VARMIŞ GİBİ HAYATLAR 

VARMIŞ GİBİ HAYATLAR 

VARMIŞ GİBİ HAYATLAR

Özgürlüğünden vazgeçmek, insan olma niteliğinden, insanlık haklarından, hatta ödevlerinden vazgeçmek demektir. (Toplum Sözleşmesi/ Jean-Jacques Rousseau)

Bir ülkede siyasetten çok eğitim sürekli sekteye uğruyorsa, milletin durup düşünmesi gerekir. Siyasetçilerin seçilme dönemi belli. Yapması gerekenler belli. Ama yapması gerekenden çok laf üretiyorsa, bu milletin yapması gereken de belli.

Ama millet kendine düşen görevi yapmıyor. Düşünce olarak başka bir mahalleden seçilen bir siyasetçiyi, doğru yanlış yaptığı her şeyde yerin dibine batırmak için uğraşırken; düşünce olarak kendi mahallesindense, yaptığı yanlışlar arzdan arşa kadar olsa bile susmayı tercih ediyor.

Böyle de münafık bir milletiz. Oysa ki hakikat tek, doğru tek. Millet böyle oldukça bu ülkede çok siyasetçi gelir geçer. Bu münafıklığın cezasını ise toplumdaki masum insanlar öder. Hesap ahirete kalır. Kul hakkı yedikten sonra iş artık çok zordur. Geçmiş olsun. Tek tek helallik almanız çok zordur.

Eğitim konuşan yok, hukuk konuşan yok, ahlak konuşan yok. Çünkü ahlaksızlık her köşe başını sarmışsa, siz trafikte kurallara uyan biri de olsanız kurallara uymayan biri gelip size çarpabiliyor. Siz toplumda doğru davrandıkça, hukuk tanımayan birileri gelip toplumun kurallarına aykırı davranabiliyor.

Bir de kanunlar kurallara uymayanı koruyorsa, talimat bekliyorsa toplum zaten pimini çekmiş demektir. Oysa kanunlar, zırvasından zirvesine kadar herkes içindir. Herkes için olmuyorsa, zaten ortada kanun yoktur, hâkim yoktur, mafya vardır; güçlünün dediği oluyordur. Hukuk fakültelerinin olmasının da bir anlamı yoktur.

Çünkü satın alınan insan çoktur. Doğruluk, sanki enayilik gibi algılanır bu toplumlarda. Herkes kendi çıkarı için koşturur. Üç beş kuruşa oyunu da, onurunu da satar. O toplumun kurtuluşu artık çok zordur. Dibi gördükten sonra belki aklı başına gelir.

Ama artık çok geçtir. Toplumdaki masum insanlara da kötülüğü dokunur. Satın alınabilen insan çok, maalesef her alanda, her yerde… Bunu düzeltebilmek de yıllar alır. Liyakatlilerin yıllarca uğraşıp didindiği kazanımları, densizin biri gelip bir anda yıkabilir.

Ne zaman her şeyi varmış gibi yaşadık, toplum çöküşe geçti. Eğitim varmış gibi, hukuk varmış gibi, sağlık varmış gibi, sistem varmış gibi… Aslında hiçbiri tam anlamıyla olmadı. İlk çağlardan bu yana birçok kazanımı maalesef kaybettik. Yanlışı, yanlış olanı alkışladık utanmadan.

Utanmadan diyorum çünkü utanma duygusunu kaybetti insanoğlu. Liyakati çoktan bıraktı. Oysa zalimin kim olduğuna bakmaksızın zalimin karşısında, mazlumun kim olduğuna bakmaksızın mazlumun yanında yer alınmalıydı. Bu bile toplumda hâlâ başarılamıyor. Korkudan, gelecek endişesinden…

Daha geçen yıllarda “Tüm sınıflarda eğitime başlanacak” denildi, okullar tümden kapandı! Önceki gün “Tüm eğitim faaliyetlerine son verildi” diye açıklama yapıldı, şimdi “Okul öncesi açık” kalacak denildi! Haftaya nasibimizde ne varsa artık…

Bu kadar değişken kararların olduğu bir toplumda, insanın yarınının ne olacağını bilmemesi kadar kötü bir şey olabilir mi? Bilim Kurulu’na kulak verdiğimiz ilk aylarda, ölümler tek haneli rakamlara inecek diye beklerken, bir anda üç haneli rakamlara ulaştı.

Daha dün bizi herkes kıskanıyor açıklamalarından geldiğimiz nokta, topluma acı reçete sunulması… Durumun kendisi ne kadar acı değil mi? Liyakatin olmadığı yerlerde liyakatsizler vardır.

Her şey gelir geçer. Düzeltilir. Ama ahlak, kişilik, karakter bozulursa işte o zaman korkalım. Çünkü yapılan her şey bu karakterin üzerine kuruluyor. En altta da olsanız, en üstte de… Yaşayan ölü olmak da senin bir tercihin, yaşayan bir insan olmak da…

Satın alınamayan insan olmak lazım…

Bir kez göz yumuldu mu, vazgeçmek için bir neden kalmaz. (Veba, Albert Camus)

Metin Özdemir

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

Varmış Gibi Hayatlar

İnstagram

 

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Metin ÖZDEMİR

METİN ÖZDEMİR 1979 yılında Bursa'da doğdum. İstanbul Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümünden 2002'de mezun oldum.Evli ve bir çocuk babasıyım. Eğitime ve kitaplara olan aşkım hiç bitmeyecek. Elimden geldiğince topluma örnek olmayı amaçlıyorum.