OCAĞIMIZA ATEŞ DÜŞTÜ
- Yazar: Ümmü ÖZÇELİK
- 19 Ağustos 2024
- 38 kez okundu
Ocağımıza Ateş Düştü
Ağustos sıcağı iyice bastırmıştı. Sıcaktan bedenimiz yanarken çıkan orman yangınları da içimizi yakıyordu. Ölen insanları ve hayvanları üzülerek izliyorduk. Her acı felakette olduğu gibi, sanki bu tür hadiseler sadece haberlerde izlenirdi. Bizim başımıza da geleceği aklımızdan bile geçmezdi. Oysa bir gün sonra, karşı dağda elektrik hatlarından çıkan bir kıvılcım ormanı tutuşturdu. Ya yangın ilerler, evlerimiz ve köyümüz yanarsa ne yapardık? Bir hafta boyunca yangına müdahale edilecek beklentisiyle ve korkulu gözlerle yangının ilerleyişini izledik; fakat ne bir uçak geliyor ne de başka bir önlem alınıyordu.
Alevler gittikçe bize yaklaşmış, sıcaklığı hissedilir olmuştu. Israrla arasak da yetkililerden olumlu bir cevap alamıyorduk. Başka yerlerdeki yangınlara müdahale ettiklerini ve bizim için o kadar ciddi bir tehlike olmadığını söylemeleri, endişemizi iyice artırıyordu. Yangının köye atlamaması için eskiden yapıldığı gibi “Köyün etrafına hendek kazalım; malımızı ve canımızı kendimiz koruyalım.” dedik; fakat “Orman mevzuatı buna izin vermez.” diye direten muhtarı bir türlü ikna edemedik.
Evlerin çardaklarından endişeli gözlerle yangını izleyip sönmesi için dua ediyor ve gelecek müjdeli bir haberi bekliyorduk. O sırada, “Evlerde kimse kalmasın!” diye bağıran jandarmalar kapılarımızı çalmaya başladı. Hiçbir eşyamızı alamadan on dakikada evleri boşalttık. Köyün yüksek alanlarından birine hepimizi topladılar. Olduğumuz yerden evlerimiz gözükmüyordu. Endişeden gözlerimize uyku girmedi. Dumanlar yükseliyor, yanık kokuları geliyor ve arada bir de tüp patlıyordu. Dehşet içinde sabahı zor ettik. Kontrole gittiğimizde ise ne bir ev ne de bir ağaç, hiçbir şey kalmadan hepsinin yandığını gördük.
Baba yadigârı iki katlı ahşap evim, badem ağaçlarıyla çevrili yeşil bahçem, koyun ağılım ve huzurlu mahallem; çocukluğumdan kalan tüm hatıralarla birlikte yanıp gitmişti. Yaşlı annem ve bir köpekle kalakaldım. Yıllarca bakıp büyüttüğümüz ağaçlara mı, evsiz kalışımıza mı, babamın evde asılı tek fotoğrafının dahi evdeki tüm anılarımızla birlikte yanıp gitmesine mi yansak; evlerimizi söndürecek ve bizi koruyacak müdahalenin bir türlü gelmeyişine mi kızsak veya önemli bazı eşyaları alıp götürmeyi düşünemediğimize mi üzülsek bilemedik. Ateşin nereye düşeceği ve nereyi yakacağı belli mi olur? Bu defa da benim evime düştü. Ne ev kaldı ne ocak. Söndü.
“Bize bıraktığın her şey yanıp kül oldu.” demek için koşarak babama gittim ama yangından onun da payına bir şeyler düşmüştü. İsmi okunmayan kapkara mezar taşına; kararmış, is kokulu kıyafetlerimle sarılıp yetimliğimize ağladım, ağladım…
Yazar Ümmü Özçelik Er
Editör/Redaktör: Murat Çatal
Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız
Bu yazının bütünü yazarına aittir.
Bir önceki yazımı okudunuz mu?
Gerçek mi hocam 😔