KALEM İLE VAR OLMAK
- Yazar: Semanur PERİM
- 1 Haziran 2025
- 39 kez okundu

KALEM İLE VAR OLMAK
Bir Satırla Başlar Her Şey…
Türk Edebiyatına Kalem Tutan Ruhlara
Bir gün bir kelimeye takılırsın. Bir cümle, gecenin sessizliğinde kalbine düşer. Elin kaleme gider, belki de yıllardır yazmayı ertelediğin o hikâye usulca dökülmeye başlar. İşte o an, edebiyat yolculuğun başlamıştır.
Yazar olmak; sadece kelimeleri yan yana getirmek değil, kendi içinden geçerek başkalarına ışık tutmaktır. Her satır, bir iz bırakır. Her hikâye, başka bir kalpte yankı bulur. Belki çocuklara umut olacak bir masal yazacaksın, belki bir aşkın en derin sızısını, belki de bir halkın ortak hafızasını taşıyacak cümlelerin.
Türk edebiyatı; Yahya Kemal’in kelimelerinde, Halide Edib’in cesaretinde, Sabahattin Ali’nin suskun isyanında büyüdü. Şimdi, senin sesine ihtiyaç duyuyor. Çünkü bu toprakların anlatacak çok hikâyesi var. Ve bu hikâyeler, senin kaleminden can bulmayı bekliyor.
Korkma, her yazar önce susarak başlar. Her büyük eser, bir iç çekişle doğar. Eğer içinde yazma arzusu varsa, kalbinin kıyısında gezinen cümleleri duyabiliyorsan — sen hazırsın.
Unutma; belki de bir çocuğun hayatını değiştirecek, bir kadının suskunluğuna ses olacak, bir gencin yüreğine cesaret verecek kişi sensin. Çünkü edebiyat, yalnızca yazmak değil; yaşamak, hissettirmek ve bir ömür boyu iz bırakmaktır.
Burada bir parantez açmak istiyorum. Fısıldayan kalemler yeni adıyla Fısıldayan kalemler yayınevi yoktan bir var oluşun en başarılı örneği kanımca. ”Dünya edebiyatında ilk defa yazarı olduğun kalem ile var olmak” düşüncesi, Türk edebiyatı bağlamında daha da anlam kazanır. Bu, sadece bir yazar olarak değil, kendine özgü bir ses, Türk toplumunun ve ruhunun derinliklerinden beslenen benzersiz bir bakış açısı ve çığır açan bir üslup ile Türk edebiyatı tarihine adını yazdırmak arzusudur.
Bu, okuyucunun zihnine yeni bir düşünce tohumu ekmek, onların dünyasını farklı bir pencereden görmelerini sağlamak, Türk insanının duygu ve düşüncelerine tercüman olmak demektir.
Türk edebiyatının zengin mirası, Yunus Emre’den Nazım Hikmet’e, Yaşar Kemal’den Orhan Pamuk’a nice kalıcı eser ve özgün ses barındırır. Bu büyük isimler, sadece kitap yazmakla kalmamış, aynı zamanda kendi “kalemleriyle” var olmuşlar ve Türk edebiyatının akışını değiştirmişlerdir. Yeni nesil yazarlar için bu miras hem bir ilham kaynağı hem de aşılması gereken bir çıtadır.
Peki, bu iki motivasyon birbiriyle çelişir mi? Elbette hayır.
Birçok yazar, ilk başta sadece yazma arzusıyla yola çıkar ve zamanla, deneyim kazandıkça, Türk edebiyatında daha derin bir etki yaratma isteği gelişir. Bazen de yazar, en başından itibaren kalıcı eserler yaratma hedefiyle kalemini eline alır ve bu hedef, Türk kültürüne ve edebiyatına özgün bir katkı sunma bilinciyle yoğrulur.
Sonuç olarak, “kitap yazmak” eylemi başlı başına kıymetlidir. Ancak “Türk edebiyatında kalıcı eserler bırakıp, dünya edebiyatında ilk defa yazarı olduğun kalem ile var olmak” çok daha büyük bir vizyonu, daha derin bir tutkuyu ve Türk edebiyatının geleceğine yönelik bir sorumluluk bilincini ifade eder.
Önemli olan, yazarın kendi kalbindeki ateşi tanıması ve bu ateşin onu hangi yöne doğru sürüklediğini anlamasıdır.
Sadece yazmak mı yoksa Dünya edebiyatının çok daha güzel yerlerde var olacağının sancısı ile kelimeler arasında keşif yapmak mı ne dersiniz..
Haydi kalemi eline al.Edebiyat dünyası seni bekliyor.
Akademisyen yazar Semanur PERİM
Genel yayın yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