TREN İSTASYONLARI

TREN İSTASYONLARI

TREN İSTASYONLARI

Katar katar olur da diyar diyar ilden ile akar gider kara trenler. Her uğradığı garda yolcularını alır, varacağı yere kadar koynunda saklar. Yola çıkacaklar günler öncesinden yolculuk için hazırlık yapar. Kimi valizine giysilerini, birkaç parça değerli eşyasını, biraz da yiyecek koyar. Kimi ise kitaplarını, aile fotoğrafını, çok sevdiği oyuncağını, vereceği hediyeyi…

Bazıları da mevsim göçü gibi yatak yorgan balyasını, kışlık mevsimlik yiyeceğini çuvallara kaplara koyar, hazırlığını yapar. Bazen bir asker, bazen bir öğrenci, bazen de bir gezgindir yolcular. Günler öncesinden alınır biletler, özenle saklanır. Yolculuk günü geldiğinde, yüreklerde ayrılığın buruk hali, yüzlerde acı bir tebessüm belirir. Gitmenin verdiği heyecanla, kalmanın verdiği hüzün bir aradadır. Her haneden çıkan yolcu, aile fertleriyle vedalaşır. Uzaktaki akraba ve tanıdıklarla haberleşilir, durum bildirilir. Onların da duası, varsa kırgınlıklar helallik alınır. Tren garları hüznün ve sevincin, ayrılık ve kavuşmaların yaşandığı yerlerdir.

Nereye gidileceği bilinse de akıbet hep meçhuldür. Hareket saati geldiğinde, tekrar sarılmalar, kucaklaşmalar, eşyaların unutulması telaşı yaşanır. Trende yerine oturan herkes son kez el sallar yakınlarına. En acı ses yankılanır istasyonda; ayrılık saati gelmiştir. Kara tren ağır ağır yol alır rayların üstünde. Kimi kompartımanda, kimileri koltuklarda pencereden geçip giden manzarayı izlemeye koyulur. Kondüktör gelir, biletleri kontrol eder, gider. İlerleyen zamanlarda tanışmalar, sohbetler başlar. Yiyecekler paylaşılır. Yolcular aynı zamanda kader ortağıdır da. Hızla yol alan trenden dağlar, dereler, ovalar, ormanlar, tüneller, köyler, şehirler bir bir görünüp arzı endam ederler.

Yemyeşil çayırlarda hayvanlarını otlatan çobanlar, rengarenk bitkiler, sebze meyve bahçeleri, görenlerin içini açar. Tren geçerken hayvanları otlatan çoban, tarlasında çalışan insanlar, “Ah o trende biz de olsaydık,” derler. Kim bilir, görmediğimiz bilmediğimiz ne yerler yurtlar var diye düşünürler. Tren dağları dele dele yılan gibi kıvrılarak yol alırken keyifli manzaralar sunar yolcularına. Bazen Şark Ekspresi, Doğu Ekspresi, Hicaz Demiryolu olur. Bazen hızlı tren, bazen kara tren; adını ne koyarsanız koyun, uzar gider raylar, akar gider vagonlar. İstasyonlarda kiremitli çatılı, sarı boyalı, beyaz pencereli gar binaları karşılar sizi. İnenler, binenler tatlı bir telaş başlar. Ayrılanlar, kavuşanlar; kim ne yaşar kimse bilemez. Görünen sadece insanlardır. Vagonlar dolar, boşalır yeniden.

Yolcular değişir, menzil değişmez. İstasyon çevresinde oturanlar her ne kadar bu duruma aşina olsalar da tren yolculuğu yapmayanlar vardır. Bir gün bir trene binip uzaklara gitmek, yeni yerler görmek isterler. Kocaman dağları delen, tren rayları döşeyen işçilerin, insan üstü çabaları takdir edilir. Güzel yurdumda demiryolları geniş bir ağa sahiptir. Yük, canlı hayvan, mühimmat, asker, yolcu taşırlar. Doğu Ekspresi, Şark Ekspresi, turistik amaçlı düzenlenen tren yolculukları son zamanlarda tercih edilir olmuştur. Ankara’dan Erzurum’a, Kars’a, yine Eskişehir, İzmir, Afyonkarahisar, Kütahya, İstanbul’a kadar uzar gider tren yolları. Sirkeci’den, Haydarpaşa’dan seyahat edenlerin bambaşka hikayeleri vardır. Buharlısı, buharsızı, hızlısı, yavaşıyla güzeldir tren yolculuğu. Her insan ömründe en az bir kez olsun deneyimlemeli, bu keyfi yaşamalı. İzlemeli penceresinden cennet yurdun, başka ülkelerin güzelliklerini. Tren yolculuğunun tadını almalı. Azığını paylaşmalı, diğer yolcularla sohbet etmeli. Hiç bitmeyecekmiş gibi süren yolculukta ayrılığın hüznünü, kavuşmanın sevincini yaşamalı. Türkülere, romanlara, filmlere konu olan trenlere konuk olmalı.

Bozkırın Sesi Cengiz Aytmatov’un dediği gibi, bozkırda trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir. Henüz bu deneyimi yaşamadıysanız bir bilet alın, çanta, valiz ne varsa çıkın yola. Yeni yerler görmeye, yeni insanlarla tanışmaya nostaljik bir tren yolculuğu yapmaya. Kara trenler yol alsın, insan seli aksın doğudan batıya, batıdan doğuya…

Editör: Murat Çatal

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız

Bu yazı bütünüyle yazarına aittir.

 

Yorumlar (1)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 15/06/2024

    Değişik bir seyahat

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Elife AKGÜL

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunuyum. 58 yaşındayım ve ev hanımıyım. Yörük kültüründen etkilenerek kendi yaşamım ve ailemin yaşantıları üzerinden hatıralar ile roman ve öyküler yazdım. Aynı konseptte edebi ürünler üretmeye devam ediyorum. Şu ana kadar yazdığım fakat yayınlanmamış bir roman, bir öykü, bir tiyatro senaryosu ve bir şiir bulunmaktadır. Tarzımı Cengiz Aytmatov ve Yaşar Kemal’e yakın görüyorum.