SARDUNYA KOKAN TOPRAKLAR: RUMELİ

SARDUNYA KOKAN TOPRAKLAR: RUMELİ

SARDUNYA KOKAN TOPRAKLAR: RUMELİ

Sardunya çiçeğini bilirsiniz değil mi? Sonsuz aşkı temsil edermiş Orta Çağ’da. Zarafet ve gücün çiçeği. Vatan aşkı aşkların en kutsalı. Ve aşk ile yaşanılan o topraklardan mecburi ayrılış, mübadele yılları… Hâlâ o topraklara duyulan özlem. Muhacirler…

Firdevs TUNÇAY da bir mübadil çocuğuydu. İskeçe’den Ödemiş’e göçen tütün tüccarı bir babanın kızı. O yılları anlatırken, “acılar, yokluklar yaşayan büyüklerim henüz yaşarken memleketinden, evinden, bahçesinden ayrılmanın nasıl bir şey olduğunu, neler hissettiklerini onlara soramadığım, anılarının peşine düşemediğim için çok pişmanım” ifadelerini kullanıyor.

Onlar gibi bir çok Müslüman kardeşimiz memleket bildiği topraklardan mübadele anlaşması ile 30 Ocak 1923 Lozan Sözleşmesi sonrası ayrılmak zorunda kalmışlardı. Rumeli’den, Girit’ten.

Tüm güzellikleri ve saflıklarını taşıdılar Anadolu’ya. “Onlar memleketini terk etmenin, dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkmanın yarattığı travmayı hiç anlatmadılar bize” diye ekliyor Firdevs Hanım.

Oysa çete baskınlarına, tehditlere, korkulara maruz kalmışlardı Rumeli’de. Kurtuluş Savaşı döneminde sokaklarda karmaşaya sebep verme adına “Kemal öldü, Kemal öldü” diye yalancı çığırtkanlık yapanlar, Türk halkının motivesini bozmaya çalışıyordu.

“Mücadele verilmeden teslim edildi topraklarımız” kaygısını yaşatmışlardı o dönem. Selanik tek kurşun sıkılmadan Yunan’ın olmuştu.

Bir sonraki nesil o acıları bilmesin istediler gelenler ve hiç söz etmediler. Sustular, özlemlerini içlerine attılar, hep güzellikleri anlattılar ve bağlandılar yeni hayatlarına. Sardunya kokan sokakları taşıdılar, yanlarında getirdikleri sardunyalarla. Hepsinin ağzında tek bir söz vardı: “Vatan Sağ olsun!”

Geriye kalan fotoğraflar süsledi evlerin duvarlarını, geride bırakılanlara özlemle. İşte yazar Firdevs Tunçay’ın da hikayesi böyle. Dedesi ve babası İskeçe’de tütün tüccarları iken göçe zorlanmışlar oysa mübadeleye dahil değil iken.

O dönem ticaretle uğraşan köklü ailelere, mübadele dışı bırakılıp bulundukları topraklarda kalabilme hakkı verilmiş. Ancak asıl durum böyle olmamış tabii ki. Gemilerle taşınmış insanlar. Kalanlar ise zulüm görmüş, tehdit edilmişler.

Firdevs Tunçay ailesinden aktarılan bilgi ile o günleri şöyle anlatıyor: “Dedemin evi bir çiftlik eviymiş. Tütüncülük ile uğraştıklarından varlıklı bir aileymiş. Mübadele dışı sayılmışlar. Topraklarında kalacaklarmış, sevdiklerini uğurlarken ana vatana. Ancak öyle olmamış. Önceleri gündüz ve akşam sokaklara çıkamaz olmuşlar. Çeteler varmış.”

Gözyaşlarını silerek devam ediyor: “Sonrasında terk etmeleri yönüyle baskılar yapılmış ve çiftliğin seyidini vurmuşlar. Sıra size gelecek demişler. O dönem halamın eşi ben ölsem de burayı terk etmeyeceğim demiş. Dedem ailesini alıp bir daha dönüşü olmayan yolculuğa çıkmış, ardında her şeyi bırakarak Ödemiş’e yerleşmişler.”

