SAHİPSİZ ÇOCUKLAR

SAHİPSİZ ÇOCUKLAR

Vicdanlı ve merhametli anne baba çocuğu için en iyi sığınaktır. Nice çocuklar vardır ki aynı evde öz anne babasından ruh olarak uzakta ve yalnız yaşamaktadır. Anne baba çocuğunun ruhuna girememekte kendi işlerinden vakit ayırıp çocuğuna vakit ayıramamakta. Aksine eve öfkeli de geldiyse annesini veya babasını bekleyen çocuğuna ters cevap vererek onun ruh dünyasında hasarlar açmaktadır. Daha sonra içine kapanan çocuk internette, sokakta farklı arayışlara yönelmekte ve acı sonuçlarını aile ile birlikte yaşamaktadır. Aile neden böyle oldu diyedursun bir zamanlar üstüne titrediği çocuğunu çoktan kaybettiğinin farkında bile değildir.
Çocukluğu çalınan çocuk her zaman hasar görür. Dengeli bir yetişkin olamaz. 20 dolar hikayesini bilirsiniz. Eve sürekli geç gelen bir babanın çocuğu oğlu babasına en son kendisine vakit ayıramamasından dolayı yakınarak “Babacığım, sen günde 1 saatte kaç dolar kazanıyorsun?” diye soruyor. Babası da neden böyle bir soruyla muhatap kaldığını anlamayarak “20 dolar oğlum” diyor. Çocuk da kumbarasından biriktirdiği 20 doları çıkarıp “Al sana 20 dolar babacığım. Bana bir saatini verir misin?” deyince baba hatasını anlamış mıdır bilmem ama değil bir saatini bir dakika bile çocuğunu görmek istese de göremeyen babalar var ve bu çocuklar anne babasız yaşıyorlar. Duygu olarak anneye babaya hasret bu çocukların ruh dünyalarını düşünebiliyor musunuz?
Toplum olarak çocuklar ile ilgili çıkan olumsuz haberlerde sadece uzaktan “Ne vicdansızlar var” deyip kınamaktan öte geçemiyoruz. Onlar için evde onları küçük yaşta dengeli, sağlıklı bir ruh yapısı ile yetiştirmediğimiz müddetçe toplum olarak bu tür haberler hep bizi üzmeye devam edecektir. Çocuk yaşta gelinler, çocuk işçiler, hapishanede büyümek zorunda kalan çocuklar, bebekler toplumun vicdanını kanatmıyorsa söylenecek söz yoktur. Hiç kimse anne babasının suçunu veya suçsuzluğunu çocuğuna ödetmek zorunda değildir. Bunu ancak artık cahil, vicdansız, merhametsiz, eğitimde, ahlakta ve medyada geri kalmış insanların toplumunda görebilirsiniz.
Günümüz çocukları ile büyüklerin geçmişte yaşadığı çocukluk arasında artık dağ kadar fark vardır. Anne babanın artık günümüz çocuklarına bir şekilde ulaşması gerekmektedir. Bugünkü uyaranlar artık çok farklı. Anne babasından ayrı evde, uzakta yaşayan çocuklar anne babalarına ne zaman yakın olabilir? Bir de aile içi kadına veya çocuklara şiddet varsa o evde o sevgi bağı kopmuş sevgisizlik başlamış demektir. Bu gibi aileler bir an önce eski sevgi dolu günlerine dönmelidirler. Bunu yapamadıklarında çocuk, aile, toplum için ahlaki çöküntüye temel oluşturabilir.
Bugün problem olan yetişkinler dün bizim ihmal ettiğimiz çocuklardı. Yarın problem olacak yetişkinler bugün ihmal edeceğimiz çocuklar olacak. Tek bir çocuğu bile ihmal etmeyin değerli öğretmenler. Ülkemiz için geleceğimiz için ahiretiniz için…
Sahipsiz çocukların bayramda elini öpecek bir anne babaları bile yok. Her gece yatağa yattığında kim bilir hıçkırıklara boğuluyor, gün içinde insanlarla iletişimde dik durmaya çalışıyorlar içlerinde fırtınalar koparken. Hayat belki onlara çocukluğunu bile yaşatmıyor. “Afganistan’da çocuk çok ama çocukluk yok.” der, Khaled Hosseini Uçurtma Avcısı kitabında. Ne kadar acı bir cümle. Ülkelerinde savaş olmayan, barış ortamında ruh dünyasında hayat savaşı veren o kadar çok çocuk var ki… Yürek dayanmaz.
Yaşça diğer kardeşlerinden biraz büyük bir çocuğun “Annesiz ya da babasız büyüyen çok kardeşlerim var benim.” sözünü duyduğumda çok üzülmüştüm. Kardeşlerine çocuk yaşta anne baba olmaya gayret etmiş, onlar için fedakarlıklar yapmaya başlamış. Allah’ın lütfu olan bu çocuklara toplum elinden geldiğince yardımcı olunmalı…
Bu örnek de yaşça büyümüş ama hâlâ çocuk kalmış birinden örnek. Şöyle anlatıyor yalnızlığını…
“6 yaşındaydım galiba bir gün yine annemi özledim diye ağlarken dedem bana her yağmur yağdığında annemin yer yüzüne indiğini söylemişti. Çocuk aklı tabii inanmıştım. Şimdi 23 yaşındayım ve hâlâ ne zaman yağmur yağsa dışarı çıkar annemin gelmesini beklerim.”
Öğretmen olduğum için biliyorum. Sınıf etkinliklerinde, veli toplantılarında anne veya babası vefat etmiş çocuklar, herkesin anne babası etkinliklerde kendi çocuğunu izlerken onların gözü uzaklara dalar… Öğretmen sınıftaki bu çocukları iyi tanımalıdır. Anneler gününde sınıfta annesi ölmüş bir çocuğun yanında “Evladım peki sen Anneler Gününde annene ne hediye aldın?” diye sormamalıdır. Çocuğun ruh dünyasını tekrar tekrar kanatmamalıdır. Öğrencisini tanımamış öğretmen. Bu yüzden çocuğun kaldığı ev ortamını mutlaka ziyaret etmeli, öğrencisini iyi tanımalıdır. Belki çocuğun evinde kendine ait bir odası bile yok, ekonomik şartları iyi olmayan bir ailenin oğlu veya kızı, belki evde hasta veya felçli bir anneannesi, babaannesi ile kalıyor, belki sinirli bir ailenin içinde, belki de çok huzurlu bir ailede. Dedim ya öğretmen öğrencisini iyi tanımalı, anne baba rolüne girmeden öğrencisine kendi evladı gibi sahip çıkmalıdır. Allah’ın emanetidir çocuklar…
En son anne babalı ailelerden bir örnek vereyim. Bir çocuğun itirafı…
“Benim babam hep vardı hâlâ var ama hiç olmadı da bir kere bile oturup dertleşmedim, bana sadece saçma sapan nasihatler verdi, hayatımda bir kere bile bana ‘Nasılsın?  Seni seviyorum’ demedi. Babamın bana kattığı tek şey annemi onun sayesinde daha çok sevdim.” Çocuklarımızı aynı evin çatısında yalnızlık çektiren, baba sevgisinden mahrum eden bir baba…
Babalığını sorgulasın herkes…
Çocuk size velilerin değil Allah’ın bir emanetidir. Bugün bu emanetlerin her birine ayrı ayrı sahip çıktıkça geleceğimizin aydınlığından söz edilebilir.
Yazımı Sadi Şirazi’nin şu sözleriyle bitirmek istedim.

