Suriye’de Alevilere Yönelik Zulüm
- Yazar: Murat Çatal
- 16 Mart 2025
- 51 kez okundu

Suriye’de Alevilere Yönelik Zulüm ve İnsanlığın Sessizliği
Suriye’de Alevi inancını taşıyan insanlar, yalnızca kimlikleri nedeniyle hedef alınıyor, hunharca öldürülüyor, evleri yakılıyor, aileleri dağıtılıyor. İnsanlık tarihine kara bir leke olarak kazınacak bu vahşet karşısında dünya yine sessiz. Peki, bizler bu sessizliği kabul edebilir miyiz? Bir insan, doğduğu topraklarda sırf inancı farklı diye öldürülmeyi hak eder mi?
Tarihin her döneminde inançları, etnik kimlikleri, kültürel mirasları nedeniyle ötekileştirilen, zulme uğrayan topluluklar oldu. Ancak biz bugün 21. yüzyılda yaşıyoruz. Modern insan hakları söylemlerinin, uluslararası hukuk normlarının, özgürlükçü anayasaların olduğu bir çağdayız. Ancak hâlâ inancından dolayı katledilen insanların haberleri geliyor. Bu bir utanç değil de nedir?
Aleviler, yüzyıllardır süregelen bir inancın, bir felsefenin temsilcileridir. İnsan sevgisini, barışı, adaleti ve vicdanı önceleyen bir yolun takipçileridir. Fakat ne yazık ki tarih boyunca kimi zaman Osmanlı baskılarıyla, kimi zaman radikal İslamcı grupların saldırılarıyla, kimi zaman da etnik temizliğe varan şiddetle karşı karşıya kaldılar. Bugün Suriye’de yaşanan da bu tarihsel zulmün yeni bir halkasıdır.
Peki, suçları ne? Bir lokmayı paylaşmak mı? Zalime boyun eğmemek mi? İnsanı merkeze alan bir inancı yaşatmak mı? Eğer bunlar bir suçsa, bu suçu işleyen sadece Aleviler değil, insanlık adına onur taşıyan herkes demektir.
Bugün Suriye’de yaşananlar sadece Alevi toplumu için değil, tüm insanlık için bir sınavdır. Bir halkın inancı yüzünden hedef alınmasını izleyenler, yarın başka halklara, başka inanç gruplarına da aynısının yapılmasına zemin hazırlıyorlar. Zira tarih gösteriyor ki, bir zulüm cezasız kalırsa, başka bir zulme kapı aralar. Bir topluluk bugün yakılır, öldürülür, sürülürse ve dünya buna gözlerini kaparsa, yarın sıradaki halk aynı kaderi yaşar.
Ne yazık ki, dünya vicdanı bu sınavı her zamanki gibi sınıfta kalarak veriyor. Uluslararası medya, politik çıkarlarına ters düşmediği sürece sesini çıkarmıyor. Büyük devletler, ekonomik ve siyasi menfaatleri uğruna yaşanan bu insanlık dramına gözlerini kapıyor. Oysa ki insan hakları, yalnızca güçlünün işine geldiğinde savunulan bir değer olmamalıdır. Gerçek adalet, masum kim olursa olsun, onun yanında durabilmekle mümkündür.
Suriye’deki Aleviler bugün yalnız. Sesleri duyulmuyor, acıları görülmüyor, katliamları konuşulmuyor. İnsanlar, ölenlerin kimliklerini sorgulamadan sadece insan oldukları için yas tutmalıdır. Bir insanın mezhebi, etnik kimliği, kültürel geçmişi, onun canının daha az değerli olduğu anlamına gelmez. Öldürülen bir Alevi, öldürülen bir Hristiyan, öldürülen bir Kürt, öldürülen bir Arap… Kim olursa olsun, bir can, bir candır!
Peki biz ne yapacağız? Sessiz mi kalacağız? Bugün susarsak, yarın aynı şeyler bizim başımıza geldiğinde kim bizim için ses çıkaracak? Eğer bugün zulme uğrayanların yanında durmazsak, yarın biz zulme uğradığımızda yalnız kalacağız.
Bu yüzden sesimizi yükseltmeliyiz. Bu vahşeti, bu insanlık ayıbını, bu katliamları her yerde duyurmalıyız. Suriye’de Alevilere yönelik bu insanlık dışı saldırıları lanetlemek bir vicdan borcudur. Zulmün kimden geldiğinin hiçbir önemi yoktur; zalimin kimliği ne olursa olsun, ona karşı durmak insan olmanın gereğidir.
Bugün Suriye’de, yarın başka bir coğrafyada, zulmün olduğu her yerde adalet için konuşmalıyız. Çünkü unutmayalım: Adalet bir gün herkese lazım olur. Eğer zulme karşı susarsak, en büyük suçu biz işleriz. Çünkü zalimi cesaretlendiren en büyük şey, mazlumun sessiz kalmasıdır.
Bu zulmü durdurun! İnsanlığın vicdanı daha fazla kirlenmesin!
Antropolog Yazar Murat Çatal
Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız
Bir önceki yazımı okudunuz mu?
İnsatagram