Tütün tüccarları iken, tütün amelesi olmuş dedesi Halil Ağa. Ancak hiçbir zaman kötü yanlarını değil, güzellikleri aktarmışlar hep bir sonraki nesile, ana vatan çocuklarına. Çok güzel çocukluk yaşatmışlar anılarla. O güzellikler hikaye gibi gelse de, tâ ki büyüyüp çektikleri acı ve üzüntüleri anlayana kadar.

Rumeli başka. Drama bambaşka. Siz hiç “Aysız gecelerde kumrular ağlar içimde” türküsünü söylediniz mi? Pencerenin açıldığını, piştovun patladığını, Bilal oğlanı duydunuz mu?” Peki ya Debreli Hasan’ı? Hasancık’ı? Yankılanan Martin seslerini, Drama mahpusundan dinleyen Hasan’ın ardından yakılan türküyü?

Drama köprüsü bre Hasan dardır geçilmez / Soğuktur suları Hasan bir tas içilmez / Anadan geçilir Hasan yârdan geçilmez / At martini de bre Hasan dağlar inlesin…

Mübadele din temelliydi” diyor Firdevs Hanım. Sadece Müslümanlar değil, İzmir’in yunan işgali sonrası kurtarılması ardından Ortodoks Rumlar da göçe zorlanmış elbet ve paylaşmışlar Rumeli’de yaşayan Müslüman aileler evlerini. Hiç ayrılmak istemezcesine.

Ancak Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması sonrası, yenilginin acısını Rumeli Türklerinden çıkarmaya başlamışlar. En küçük sebepten karakola götürülmüşler. Rum, Bulgar, Sırp çetelerinin Türk ailelerine düzenledikleri baskınlar illallah ettirmiş. Varlıklı ailelerin çocuklarını kaçırıp fidye istemişler. Genç kızları kirletip bıçaklamışlar. Korku sarmış her yeri.

Balkan savaşlarındaki kayıp, Kurtuluş Savaşı zaferi sonrasında imzalanan Lozan ve mübadele kararı… Rumeli’deki, Girit’teki Müslüman Türkler ile Rumların değiş tokuşu. Kavala ve Selanik kentlerine gelen gemilerle mecburi göç ve şaşkınlık, korku, endişe içinde olan insanlarımız. Memleketlerinden ayrılmak istemiyorlar, “Biz bu topraklarda doğduk, bu topraklarda ölmek istiyoruz” diyorlarmış ağlayarak.

Eşyalar olduğu gibi kalmış evlerde. Hem Türkler, hem Rumlar kalpleri dolu, elleri boş, terk-i diyarda. Rum komşuların Türk komşularına, Türk komşuların, Rum komşularına el sallamalarına şahit olmuş Ege’nin her iki tarafı.

Deniz, derya… Dillerde Rumeli türküsü, “deryaya çıkamadım, Vardar’a atlayamadım.”

Ve durup duygulanıyor Firdevs Hanım;

Mübadil, anılar cehenneminde yaşar, denilir. Bir gün sizi doğup büyüdüğünüz havasıyla suyuyla yoğrulduğunuz memleketimizden, atalarınızın asırlar boyu yaşadığı topraklardan, ilk adımlarınızı attığınız, ilk arkadaşlıklarınızı kurduğunuz, koşup oynadığınız sokaklardan, ilk gençlik heyecanlarınızı yaşadığınız yerlerden koparıp hiç tanımadığınız bir yere gönderseler neler hissedersiniz? Hiç düşündünüz mü?”

Osmanlı elindeyken topraklar, hem ezan hem kilise çanları bir arada Türk ve Rum kardeşliği üzerine iken, Balkan Savaşları ardında kaybedilen Rumeli’de susmuş ezanlar, başlamış bir arbede hem fiilen, hem gönüllerde.

Kurtuluş Savaşı zaferi sonrası Rumeli halkı umutluymuş toprakların geri alınacağından ama olmamış. Türkler Anadolu’dan gelen Rumlara açmışlar evlerini önce. Böyle gelinmiş 1923’e.

