SON VARDİYA
- Yazar: Cengiz Karahan
- 29 Temmuz 2025
- 11 kez okundu

Fabrikanın ağır kapıları gıcırtıyla açıldı. Gün boyunca makinelerin ritmik uğultusu ve demirin soğuk kokusuyla dolu olan geniş salon, şimdi sessizdi. Koca bir ömür kalmıştı bu sessizliğin içinde.
Fabrikanın duvarları, “nereye gidiyorsun” diye sesleniyordu sanki. Yalnızca çıplak betona basınca kıvrak bir ses çıkaran adımlarının yankısı eşlik ediyordu Mehmet’e. Yıllarını verdiği, her noktasında ter döktüğü, duvarlarına ve tavanına soluk soluğa kaldığı anlardaki nefesinin sindiği bu yerin son vardiyasında içinde garip bir duygu vardı. Göğüs kafesi boşluğunda dönüp duran bu duygularla son defa izliyordu, kocaman binayı. Bunca yıldır ellerini nasırlaştıran yaptığı işler, ruhunda izler bırakmıştı. Bugünse hepsine veda edecekti.
Ara molalarda her zaman oturup dinlendiği kırık dökük sandalye eskisine oturdu. Cebinden çıkardığı sigara paketine baktı uzun uzun. Sigarasını yakadan önce, kızar gibi bir ses tonuyla, “seni de ben emekli edeceğim, çıkaracağım hayatımdan” diyerek sigara paketine kızdı. “Seni bitirince, bir daha sigara almayacağım” diyerek sigarasını yaktı. Sigara dumanının arkasında kalan yüzünün görünümü emekliye ayrılacağına üzüldüğünü iyice belirgin duruma getiriyordu.
Sigarası bitince her zaman giysi değiştiği dolabın önüne geldi. Dolabını açtı, eşyalarını dikkatlice topladı. Eskimiş mavi iş önlüğünü çıkardı ve son kez uzun uzun önlüğüne baktı. Yılların yorgunluğu sinmişti mavi önlüğe. Çalışma anlarının anılarını taşıyan önlükten sanki geçen yılların hikayelerini dinliyordu. Durmadan iş önlüğünü evirip, çevirerek tekrar tekrar bakıyordu. İşe başladığı ilk günkü heyecanını, gençlik hayallerini hatırladı. O zamanlar bir gün emekli olacağı hiç aklına gelmiyordu Mehmet’in. Sayılı yıllar gelip geçmişti işte. Hem emeklilik gelmiş hem de yaşı bir hayli ilerlemişti. Gençliğin uçarılığından eser kalmamıştı. Geçen yıllar Mehmet’e sabrın, emeğin ve veda etmenin ne olduğunu, değerini öğretmişti. İçinde mutlulukla, burukluk fırtınalar gibi yer değiştiriyordu. Kendi kendine, “öyle ya her başlangıcın bir sonu var. Ömrümüz bile öyle değil mi?” diye mırıldandı.
Çalıştırdığı makinelerin başında son kez durdu. Çalıştığı aletleri tek tek eline alıp tekrar yerlerine bıraktı. Elleriyle metal yüzeyleri sildi, yokladı. Yıllardır alışık olduğu metal kokuları, çok özleyecekmiş gibi son bir defa içine çekti. Makinelerle, aletlerle vedalaşıyormuş gibi, “elveda,” diye fısıldadı. Sonra ağır adımlarla fabrika çıkış kapısına yöneldi. İş yerinden çıkmak için, açtığı kapıyı kapatırken dışarıda yağan yağmurun serinliği yüzüne vurdu. Yağmurun altında, ıslanmaya aldırmadan yürürken kafasında hep birlikte çalıştığı emekçi arkadaşları, onlarla geçirdiği iyili-kötülü günler, sıkıntılı, mutlu günleri vardı.
Mehmet için bu son vardiya günüydü. Belki de yeni bir hayatın ilk başlangıcıydı. Emeklilik yaşamını mutlu ve sağlıklı geçirmek, Mehmet’in azmine ve nesnel düşüncelerine bağlıydı.
Alışmak zor olsa da “bundan sonraki yaşantım yalın, sade ve monoton olacak. Bu zorun olumsuzluklarını değiştirmek, olumlu kılmak tamamen kendi tutumuma bağlı” diyerek başladı, bir sonraki gününe.
28.07.2025 Cengiz Karahan
Bu yazının bütünü yazarına aittir