Çocukların, yetimlerin, mazlumların ahından korunmak gerek.
Vebali büyük olur. Gönül yarasından sakınmak gerek
Ki yoktur cihânda onun merhemi,
Elinden gelirse gönül yıkma ki,
Yıkık gönlün âhı yıkar âlemi.
                 
                                               (Sâdi Şîrâzî)

Editör:Nigar KAYA

 

 

 

 

 

Yorumlar (4)

  1. Semiray Sezgin
    • 21/02/2024

    Yüreğimi ağlattınız ne güzel bir konuyu kaleme almışsınız tebrikler. Hep varolsun çocuk sevenler

  2. DİLEK NAZLIOĞLU
    • 9/02/2024

    ÇOCUK SEVMEYENLER YAPMASINLAR, İNSAN RUHN HASTALANINCA BUNUN TAMİRİ ÇOK ZOR. METİN BEY GÜZEL BİR KONUYA DEĞİNMİŞSİNİZ.

  3. Ece Çinler
    • 9/02/2024

    Hocam gönülden tebrik ediyorum öyle güzel anlatmışsınız ki, üzerine söylenebilecek tek söz bulamıyorum. Umarım sizin gibi değerli eğitimci hocalar çoğalır .

  4. Eğitimin eğitimcinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha çok güzel anlatmışsınız hocam

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Metin ÖZDEMİR

METİN ÖZDEMİR 1979 yılında Bursa'da doğdum. İstanbul Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümünden 2002'de mezun oldum.Evli ve bir çocuk babasıyım. Eğitime ve kitaplara olan aşkım hiç bitmeyecek. Elimden geldiğince topluma örnek olmayı amaçlıyorum.