Tellallar duyurmuş “ey ahali!” diyerek, İsmet Paşa’nın Lozan’da imzaladığı mübadele anlaşmasını. “Kemal Paşamız Rumeli Türklerini ana vatana çağırıyor. Hemen hükümet binasına gidin, iskân bürosuna müracaat edin.”

Sırası gelen mübadiller, göz yaşları içinde memleketlerini terk etmişler. Kim ister ki mübadeleyi? Türkler de Rumlar da ağlamış bu mecburi değişime.

Son Vapur Sakarya

Kavala limanında çadırlar kurulmuş. Gelen, çadırlara yerleştirilmiş önce. Gemiler dolu dolu dönerken, bekleyiş de sürüyormuş günlerce. Son Vapur Sakarya Vapuru. Rumeli’de son kalanlar da binmişler vapura tek, tek. O gün kanamış yürekler, kapanmış 500 yıllık bir tarih, açılmamak üzere. Başlamış yolculuk hiç dinmeyecek bir özlemle. Önce İstanbul’a gelmiş son vapur. Sonra asıl yerlerine dağıtılmış mübadiller.

BABA İSKEÇE’den ANNE KAVALA’dan 

Yazar Firdevs TUNÇAY İskeçe ve Kavala’dan gelen iki ayrı ailenin evlatları. Babası İskeçeli Halil Ağa’nın oğlu İbrahim Bey. Annesi Kavalalı İmam Ali Efendi’nin en küçük kızı Aliye Hanım. Anne tarafı mübadil bir aile ancak baba tarafı mübadele dışında bırakılan Batı Trakyalı bir aile. İki aile de buluşmuşlar Ödemiş’te.

Batı Trakya’da kalmak zorunda olan baba kökleri eşkıya baskınlarından kurtulmak için 1927’de her şeylerini bırakıp kaçmak zorunda bırakılmışlar. Dolayısıyla kendilerine ne ev, ne de toprak verilmiş Ödemiş’te.

Dedeleri Halil Ağa büyük ailesiyle bir gece vakti at arabasına binip Dedeağaç (Alewsandroupoli) deniz kıyısına gidip onları bekleyen bir Rum balıkçının teknesiyle Türkiye Enez kasabasına ulaşmışlar. Sonra da Ödemiş’e.

Anneannesi Ayşe Hanım mübadele sonrası Ödemiş’te ahlar dünyasında yaşamış, Firdevs hanımın değişiyle… “Ah Kavala, Ah Rumeli” diye diye göçmüş ebediyete.

Yıllar sonra Firdevs Hanım ve eşi Mete Bey, kızları Müjde ile ziyaret etmişler ata topraklarına. İskeçe, Kavala…

Yâd etmişler gidenleri, dönerken yanlarında getirmişler iki ayrı poşette memleket topraklarından. Birinde İskeçe, diğerinde Kavala yazılı. Serpmişler tek tek Ödemiş’teki büyüklerinin kabirlerinin üzerine, Kavala’dan gelenlere Kavala toprağı, İskeçe’den gelenlere İskeçe toprağı.

MODERN İSKEÇE

Firdevs Hanım dönemin İskeçe’sinden bahsederken şu ifadeleri kullanıyor:

Sokaklarında Türkçe, Rumca, Bulgarca, Sırpça, Arnavutça ve Çingenece konuşmaların duyulduğu, ezan ve çan seslerinin birbirine karıştığı, çok dilli, çok dinli, çok renkli bir şehirmiş İskeçe. Barış, dostluk ve kardeşlik duygularının yoğunlaştığı mozaikmiş. Kadınları Avrupai tarzda giyimleri, kısa kesim modern saçlar ve şapkalarıyla herkesi kendilerine hayran bırakıyormuş.”

Sardunyalar… Memleket hatırası onlar için. Göz yaşları içinde dikilen. Kırmızılı beyazlı çiçeklerini, yumuşacık yapraklarını okşadıkça geçmişi anmak aslında Rumeli kokan her birinden umutla… Bir torba toprak, getirilen ata yadigârı vatandan, ana vatana sardunyalar için… Onların da hakkı diyerek.

