OCAĞIMIZA ATEŞ DÜŞTÜ

OCAĞIMIZA ATEŞ DÜŞTÜ

Ocağımıza Ateş Düştü

Ağustos sıcağı iyice bastırmıştı. Sıcaktan bedenimiz yanarken çıkan orman yangınları da içimizi yakıyordu. Ölen insanları ve hayvanları üzülerek izliyorduk. Her acı felakette olduğu gibi, sanki bu tür hadiseler sadece haberlerde izlenirdi. Bizim başımıza da geleceği aklımızdan bile geçmezdi. Oysa bir gün sonra, karşı dağda elektrik hatlarından çıkan bir kıvılcım ormanı tutuşturdu. Ya yangın ilerler, evlerimiz ve köyümüz yanarsa ne yapardık? Bir hafta boyunca yangına müdahale edilecek beklentisiyle ve korkulu gözlerle yangının ilerleyişini izledik; fakat ne bir uçak geliyor ne de başka bir önlem alınıyordu.

Alevler gittikçe bize yaklaşmış, sıcaklığı hissedilir olmuştu. Israrla arasak da yetkililerden olumlu bir cevap alamıyorduk. Başka yerlerdeki yangınlara müdahale ettiklerini ve bizim için o kadar ciddi bir tehlike olmadığını söylemeleri, endişemizi iyice artırıyordu. Yangının köye atlamaması için eskiden yapıldığı gibi “Köyün etrafına hendek kazalım; malımızı ve canımızı kendimiz koruyalım.” dedik; fakat “Orman mevzuatı buna izin vermez.” diye direten muhtarı bir türlü ikna edemedik.

Evlerin çardaklarından endişeli gözlerle yangını izleyip sönmesi için dua ediyor ve gelecek müjdeli bir haberi bekliyorduk. O sırada, “Evlerde kimse kalmasın!” diye bağıran jandarmalar kapılarımızı çalmaya başladı. Hiçbir eşyamızı alamadan on dakikada evleri boşalttık. Köyün yüksek alanlarından birine hepimizi topladılar. Olduğumuz yerden evlerimiz gözükmüyordu. Endişeden gözlerimize uyku girmedi. Dumanlar yükseliyor, yanık kokuları geliyor ve arada bir de tüp patlıyordu. Dehşet içinde sabahı zor ettik. Kontrole gittiğimizde ise ne bir ev ne de bir ağaç, hiçbir şey kalmadan hepsinin yandığını gördük.

Baba yadigârı iki katlı ahşap evim, badem ağaçlarıyla çevrili yeşil bahçem, koyun ağılım ve huzurlu mahallem; çocukluğumdan kalan tüm hatıralarla birlikte yanıp gitmişti. Yaşlı annem ve bir köpekle kalakaldım. Yıllarca bakıp büyüttüğümüz ağaçlara mı, evsiz kalışımıza mı, babamın evde asılı tek fotoğrafının dahi evdeki tüm anılarımızla birlikte yanıp gitmesine mi yansak; evlerimizi söndürecek ve bizi koruyacak müdahalenin bir türlü gelmeyişine mi kızsak veya önemli bazı eşyaları alıp götürmeyi düşünemediğimize mi üzülsek bilemedik. Ateşin nereye düşeceği ve nereyi yakacağı belli mi olur? Bu defa da benim evime düştü. Ne ev kaldı ne ocak. Söndü.

“Bize bıraktığın her şey yanıp kül oldu.” demek için koşarak babama gittim ama yangından onun da payına bir şeyler düşmüştü. İsmi okunmayan kapkara mezar taşına; kararmış, is kokulu kıyafetlerimle sarılıp yetimliğimize ağladım, ağladım…

Yazar Ümmü Özçelik Er 

Editör/Redaktör: Murat Çatal

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

ALAATTİN’İN SİNİRLİ LAMBASI

Yorumlar (1)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 20/08/2024

    Gerçek mi hocam 😔

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ümmü ÖZÇELİK

Fisildayankalemler.org Editörü ve Yazarı 1973 Antalya, Akseki doğumlu. Antalya Merkezde Naciye Havva Manav Uşak İlkokulunu bitirdi. İlkokuldan sonra Hafızlık yaptı. Ortaokul ve liseyi İstanbul’da okudu. 1999 Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. 2015 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Hadis Anabilim dalında yüksek lisansını tamamladı. 2008- 2017 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığında Vaiz olarak çalıştı. 2023 yılında AÖF Sosyal Medya Yöneticiliği bölümünü bitirdi. Türkiye Yayıncılar Birliğinin editörlük ve lektörlük eğitimlerine katıldı. Evli ve üç çocuk annesi. Şu anda kitap yazmanın dışında öğretmenlik ve editörlük yapıyor. Her çocuğa sorulan “Ne olmak istiyorsun?” sorusuna hiç düşünmeden: “Yazar olmak istiyorum.” diye cevap vererek çıktığı yolculuğu devam ediyor. Yazar olarak mottosu; “Yazıyorsak bir sebebi var.” Yayımlanmış olan beş adet çocuk kitabı var. İlk yayınlanan kitabı Karınca süpürgesi. Hayvan sevgisi merhamet ve empati duygusunu yoğun olarak işlediği bir eser. Çocuklar günümüzde daha çok fantastik öğeleri olan hikayeleri okumayı tercih ediyor. Karınca Süpürgesi, Sinek Kurtarma Operasyonu gibi hikayeler okuyanlara çok fantastik geliyor. İkinci kitabı Üç Güzeller ise günleri sürekli değişen dini bayramların ve bunun nedeni olan Kameri (Ay) Takvimin anlatıldığı bir eser. İçinde bol bilgi olsa da kurgunun içinde olduğundan dolayı merakla kendini okutuyor. 8-12 yaş çocuklara hitap eden bu eseri her yaştan okur çok seviyor. Üçüncü kitabı Gizem’in Bereket Hazinesi ise oyun, eğlence ve macera ile çocuklara sofra adabını ve görgü kurallarını anlatıyor. Aynı zamanda seri olarak devamı da olan bu kitabın baş karakteri Gizem, adı gibi gizemli, meraklı ve sevgi dolu bir karakter. Dördüncü kitabı Gizem’in Cennet Hazinesi ise maceranın ikinci kitabı. Bu kitapta Gizem çocukların çok merak ettiği cenneti ve oraya gidebilmenin yollarını araştırıyor. Tabii ki yine oyunlarla. Beşinci kitabı Beş Güzeller -İnsanlık Treni- ise peygamberlerden ve onların önemli özelliklerinden, evrensel mesajlarından bahsediyor. Esma Öğretmen, meraklı öğrencileri ile birlikte bu konuyu araştırıyor. Üç Güzellerden tanıdığımız eğlenceli karakterler yine bizimle birlikteler.