KIRILMIŞ REÇETE

KIRILMIŞ REÇETE

  Zamanla insan nasıl da değişime uğruyor. Bir anda her şey öyle bir farklılaşıyor ki; insan kendini bile tanıyamaz hale geliyor. Ellerimiz dün meşgul olduğu işe, bugün artık ters ayakla gitmeye çalışıyor.

    Her doğan gün, bir ızdırap makinesinin dişleri olmaya başlıyor yaşanılan her bir eylemle birlikte. Zamanla noksanlaşıyor dün çok sevdiğimiz tüm sevdiklerimiz. Hayalini hiç eksik etmediğimiz lalezar bahçelerindeki güller dahi kör bir hiddet nidasına muhtaç hale gelebiliyorlar. Kıymet verdiğimiz her ne varsa bugün bambaşka bir renge boyanmış olarak karşımıza çıkabiliyor. Gözümüz kimi zaman renk körlüğünün dünyasına düşüp hiç olmadık katmanlara kanat çırparak bizi ters köşeye de atabilir. Böyle bir zaman diliminde bile bir yerlerde bir tohumun varlığını unutmamalı insan. Umut.

      Belki de insan cümbüşen hava kabarcıklarının içinde hiç kurtulmamalı. Her kurtuluş yeni bir sonun başlangıcı veyahut yok oluşun ilk adımı sayılabilir. . Bu yok oluştan kurtulabilir miyiz? Kimilerine göre acı, kimilerine göre tatlı sona giderken; acı çekmeyeceğimiz bir dağ başındaki bahçeye çevirebiliriz. Her fiilin ise bir mücadeleye duçar olduğunu asla unutmamalıyız. Her nerede bir mücadele varsa, orada bir mutluluk kristal tohumunun olduğunu ve bu tohumun ise bakıma muhtaç olduğunu daima sol cebimizde bir reçete olarak bulundurmalıyız.  

    Tabii ki bu bahçe de yalnızlar ülkesinde yetim ve öksüz gülleri, laleleri ve bin bir türlü envaı çiçeği hakikatinde taşır. Yani; büyütür, besler, korur… Bütün bahçelerin vazgeçilmez dostları ise bulutlardır. Bahçeler var oldukça, bulutlar yekpare yaşamlarını sürdürmeye devam ederler. Bulutlar kimi zaman ufaktan da olsa gökyüzüne yaklaşabiliyorlar. Belki usanmaktan, belki de taşıyamadıkları yüklerinden. Mevsimler toparlandıkça zaman dilimi de gittikçe sıkışıyor. Dağ başında nöbetleşerek yüzünü çiçeklere gösterme haceti için de adeta zaman ve mekanla yarışıyor bulutlar. Sanki bulutlarla, kuytu gecelerin şenlik masalarında anlaşmışlar gibi. Vakit, hasıl olma vakti.

    Solgunluklar, sararmalar, çehreler altında upuzun vadiler gittikçe belirginleşmeye yüz tuttukça, ceplerdeki reçetelerde varlığını hissetmelidir. Geleceğe ait ne varsa toprağın merhametine bırakılacak. Belki her şey yeniden ümitlenecek bir hayatın tüm uktelerini hakikatinde yoğurarak.

Yorumlar (8)

  1. Emrah TURAN
    • 21/01/2024

    Çok teşekkür ederim.

  2. Emrah TURAN
    • 21/01/2024

    Çok teşekkür ederim.

  3. Emrah TURAN
    • 21/01/2024

    Yüreğinize sağlık. :) Teşekkür ederim

  4. Emrah TURAN
    • 21/01/2024

    Umarım gönlünüzce böyle bir bahçede musmutlu yaşarsınız. Teşekkür ederim.

  5. Yıldız Tek Gamlı
    • 13/01/2024

    Böyle bir bahçede yaşamak isterdim Kaleminize sağlık

  6. Yağmur Koçyiğit
    • 11/01/2024

    Kırık olan o reçetenin hangi organınızı iyileştireceğini siz seçin dercesine bir anlatım olmuş. Yolu açık olsun.

    • 11/01/2024

    Çok güzel, tebrik ederim👏🏻👏🏻👏🏻

  7. Zeynep
    • 11/01/2024

    Kalemine sağlık çok güzel bir yazı olmuş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Emrah TURAN

Ben Emrah Turan 1990 yılında Ağrı'da doğdum ve ilk okul ve orta okulu Ağrı Ozanlar Yiboda bitirdim. Liseyi Bursa Malcılar Anadolu lisesinde okudum. Sakarya Üniversitesi Sağlık yönetimi mezunuyum. Edebiyata 2008 yılında ilgi duymaya başladım. Bu yıldan itibaren genellikle şiir olmak üzere; günlük, hikaye, mektup, deneme yazma başladım. 2020 yılından itibaren çeşitli dergilerde şiir, deneme, hikaye, mektup ve hikayelerim yayımlandı.