Filibe’nin, Karlıova’nın mis kokulu, incecik gülleri de hiç unutulmamış. Evler hiç gülsüz kalmamış. Taş plaktan hep o şarkı çalmış:

Senden bilirim Yok bana faide ey gül

Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül

Etsem de abestir sitem-i hare tahammül

Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül…

 

Bizi biz yapan topraklara selam olsun. Teşekkürler Firdevs TUNÇAY. 3 eser ile ve Milli Eğitim Bakanlığı 8.sınıf Türkçe Kitabında yayınlanan, mübadele konulu kitabınızdan alıntı pasaj için. Özellikle yeni kuşaklara yaptığınız aktarım ve çabanız için.

Firdevs Tunçay’ın (doğum: 1946) mübadele kitapları:

KALBİM RUMELİ’DE KALDI

HASRETİN ÇOCUKLARI

KALBİM ANADOLU’DA KALDI

 

https://fisildayankalemler.org/author/serifpinar/

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız

Bir önceki yazımı okudunuz mu? 

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şerif PINAR

Şerif PINAR 1977 Aydın doğumluyum. Ankara Gazi Üniversitesi’nden mezun oldum. Üniversite yıllarında ve sonraki bir kaç yılda söz yazarlığı yaptım. İzmir’de ikamet etmekteyim. Öğretmenim. Edebiyat dışında deniz, balıkçılık ve müziğe hep ayrı bir ilgim olmuştur. 2022 yılında ilk kitabım "Gönül Sevdiğinin Kapısında" adıyla yayınlanan şiir kitabımdır. Akabinde 2023 yılında “İki Adam: Ben ve Babam” adıyla deniz, anekdotlar ve balıkçılık üzerine ikinci kitabım yayımlandı. 2024 Ekim ayında çıkan “Varoluş Atlas” mitolojik bilimkurgu romanım ise çok büyük ilgi gördü. İlk kitabım “Gönül Sevdiğinin Kapısında” D&R kitap mağazasında ilk 6 ay edebiyat-şiir raflarında yer aldı. Yazarlar ve Şairler Derneği, Şairler ve Bestekârlar Derneği, Türkiye Edebiyatçılar Derneği ve İzmir Basın Mensupları Derneği üyesiyim. Tarafsız Ses Gazetesi İzmir Kültür Sanat sayfasını yönetmekteyim. https://www.instagram.com/serifpinarofficial/ https://www.tarafsizses.com/yazar/serif-pinar/ https://www.idefix.com/yazar/serif-pinar--10115792?srsltid=AfmBOop2nft_P1wpq7dM-bHPIA61daLhd4Y5pOYZMIBq633xkcKY9F9b https://www.dr.com.tr/kitap/varolus-atlas/edebiyat/roman/bilim-kurgu/urunno=0002142899001?srsltid=AfmBOopatidwV0qu8d7sNY0uR_bvviwTF6Bp08ZKSSijzus4bOD6_UJZ https://www.dr.com.tr/kitap/gonul-sevdiginin-kapisinda/edebiyat/siir/turk-siiri/urunno=0002142900001?srsltid=AfmBOoqjp2GhX2aTwm-RNRK2Gq-xFSD2F5XwcYpO1ObHCwmGXLaC6RxD https://www.dr.com.tr/kitap/iki-adam-ben-ve-babam/edebiyat/deneme-yazin/urunno=0002142901001?srsltid=AfmBOorf-PWSQMzD7EdkaDuLZfH4iTV8YZFAri1W_epyGektTg3g_3Re https://www.istanbulkitapcisi.com/varolus-atlas https://www.bkmkitap.com/varolus-atlas?srsltid=AfmBOooSYfqgv4qEnCHFcjNhp4_54wTtszX2u8Ss3b_PC06-7HyCfXAS https://www.akakce.com/roman-kitaplari/en-ucuz-varolus-atlas-fiyati,838933507.html