Kötü Gün Dostu mu, İyi Gün Dostu mu?
- Yazar: Murat Çatal
- 21 Temmuz 2025
- 65 kez okundu

Kötü Gün Dostu mu, İyi Gün Dostu mu?
Dostluk, insani ilişkilerin en kırılgan ama aynı zamanda en güçlü bağlarından biridir. Fakat bu bağın niteliği, sıkça “kötü gün dostu” ve “iyi gün dostu” ayrımıyla tartışılır olmuştur. İnsanlar hastalık, ölüm, kayıp gibi zor zamanlarda yanında olanı gerçek dost olarak görmeye meyillidirler. Oysa bu durum çoğu zaman sosyal bir gereklilik, hatta yer yer gösterişten ibaret hâle gelmiştir.
Kötü Gün Dostluğunun Fenomenolojisi
Birinin acısına ortak olmanın, insani dayanışma açısından önemli bir değeri vardır ve bu tartışılmazdır. Fakat hasta ziyaretlerinde, taziye evlerinde ya da cenazelerde beliren kalabalığın önemli bir kısmı gerçekten “acıyı paylaşmak” için mi orada? Yoksa bu, sosyal görünürlüğün bir gereği haline mi gelmiştir? Kimi zaman insanlar, başkasının acısına katılarak kendi varoluşlarına anlam yüklemek isterler. “Ben demiştim” diyebilmenin hazzı, ya da “dostlar alışverişte görsün” mantığı, bu toplumsal tiyatronun perde arkasında sıkça rastlanan durumlardır.
İyi Gün Dostluğunun İçkinliği
Bence asıl zor olan, insanın sevincini paylaşabilmektir. Düşünsenize, birinin başarısını gördüğümüzde, içimizdeki o ince kıskançlık, rekabet ya da yetersizlik duyguları ne kadar dürüst davranmamıza izin veriyor? Mutlu gün dostu olmak, acıyı paylaşmaktan çok daha büyük bir insani kemâllik gerektirir. Çünkü birinin mutluluğuna içtenlikle ortak olmak, insanın kendi egosunu, kıskançlığını, gölgesini terbiye etmesini şart koşmaktır.
Toplumsal Alışkanlıklar ve Hakikat
Gel gör ki bizim toplumda, cenazeler ve taziye ziyaretleri neredeyse bir ritüel hâline gelmiş durumda. İnsanlar çoğu zaman “gitmezsem ayıp olur”, “dostlar arasında aranmamak için” gibi motivasyonlarla o kapıdan içeri giriyor. Hatta kimi zaman taziye evinde yenilen yemeklerin bile, bir tür sosyal “puan toplama” aracına dönüştüğünü görüyoruz.
Mutlu günlerde ise durum tamamen değişir. Bir insanın başarısında, mezuniyetlerde, terfilerde çoğu kişi “orada olsam da ne değişir” diyerek mesafesini koruyor ya da bir arkadaşının başarısı karşısında, içtenlikle tebrik edebilen, gönülden sevinebileni de bulmak adeta bir imkansıza dönüşmüştür.
Kendinle Hesaplaşma ve Dostluğun Ontolojisi
Bana sorarsanız, insanın kendine karşı dürüst olması, gerçek dostluğun ilk adımıdır. Kötü gün dostluğu, günümüzde toplumsal bir zaruretten fazlasını ifade etmiyor maalesef. İyi gün dostluğu ise, insanın kendi içsel sınavını geçebilmesinin kanıtıdır. Gerçekten bir başkasının mutluluğunda kendi mutluluğunu bulabilmek, olgunluk ve irade gerektirir.
Dostluğun Hakikati Nerede?
Her şeyden önce, herkesin kendi dostluğunu sorgulaması gerekir. “Ben gerçekten iyi gün dostu muyum?” sorusunu içtenlikle sorabilen insan, belki de ilk kez hakikate yaklaşmaya başlamıştır. Unutmayın, başkalarının acısında görünmek kolaydır; başkalarının sevincinde, kendi egosunu susturarak görünmek ise gerçek insanlık halidir.
Dostluğun hiç gösteriye dönüşmediği bir hayat dileğiyle
Murat Çatal
Bu yazının bütünü yazarına aittir
Bir önceki yazımı okudunuz mu?
Eyvallah Yıldız hocam
Nermin hocam çok sağolun
Çok teşekkür ederim Fatma hocam
Muazzam bir yorum, kaleminize sağlık ❤️
Kaleminize yüreğinize sağlık hocam :)
İyi günde kötü günde yanınızda olan, mutlu gününüzde sevinen, acınızla üzülen gerçek dostlarınızın daim olması dileğimle 🥰
Emeğinize sağlık
Evet haklısınız, tam da buraya değinmek istedim zaten.
Yazdıklarınızın sonuna kadar destekliyorum. Birileri ölsede yemek yesek diyenleri tanıyorum.
Elimden geldiğince önemli farkındalıkların, farkına varılmasına özen gösteriyorum. Ayrıca teşekkür ederim.
Çok teşekkür ederim
Teşekkür ederim
Yine önemli bir farkındalığa daha deninmişsiniz.
Hocam yine çok ince bir konuya değinmişsiniz. Kaleminize sağlık