özlemekle yoğrulursun. Tutunmaktır dileğim hayata; acısıyla, tatlısıyla dostun bağına. Yarın varınca yüce divana sunacağım yoktur bundan başka. Ne diyeyim yüce Sultanım’a! İçimdedir haşyetim benim. Hem öksüz hem yetimim. Bakmayın, gülerim de gülerim. Alışamadım. Ben hiç alışamadım. Dünyadır gurbetim. Eceldir şerbetim.

Dile kolay! Tam 12 yıl toprak kokusuna hasret… Mevsimler üçer beşer toplandı gönlümde. Vakte mühür vuruldu. Sonlandı ömrümde. Nefeslerim bir bir, nicedir demlendi. Durgunlandı bugün sularım. Çağlayanlardan efkârım. Göresim geldi ruhumla vatanımı. Kalmasın içimde âhım! Kalmasın ahuzarım. Bitabım. Cana hitabım. Gönlüm seninle taçlanıyor, benim güzel vatanım.

Vatan, insanın ciğerinde yatan; özünden özünü istemsizce yaşatan. Ağlatan, inleten, yine de bağrına katan… İnsan vazgeçer mi hiç! Vazgeçer mi atadan kalandan? Bana memleketimi dar ettiler. Yaşamayı çok gördüler. Yaktılar, yıktılar. Tüm dallarımı kırdılar. Öyle de olsa, her şeyi unutup memleket koklamak istiyor insan. Memleket, memleket kokmak istiyor.

Gözleri “ülkem” gören güzeller, hele bir anlatıverseler… Memleket türküleriyle bestelensem. Şenlense ümitlerim. Senlense hayâllerim. Fısıltılarla hülyalar dolsa içime. İçim geçsin içime. İçim içim dolayım. Seni soluklayayım derin derin.

Düşlerle, gülüşlerle sevişmekti umudumuz. Ve nirvanadayken köyüm-özüm tutkusu, tek pencereli evimizin kokusu tüm dimağımda alev alev ıslanmakta. Hafifliğinde esen yelin ve inleyen nağmelerin tınısında kaybolsak… Harmanda patozumuz, ekinimiz, mazotumuz ve hicranlarla dolu hevesimiz. Tarifsiz bendim. Islâh olunmaz kendim. Neyledim, bilemedim. Karmakarışık kafam. Kapkaranlık yıllar beni hep sana doladılar.

Rağmenlere rağmen aşkın kapısı kapanmasaydı… Kapandı. Korlandım özgüvenler raksında, sezgiler zılgıt zılgıt inlerken. Hayâllerde süslenen yazgılarda musallalar müebbet yemişken… İnfaz edilesi aşk selâsı. Vaveylanın dik alâsı. Gözleri kapatmayan bir baş belâsı. Bazen yüktür, bazen teselli. Bazen de senli benli, bir ömür bedelli. Bazen bir yudum su, bazen de muştu.

Zordur aşk yaşayana. Zordur aşk yaşatana. İlmek ilmek aşk kokulu. İlmek ilmek sen dokulu. Seni düşünerek uyanmayı istemek. Hatalandım isteklerimle. Talan edildim abuk sabuk ahkâmlarla. Yoruldum. Yâr yolunda darıldım. Pimini çektim anıların. Gümledi hafakanlarım. Bana uzak, Allah’a yakın olsun tüm kırgınlıklarım.

19/04/2025 Emily Yaramis

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Bir önceki yazımı okudunuz mu? 

https://fisildayankalemler.org/egitimci-yazar-metin-ozdemir-ile-roportaj/

Instagram;

https://www.instagram.com/emily_yaramis?igsh=N2twemJ1YndoaWV5&utm_source=qr

facebook;

https://www.facebook.com/share/163gWM9fXG/?mibextid=wwXIfr

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Emily Yaramis

ilk olarak 1982 yılında Çankırı ilinin Balıbağı köyünde bir sabah vakti annesinin yüzünde bir tebessüm olarak belirdi. Yedi yaşına kadar köyün bütün güzellikleriyle hemdem olmuştu. Duygu ve düşüncelerin en güzel ifadesini oluşturan alfabeyi Çankırı Atatürk İlköğretim Okulunda çok kıymetli ögretmeni Nilüfer Yığın’dan öğrenmişti. Orta ögrenimini Dr. Refik Saydam İlköğretim Okulunda tamamladı. Çankırı Nevzat Ayaz Anadolu Öğretmen Lisesinden Ondokuz Mayis Üniversitesi Sinop Egitim Fakültesi Okul Öncesi Öğretmenliğine uzanan eğitim yolunun daha nerelere uzanacağını bilmiyordu. Düzce ve Ankara da iki yıl kara tahtanın başında talihinin aydınlık taşlarını döşüyordu. Sevdanın gönül kapısını çalması ile Amerika'ya uzanan yolun kapılarının açılması bir olmuştu. Şimdilerde eşi ve dört evladıyla Oklahoma City'de can ipliğini zaman çıngırağına sarma gayretinde. Öğretmenliği ve anneliğinden taşan kelimelerden ördüğü hayat deseninden oluşan deneme ve şiirleri çeşitli dergilerde gönüllere doğru yol almaya devam ediyor.