KIZ ÇOCUKLARI VE KADINLAR BİZE EMANET DEĞİL MİYDİ?

KIZ ÇOCUKLARI VE KADINLAR BİZE EMANET DEĞİL MİYDİ?

KIZ ÇOCUKLARI VE KADINLAR BİZE EMANET DEĞİL MİYDİ?

Bugün evde işler vardı. Camdan kafasını çıkarıp dışarı baktığında biraz sonra yağmur yağacak gibi duruyordu. Tıpkı içi gibiydi havada ama takılmak istemedi.

Dışardaki havadan dolayı evi temizleyip kafasındaki dumanları dağıttığı gibi evinin içi düzenlendiğinde de kendisi de rahatlayacaktı. Çünkü düzenli ev ruhuna iyi geliyordu!

Çarçabuk evi toparladı. Yarım saatte süpürdü, toz aldı. Bir kahve içmeliydi şimdi. Ara vermezse gücü kalmıyordu. Ne de olsa kırk yaşını geçiyordu. Oysa yirmili , otuzlu yaşlarda gece yarılarına kadar evi boyar, her şeyi tamir ederdi.

Komşuları takılırdı: “Cama her türlü tamirat yapılır yaz diye” söylerdi. Evin işi bitti, şimdi sıra pasta ve yemek işlerindeydi. Mutfağa girdiğinde saat ikindi vaktini gösteriyordu. Günler uzamıştı, yarım saat sonra duşunu alıp artık dinlenmek üzere salona geçti. 

Kumandayı alıp televizyonu açtı. Akşam haberleri vardı. Yine Filistin ve perişan aileler, kadınlar ve çocuklar. İsrail askerlerinin tecavüzlerinden söz ediyordu. Bu dünyada neden kadınlar, kız çocukları namusları üzerine yürür erkekler diye düşündü. 

Çocukluğu geldi aklına. Neden maruz kalmıştı beş yaşında bir fırıncı çırağının cinsel tacizine. Ne olduğunu bile bilmediği o tensel dokunuşu aklı erince anlamıştı. Çocukluğundan faydalanmıştı elbette çırak bir sefer de olsa. Yıllarca kimseye söylemek değil, kendi kendine bile itiraf edemedi.

Savunmasız haliyle yedi yaşında komşunun evlenecek oğlunun onu kucağına oturtturup durmadan öpmesine bile bir anlam verememişti. Sonradan duyduğu hikayelerden taciz olduğunu anlamıştı. Ne olduğunu bilmediği bu tacizlerin şimdi aile içi olduğunu duyunca ağzı açık kalıyordu.

Bırakmayın kız çocuklarını tek başına kimseye emanet etmeyin diye avaz avaz bağırmak istiyordu her defasında. Her şeyin normalleştiği bu çağda namus, iffet, insan vücuduna saygı konusunun çocuklarımıza anlatılması elzem diye geçirdi içinden.

Ancak ruhu hasta büyüklerin nasıl tedavi edilmesi sorunu da büyük bir sorun diye düşündü. Zira Türkiye’de taciz, tecavüz olayları giderek artmadaydı. Batı ülkelerine göre daha az olması tesellisi olamazdı.

Devlet önlem almalı ve her okulda psikologlar, rehber araştırma öğretmenlerimiz testler uygulayıp sıkı bir denetim olmalı dese de rehber öğretmenlerden duydukları geldi aklına… Ufak bir araştırma yaptığında son on yılda bu tür olayların hızla arttığını öğrendi. 

Hürriyet gazetesi yazarlarından birinin bu konuda insanların yapılan 56 ildeki araştırma sonunda yüzde kırk oranında aile içi bu tür ilişkilerin olduğunu okuduğunda müslümanlığını, bulunduğu coğrafyayı ve insana ait ahlaki normları yeniden gözden geçirme gereği duydu ve sigarayı bıraktığı için çok derin bir ah çekti ve üstünü hızla giyinip deniz kenarına indi.

Belki deniz, belki dalgalar onu bu toplumun namuslu gibi görünen ama her şeyi kendine helal görenlerden daha samimi olarak dinleyecek içini dolduran kusma isteğini durduracak kızlar ve kadınlar için mücadele gücünü artıracaktı.

Böyle düşünerek serin nisan esintisi ile uzun uzun yürüdü, yürüdü, yürüdü. İçi biraz ferahlayınca bir kanepeye oturdu. Artık susmayacaktı, susmak hiçbir şeyin çözümünü gerçekleştirmiyordu çünkü.. Gelecek adına çocuklar, kız çocukları ve kadınlar öz güveni yüksek ruh sağlığı yerinde ve mutlu olmalıydılar…

Rahatladı böyle düşündüğü için güzel şeyler düşünmek iyi geldi… Mücadele olmalı ve deniz yıldızı misali de olsa güzele ait mücadele kendimize gelmemiz adına bu şarttı. 

KAYNAK:

Oda Tv

Semiray SEZGİN

Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ 

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

RAZİYE DEVLET SULTAN

Yorumlar (1)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 20/04/2024

    Çok doğru bir tespit hocam teşekkür ederim ❤️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Semiray Sezgin

Samsun Doğum Hastanesi'nde özlemle beklenen bir bebek olarak dünyaya gelmişim. Tarih 5/10/1960 .Neden böyle derseniz benden önce doğup yaşamayan karındaşlarım arkasından özel dua ve kurbanlar keserek bana kavuştuklarını ifade eder ailem...