Teknolojinin Esiri mi? Patronu mu?

Teknolojinin Esiri mi? Patronu mu?

Teknolojinin Esiri mi? Patronu mu?

Teknolojinin hayatımızı kolaylaştırdığı kaçınılmaz bir gerçektir. Özellikle yaşadığımız çağda insanlar için zaman, çok önemli bir olguyken teknolojinin nimetlerinden sonuna kadar faydalanmak isteriz.

Çalışan insanlar günün önemli bir kısmını çalışarak geçirdikten sonra kendine ayırdığı zaman oldukça kısıtlı olmaktadır. Teknoloji sağladığı imkânlar sayesinde insanlar kendilerine ve ailelerine daha fazla zaman ayırabilmektedir.

Teknoloji, hayatın her alanında hayatımızı kolaylaştırmaktadır. Evlerimizde, iş yerlerimizde, okullarda, hastanelerde ve hatta bahçelerimizde bile teknoloji sayesinde günlerce sürecek işleri birkaç saat içinde tamamlamaktayız.

Cep telefonlarımız, bilgisayarlarımız, akıllı ev teknolojileri, GPS sistemleri, yüz tanıma sistemleri, akıllı kilit sistemleri yapay zekâ ve daha birçoğu günlük yaşamda kullandığımız sıradan olgular haline gelmiş durumdadır. Günlük hayatın tüm akışı teknolojinin gelmiş olduğu son noktanın imkânları dâhilinde devam etmektedir.

Hayatımızdan teknolojinin çıkması dünyanın tüm dengelerini bozacağı gibi onun gelişmesinin durdurulması da imkânsızdır. İnsanoğlu var olduğu sürece teknoloji de sürekli olarak gelişmeye devam edecektir. Ancak insan ve teknoloji arasında korunması gereken hassas bir denge vardır.

Teknolojiyi ihtiyaçları doğrultusunda kullanan insan mı? Yoksa teknolojiye bağımlı olarak yaşayan insan mı? Teknoloji mi patron? Yoksa insan mı? İşte bunun kararını verebildiğimiz zaman teknolojiden tam anlamıyla faydalanabiliriz.

Örnek vermek gerekirse günlük hayatımızda telefona bakarak ne kadar vakit geçiriyoruz? Oldukça çok değil mi? Akşam işten çıkıp evimize döndüğümüzde çocuğumuzla ne kadar vakit geçiriyoruz? Eşimizle sohbet ediyor muyuz? Sosyal hayatımıza ne kadar vakit ayırıyoruz?

Ailemizle geçirdiğimiz zaman boyunca ya da dışarıda arkadaşlarımızla geçirdiğimiz o saatler süresince maalesef ki telefonlar elimizden hiç düşmüyor. Adeta telefon vücudumuzun bir organı gibi davranıyoruz..

Telefonu hayatımızdan çıkarırsak belki de yaşadığımız o anın farkına varabileceğiz. İşte bu yüzdendir ki insanlar hep eskiye özlem duyuyorlar. Birçok insan arkadaş toplantılarına bile sadece fotoğraf çekip sosyal medyada paylaşmak için katılmaktadır. Sohbet sırasında o anda kalamadığımız için çok çabuk sıkılıyoruz.

Çocuklarımızla kaliteli zaman geçiremiyoruz. Aramızda duygusal bağ kurulamıyor ve maalesef insan kendini yaşadığı aileden ve toplumdan soyutlayarak yalnızlaşıyor.

Teknolojinin insan yaşamında olumlu ve olumsuz taraflarının yanı sıra bir de karanlık tarafı bulunmaktadır. Teknolojinin karanlık yüzü; kötü niyetli yazılımlar ile hayatımızı kolaylaştırması gereken teknolojinin maalesef kurbanı olabiliriz.

Örnek vermek gerekirse çocuklarımızı takip etmek için kullandığımız cihazlara kötü niyetli insanların ulaşması ya da evimizde kullandığımız cihazlara üçüncü kişilerin erişerek özel hayatımızın ihlal edilmesi gibi durumlar sayılabilir. Bir anda hayatımızın vazgeçilmez bir unsuru olan teknolojinin kurbanı pozisyonuna düşebiliriz.

Ayrıca teknolojinin insanı tembelliğe sevk ettiği de yadsınamaz bir gerçektir. Evlerde kullanılan akıllı cihazlar, bilgisayar oyunları, alışveriş siteleri insanları tembelleştirmektedir.

Üstelik bunların büyük kısmı insanı toplumdan uzaklaştırarak asosyalleşmesine de neden olmaktadır. İnsan yalnızlaştıkça da daha fazla bu olguların bağımlısı olmaktadır.

İnsan var olduğu sürece teknoloji de gelişerek varlığını sürdürecektir. İnsanoğlu ya teknolojiye teslim olarak onun esiri olacak ya da aradaki dengeyi koruyarak onun efendisi olarak toplumsal ve kültürel dinamiklerini koruyacaktır.

https://fisildayankalemler.org/?p=16739&preview=true

Semiha Çetin

Editör Ümmü Özçelik Er

Genel Yayın Yönetmeni :Elif Ünal Yıldız 

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu? 

SANDIKTAN ÇIKAN AŞK 

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Semiha Çetin

10 Kasım 1988 yılında Samsun'da doğdum. İlköğretim ve Lise eğitimitimi İstanbul'da tamamladım. Uludağ üniversitesi Biyosistem mühendisliği bölümünden 2015 yılında mezun oldum. Namık Kemak üniversitesi Biyosistem Mühendisliği anabilim dalında doktora eğitimime devam ediyorum. Aynı zamanda Anadolu Üniversitesi Edebiyat bölümü öğrencisiyim. Özel sektörde çalışıyorum. Evliyim ve bir kızım var. Yazmaya, orta okulda düzenlenen bir öykü yarışmasına öğretmenimin teşviki üzerine katılıp kazanmamla başladım. Lise ve üniversite yıllarında da kısa hikaye ve öykü türlerinde yazılar yazmaya devam ettim. İstan bul Üniversitesi Yaratıcı Yazarlık Eğitimi programına katılarak yaratıcı yazarlık sertifikası aldım. Mayıs ayında yayınlanmış Enkaz adında basılmış bir kitabım bulunmaktadır.