MİZAHIN KARANLIK KARASI
- Yazar: Şerif PINAR
- 12 Haziran 2025
- 16 kez okundu

MİZAHIN KARASI
Gülmenin neresindeyiz? Peki ya, mizahın?
Bir sabah uyanıyoruz ve haberlerde gördüğümüz ilk şey:
“İnsanlar artık mutlu olamıyor çünkü mutlu olmak da bir ayrıcalık haline geldi.”
Böyle bir haber karşısında ne yapardık? Mizah yok, gülmek yok, güldüren yok…
Ya mizahın beyazı, karası olur mu? Belki çok renklidir mizah. Sarı, mavi, yeşil, turuncu. Peki kırmızı? Kim bilir?
Acıyı anlatırken başka renk, sevinci anlatırken bir başka… Ya da mavinin verdiği huzurla, yeşilin verdiği rahatlığın yansıması…
İşte tam da burada kara mizah devreye giriyor. Karalık nerden geliyor bilinmez ama gülmekten başka çaremiz kalmadığında, karanlığın içinden bir kahkaha patlatmak insan olmanın son kırıntısı haline geliyor.
Kara mizah, “gülünecek şey mi bu?” sorusunun baş kahramanı. Kimi zaman bir tabutun başında, kimi zaman bir ekonomik kriz grafiğinin tam ortasında, ya da bir arkadaş ortamında kendini gösteriyor.
Bu gülüş suçluluk taşıdığı gibi aynı zamanda hayatta kalma içgüdüsünün en ince, en zeki yansıması. Çünkü bazı gerçekler o kadar acıdır ki, düz anlatınca sıradanlaşan her şey, kara mizah sayesinde şaka kılığına bürünüyor, süsleniyor, paketleniyor ve bize sunuluyor:
“Buyurun, afiyet olsun.” dercesine.
Şakanın altından bazen bir işsizlik çıkıyor, yalnızlık çıkıyor, ölüm, doğum çıkıyor. Farklı hikayeler, farklı betimlemeler… Ortak mevzu ise gülmeler, gülmeceler, mizansenler… Elbette tutarsız gerçekler…
Trajedi mi, yoksa komedi mi?
Kara mizah, hayatın şaka kaldırmayan taraflarına şaka yapabilme cesaretidir. Hem zeka ister, hem mide. Gülmek için değil, gülünecek bir şey kalmadığında devreye girer. Herkes yapamaz, herkes hazmedemez. Ama kabul edelim, zaman zaman en sağlam gerçekleri o anlatır. Absürt edebiyatı, hiciv sanatı…
Ancak bu mizah, tehlikelidir de. Dozu kaçtı mı, empati kaybolur. Alaya alınan şey birinin gerçeği olur.
Yerinde kullanıldığında ise; hem farkındalık yaratır, hem de içten içe bir şeyleri sorgulatır.
Ve evet, kabul edelim: Bazen öyle bir hale geliyoruz ki, elimizde kalan tek silah ironi oluyor. Biri çıkıp şöyle diyor mesela: “Sabah kahvemi içmeden kendime gelemem.”
Sonuç mu? Gülün. Hem de bol bol. Hatta bazen olur olmadık yerde, uygunsuz şekilde, karnınız ağrıyana kadar gülün. Pirzola yemekle eş değer gülün. Çünkü bazen tek tesellimiz, hayatın beklenmedik anlarıyla dalga geçebilmek oluyor.
Sadece gülerek hayatta kalabilmenin ürünüdür mizah. Değişik bir anlatım tarzıyla işlemektir sözcükleri. Gözümüzün önünde yaşanan saçmalıklar, çelişkiler ve acılar kara mizah ile kaçış değil, dayanma şekline bürünür.
Kahkahamız sadece bir refleks değil, bir direniştir de. Karanlığa karşı yakılmış, biraz dumanlı, biraz sarkastik bir mum misali…
https://fisildayankalemler.org/author/serifpinar/