Tarih Şuuru Üzerine

Tarih Şuuru Üzerine

Tarih Şuuru Üzerine

Tarih, insanlığın doğuşuyla başlamıştır. “Tarih tekerrürden ibaret” derler. Ancak Akif, “Tarih tekerrürden ibaretse tekerrür ettirmeyin” der. Tarihin tekrar etmemesi için tarihimizi bilmeli, bilinenlerden ibret almalıyız. Bununla birlikte aldığımız ibret doğrultusunda kendimiz ve himmetimiz olan milletimiz için çalışmalıyız.  Hedefler belirlemeliyiz.

Tarih ancak bilinç ya da şuur dediğimiz algı yetilerimizin dinamikleşmesiyle anlam kazanır. Böylece bizi de hareketli kılar. Bilincimizi kazandığımız zaman dış dünyayı algılarız, onu tanımlarız. Ona anlamı bizzat biz yükleriz ve ona sadece biz yön veririz. Bilinç, bizi nesne olmaktan çıkarır ve özne haline sokar. Bilinci elde eden kendini tanır; kendini tanıyan insan çevresini algılar.  Zamanla içinde bulunarak anlamlandırdığı çevreyi sürüklemeye başlar.

Geçmişini bilen, merak eden, geleceğe dönük tahminler yapan tek varlık insandır. Tarih bilinci, geçmişi anlama ve algılama şeklimizdir.  Bugünü ve geleceği nasıl anlayacağımızı belirlemektir.

Ferdin tarih bilincini edinmesinde, onun dünya görüşünü ve yaşam tarzını şekillendiren olaylar etkilidir. Ayrıca mensup olduğu toplumsal sınıf, ekonomik durumu, okudukları kitapların etkisi azımsanamaz.

İşte bizi en çok ilgilendiren son söylediğimizdir. Milli şuuru ve tarih bilincini yeni nesle en iyi anlatma metodu, okumak ve okumayı çekici hâle getirebilmektir.

Tarihimizi Bilmeliyiz

Bir milletin yaşam öyküsü olan tarihini bilmesi, o millete, zaman boyunda kendisini öteki milletlerden ayıran özel benliğinin nasıl oluştuğunu anlatır. Neleri başarıp neleri başaramadığını, bunun nedenlerini aydınlatır.  Kendisini gerçekçi ölçülerle değerlendirebilmesini, öteki uluslar arasındaki yerini öğretir.

Dolayısıyla geçmişin bilgisi ve muhakemesi üzerine inşa edilen tarih bilinci, fertlerin kişisel ve toplumsal yaşantılarını doğrudan etkileyen bir olgudur. Ancak bu öğrenme, tarihsel düşünme becerileriyle yakından ilgili olan temel kavramlara dayanmalıdır.

Bu kavramların başında tarihsel bilgi yığını içerisinden nelerin önemli olduğuna  nedenleriyle karar verme işi gelir. Buna   tarihsel önem denilebilir. Geçmişten bugüne nelerin değiştiğini ve nelerin aynı kaldığını gösteren değişim ve süreklilik; sebep-sonuç ve tarihin inşasını mümkün kılan delil tarihsel önemin tanımıdır.

Bunların yanı sıra etik boyut da göz ardı edilmemelidir. Geçmişteki insanların eylemleri ahlak ve değer açısından değerlendirilirken etik anlayış esas alınmalıdır. Geçmişteki tarihi şahsiyet ya da tarihsel olaylara ilişkin tespitlerde bulunulurken hiç şüphesiz içinde yaşanılan zamanın aşıladığı tutku ve gereksinimlerden kaynaklanan farklı yorumlar olacaktır.

Çünkü tarihin kullanımlarından birinin de geçmişi kullanarak bugünü meşrulaştırmak olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Bireyin kendi ve kendi dışındaki olay ve durumlara anlam yüklemede onu yönlendiren temel unsurlardan biri olan tarih bilincidir. Bireylere günümüzde ihtiyaç duyulan bazı temel nitelikler kazandırmaktadır.

Bu nitelikler;

  • Geçmişe dayalı olarak geleceğe bakabilme,
  • Ortak hafızada kendini konumlandırabilme,
  • İçinde yaşadığı medeniyet ve kültürü şekillendiren felsefe, anlayış, olay ve kişilerle ilgili farkındalığı artırmaktadır.
  • Dünyada medeniyetler arasındaki mücadelelerin temelleri ve günümüze yansımalarını fark etme,
  • Bireylere bugün ve gelecekle ilgili vizyonunu geliştirme,
  • Bir arada yaşayabilmek ve ortak bir ideal uğrunda mücadele edebilmek için ortak bir algı geliştirme,
  • Vatan, bağımsızlık ve özgürlük gibi temel değerlerin neden önemli olduğu ve korunması gerektiğiyle ilgili farkındalığı artırma,
  • Kendi kültür ve değerlerine yabancılaşmayı engelleme,
  • Tarihsel olaylardaki değişim, süreklilik ve kırılmayı fark etme biçiminde sıralanabilir.

Tarih, insanlığın ve milletlerin hafızasıdır. Bu sebeple, bilhassa milletlerin hayatında tarih bilgi ve şuuru önemli bir yer tutar. Tarihini bilmeyen ve şuurunu taşımayan milletler hafıza ve idraklerini kaybetmiş şaşkın kimselere benzerler.

Böyle bir durumda milletlerin yükselmeleri veya millet vasfını muhafaza etmeleri ve hatta milli benliklerini korumaları oldukça zordur. İnsanlığın ilerlemesinde bu derece ehemmiyetli olan tarih, medeniyetin yükselmesi ile paralel olarak ilerler ve milletlerin geleceğini hazırlamakta önemli bir rol alır.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dediği gibi “Sıçrayıp ufuk değiştirmek bile ancak bir zemine basarak mümkündür. Bu zemin geçmişimizdir; onunla kuracağımız sağlıklı ilişki geleceğimizi belirleyecektir.”

Muhabbetle…

 

Editör: Mesude Bozkurt

Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ

Diğer yazılarımı Okudunuz mu?

https://fisildayankalemler.org/nureddin-zengi/

 

Yorumlar (2)

  1. Azem CANER
    • 3/03/2024

    Yüreğinize sağlık. Tarihi rekkerrür ettirmemek için geçmişten ders alıp geleceğe adım atmalı

  2. Bekir SEVİK
    • 2/03/2024

    Kaleminize sağlık Hocam

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Mustafa CANKURT

1978 yılında Aksaray'da doğdum. Anadolu Üniversitesi İşletme bölümü ve Atatürk Üniversitesi Sosyal Hizmet Lisans bölümlerinden mezun oldum. Tokat Zile Devlet Hastanesinde Sosyal Hizmet Uzmanı olarak görev yapmaktayım. Evliyim; Halil Furkan, Ömer Faruk ve Ayşe Naz isimlerinde üç çocuğum var. Okumaya düşkünüm, ortaokul yıllarından beri iyi bir okuyucuyum, özellikle tarih okuyucusuyum. 2020 yılı eylül ayında “Siyah Sancağın Gölgesinde-Celaleddîn Harzemşah” isimli “tarihi roman” formatında ilk kitabın çıktı.