VAN GÖLÜ’NE SEYAHAT
- Yazar: Elife AKGÜL
- 4 Ağustos 2025
- 103 kez okundu

Koronavirüs pandemisinin son günleriydi. Ağzımda kalan altı diş haricinde hepsi çekilmiş, yerlerine yenileri takılmıştı. Acılı ve zorlu iki ay geçirdim. Çektiğim tüm acılara değdi. Bembeyaz, sağlam dişlerim oldu.
Batman’da öğretmen olan yeğenim aradı. Ara tatilde Siirt ve Van Gölü’ne seyahat planlamışlar, “Seni de gezdirmek istiyoruz, gel.” dediler. İlk otobüsten yer ayırttım. Gece yolculuğu sevmem ama zamandan kazandım.
Sabahın ilk ışıklarıyla Batman’daydık. Kozluk’a geldik. Benimle birlikte yan köyden anne-kız, öğretmen kızlarını ziyarete gelmişler. Beklerken ayaküstü sohbet ettik. Onlar gittiler.
Yeğenimin eşi arabayla beni aldı. Ev yolun kenarındaymış, boşuna beklemişim. Yeni yerleşim yeri; okullar, cami, yüksek apartmanları olduğu bir yer. Yan taraf yemyeşil tütün tarlası.
Yeğenim ve iki yaşındaki oğlu beni kapıda karşıladı. Sarılıp kucaklaştık, özlem giderdik. Minik ev sahibi benim elimden tuttu, odasını, oyuncaklarını gösterdi. Onlara hediyelerini verdim. Kahvaltı yaptık, biraz dinlendikten sonra hazırlanıp yola düştük. Kaybedecek zaman yok.
Araçla giderken yeğenim, “Teyze, burası Aybüke Öğretmen’in şehit edildiği yer.” dedi. Olayın gerçekleşme şekli gözlerimde canlandı. İlk kez karne vermiş, huzurla memleketine dönecek ama hain pusuda şehit oluyor. Dua ettik, ruhu huzur bulsun diye.
İlk durağımız Baykan ilçesi. Önce Veysel Karani Türbesi’ni ziyaret ettik. Huşu ile dua edip bir de hatıra resmi çektirdik. Sessiz, sakin bir kasaba; ziyaretçisi oldukça fazla.
Siirt’e giderken yollar vadilerin içinden geçiyor. Tedirgin edici bir ortam var. Yolda kalsan yardım geç ulaşır. Yol kenarında tuzlalar ve çalışan işçiler var. Beşer kiloluk iki torba tuz aldık. Yirmi TL ödedik. Siirt fıstığı fidanı satanlar da vardı.
Siirt, eski ve yeni dokusuyla tezatlıkların olduğu bir şehir. Eski hâli daha güzelmiş. Cadde boyunca yün battaniyeler, kışlık yün giysiler, yöresel ürünlerin sergilendiği çarşılar… Küçük kahvehanelerde oturup sohbet eden sakinleri ile nostaljik bir havası var.
Şehir küçük ama kalabalık. Eski çarşıyı gezip büryan kebabı yedik. Yeni çarşıya yürüdük. Burası daha modern, daha kalabalık. Yolun sonunda kuruyemişçiden Siirt fıstığı, şekerleme, baharat ve atıştırmalıklar aldık. Esnaf oldukça nazik ve dükkânlar temiz, ışıl ışıl. Burada yaşayan memurlar için her imkân var. Buradan mutlu ayrıldık.
Tillo, Siirt’in kuzeyinde bir ilçe. Botan Çayı ve Vadisi’nin kenarında. Burada Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin ve diğer mübarek zatların mezarları var. Büyük bir mezarlık içindeki türbede dua edip ayrıldık. Yine çok kalabalıktı.
Botan Vadisi’nde seyir terası yapılmış, Botan Çayı muhteşem görünüyor. Geniş bir alanda mesire yeri var, insanlar piknik yapıyorlar. İp atlayan bir aileye ben de katıldım. Çocuklar gibi eğlendik.
Yolumuza devam ettik. Bitlis ve Ahlat, görmeyi çok istediğim yerlerden. Bende heyecan dorukta. Bitlis’i uzaktan seyrettikten sonra Ahlat’a geldik. Kadim topraklarda medfun büyüklerimizin anıt mezarlarını gördük. Ruhları için dua ettik. Her bir mezar taşı ayetlerle, ikonografik simgelerle süslenmiş. Çok geniş bir alan ve çoğu mezar taşı kaybolmuş, kırılmış. Yapılan çalışmalar takdire şayan. Bakımı yapılan mezar taşlarının yanına Türkçe yazılı plakalar dikilmiş.
Abdurrahman Gazi Türbesi ve yanında başka bir mezarlık var. Oraya gelenler, savaşanlar, şehit düşenler… Ya sonra kalanlara ne oldu? Oradan derin duygularla ayrılıyoruz. Bir anı fotoğrafı ve video çekmeyi ihmal etmiyoruz.
Doğu yönünde Süphan Dağı, karlı zirvesiyle arzı endam ediyor. Yolculuğumuz Adilcevaz’a doğru devam etti. Van Gölü muhteşem, sanki deniz gibi. Burada başka bir yeğenimin kahvaltı salonu var. Van Gölü kıyısında. Burada kahvaltı yaptık, bolca özlem giderdik. Sohbet uzadı da uzadı. Bebeğini büyütüyor, aynı zamanda işletmesinin başında duruyor.
Van Gölü’ne ayaklarımı uzattım, o kadar soğuk ki buz kesiyor. Yazın su kayağı yapılıyormuş. Tekne turları, aynı Akdeniz, Ege sahilleri gibiymiş. Hemen arkasında Urartular’dan kalma Kef Kalesi, dağın eteğinde Selçuklu Mezarlığı ve Tuğrul Bey Camii var.
Adilcevaz’dan güzel duygularla ayrılıyoruz. Gezip görülecek çok yer var ama planımıza sadık kalarak gezimize devam ediyoruz. Tatvan’a giderken kalbim Ahlat’ta kaldı. Tekrar gezip görmek nasip olsun.
Van Gölü’nün kıyısında bir ilçe ve oldukça gelişmiş. Bir akrabamızı ziyaret ettik. Evin bodrum katında elma deposu varmış. Ortalığı mis gibi elma kokusu sarmış. Akşam gün batarken düştük yollara. Sabah erken saatlerde başlayan gezimiz gece yarısı son buldu. Bir güne üç il, dört ilçe… Güzel yorgunluktan sonra huzurlu bir uyku iyi geldi.
Beni misafir eden, gezdiren, güzel vakit geçirmemi sağlayan yeğenim ve eşine sonsuz teşekkürler. İki gün de evde ve yakın çevreyi gezerek vakit geçirdik. Onlarla kısa ama verimli birkaç gün geçirdik.
Vedalar zordur ama gereklidir. Seyahat etmek, yeni yerler görmek paha biçilemez mutluluklar. Gezip görülecek, keşfedilecek yeni yerlerin hayaliyle mutlu döndüm evime.
Elife Akgül
Bu yazının bütünü yazarına aittir
Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?
Yörük Kültürü’ne Işık Tutan Romanıma Buradan Ulaşabilirsiniz : MELİK KIZI
Hocam çok merak ediyorum Van gölünü inşallah bize de kısmet olur 🥰