Toplumda Cezasızlık Algısı

Toplumda Cezasızlık Algısı

Toplumda Cezasızlık Algısı

Kadınlarımızı anlatmak için kelimeler yetmez. Ancak ben yine de kelimelerimi susturmayacağım. Yeri geldiğinde bir omuza ihtiyaç duyabilen, bazı durumlarda çok güçlü görünen, özgüvenli ve yine yeri geldiğinde romantik olabilen deli dolu kadın ruhlarımıza sahip çıkamamak, onları dışlamak, hor görmek, hatta şiddetin her türlüsünü onlara yaşatmak çok acı ve akıl alacak bir durum değil. Bir kadına ne verirsen, aynı güzellikte karşılık alırsın. Tıpkı bir ağaç gibi… Ağacı kesme; gölge versin, meyve versin ve bir umut versin…

Kadına bir umut ver.

Sana bir hayat versin, gıda malzemesi ver, lezzet versin… Kısacası kadınlar olmadan toplum var olamaz. Toplum ise bilgelik olmadan hayat bulamaz…

Bir de şöyle bir durum var. O da toplumun kanayan yarası; CEZASIZLIK ALGISI.

Cezasızlık algısı, ciddi bir güvensizlik ve korku kavramlarını gözler önüne seriyor. Toplumumuzda kadınlarımızın en az yüzde otuzu, korktuğu için şikayetçi olamıyor. Bu da verileri tam olarak yansıtmıyor ve net olarak bilmemiz mümkün olmuyor. Bunların yanı sıra madde bağımlığının artması, kadına şiddeti maalesef daha da fazlalaştırıyor. Bu tarz psikolojik, sosyolojik, zihinsel durumlar ve madde bağımlılığı, kadına şiddeti açıklayamaz. Hiçbir neden, şiddetin haklı sebebi olamaz; meşrulaştırılamaz.

Cezasızlık algısı, bir sonraki kadının “Acaba sıra bende mi?” kuşkusu ve güvensizliğini beraberinde getiriyor.

Bu gökyüzü hepimizin: sokaklar, caddeler, hayvanlar, ağaçlar, mevsimler…

Ayrıca hiçbir mevsimin cinsiyet ayrımı da yoktur. Kadınlarımız, illaki birilerini mutlu etmek için yaratılmadı. Gökyüzüne, bir kuşa ve bir yuvaya onların da ihtiyacı var. Sevgiye özellikle ihtiyaç duyarlar. Baba baskısı görüp ve babasından sevgi göremediyse, bu durum daha hassas bir hâle dönüşebiliyor.

Fiziki güçsüzlüğü belli olan bir kadının korunması bir yana, köleleştirilmesi tarihimizde hiç yabancı olmadığımız bir durumdur. Ancak günümüzde gitgide artan cinayetler, hiç alışık olduğumuz bir durum değildir. Alışılması söz konusu dahi olamaz…

İnşallah bu konuştuklarımız, son sitem sözlerim olur.

Bir umudum var… Yalnızca bir umut…

ÇAĞDAŞ SUBAŞI

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

https://www.instagram.com/cagdassubas?igsh=emZwNTR1OXo0dDc0

http://CEZASIZLIK ALGISI Kadınlarımızı anlatmak için kelimeler yetmez. Ancak ben yine de kelimelerimi susturmayacağım. Yeri geldiğinde bir omuza ihtiyaç duyabilen, bazı durumlarda çok güçlü görünen,

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çağdaş Subaşı

1993 yılında Bursa’nın Gemlik ilçesinde dünyaya geldim. Beş kişilik bir ailenin en küçük bireyiyim. Lise eğitimimin ardından üniversite hayatıma İş Sağlığı ve Güvenliği bölümüyle devam ettim ve mezuniyetimin ardından iş hayatına atıldım. Ancak edebiyata olan tutkum, beni yazarlık yolculuğuna yönlendirdi. Yazarlık serüvenim, lise yıllarında öğretmenlerimin ısrarıyla katıldığım bir kompozisyon yarışmasında okul birincisi seçilmemle başladı. O günden itibaren içimde büyüyen yazma arzusu, zamanla kaleme dökülen cümlelere ve yayımlanan eserlere dönüştü. Bugüne dek yayımladığım “Aşkın Özlemi” ve “Gülüşlerinde Gizli Sevdam” adlı kitaplarımla edebiyat dünyasında yerimi almanın mutluluğunu yaşıyorum. Yazmak, benim için bir yaşam biçimi haline geldi. Zihnimi dinlendiriyor, gözlem yeteneğimi geliştiriyor ve daha olumlu düşünmemi sağlıyor. Benim için önemli olan, gençlerin kötü alışkanlıklardan uzak durması, kültür ve sanatla iç içe bir hayat sürmesi. Bu yüzden yazdığım her satırda, onları okumaya teşvik etmeyi, sevgi ve aşk ile yoğrulmuş bir dünyanın mümkün olduğunu göstermeyi amaçlıyorum. Okumanın gücüne katkı sunmaya ve bu yolda ilerlemeye devam edeceğim. Sevgi ve aşkla