İLETİŞİMDE KENDİNE DÖNÜŞ

İLETİŞİMDE KENDİNE DÖNÜŞ

İLETİŞİMDE KENDİNE DÖNÜŞ

Bugün biraz insan ilişkileri üzerine yazmak istiyorum.

Peki, insan denilince aklımıza ne geliyor? Yaklaşık 2,6 milyon yıl öncesinde başladığını düşündüğümüz ve hatta bu tarihi 3,3 milyon yıl öncesine kadar çekebildiğimiz bir başlangıç…

Her yeni buluntu ile bu tarihlerin daha da eskiye gidebileceğini bildiğimiz ve ilk olarak o zamanlarda ortaya çıktığını tahmin ettiğimiz bir canlı türü… En çok bilinen kısmı ile diğer canlılardan aklı, düşünme şekli ve analiz yapabilme gibi özellikleriyle ayrılan o muhteşem varlık.

Hadi gelin, beraber insanı, insanlığı ya da insanlar arası ilişkileri anlamaya çalışalım. Şüphesiz milyonlarca yılda oluşan bağlantılar zinciri bir sayfada anlaşılmaz; ancak bir sayfada küçük bir alana bakış yapmanın da gerekliliğine inanıyorum.

Bu bakış içerisinde andığımız insan, insanlık ve insanlar arası ilişkiler gibi kavramların anlaşılması bizim için son derece önemlidir. Çünkü burada bir karmaşa da yer almaktadır. Hani o lisede okuduğumuz olasılık hesaplarından da bildiğimiz kadarıyla, sayı ne kadar artarsa o konuyu anlamak o kadar karmaşıklaşır.

3,3 milyon yıldan bu yana dünyamızda yaşamış ve hâlâ yaşamakta olan sayısız insan ve insan türleri olmuştur. Bugün konumuz o kadar da geçmişe gitmek değil! Yakın geçmiş ve günümüzde var olmak. Bizim de türümüz olan Homo Sapiens’i düşünelim mesela. Yaklaşık 45 bin yıllık bir geçmiş, sayısız insan, yaşamaları için 7 koca kıta ve her yeni dünyaya gelişin bir öncekinden daha karmaşık bir yapıya sahip olması.

İnsan ilişkileri olmasaydı, 45 bin yıl önce Sapiensler Neandertalleri nasıl yok edebilirdi? İnsan ilişkilerinin gizli kahramanlarından biri de iletişim kurmaktır. Geçmiş zamanları düşünerek yazıya endekslenen tarih, sözlü iletişimi de yok saymamalıdır. İletişim kuramadığı varsayılan Erectus nasıl kıtalar arasına dağıldı? Ya da kendi topluluklarını kurup tehlikelerden uzak kalabildiler? Konuşamayan bir canlı, bir ada olan Britanya’ya ya da Java’ya nasıl ulaşım sağlayarak yerleşti?

Belki de pek çok kişinin iletişimi konuşmaya indirgemeye çalıştığı uzak bir geçmişte sadece yazı ya da sözle sağlanmayan bir başka iletişim dili daha vardı.

Şöyle ki, iş yerinde veya ev içinde bile bir arkadaşımızın, çocuğumuzun ya da büyüğümüzün yüz ifadesinden pek çok şey anlayabiliyoruz. Burada özelleşen bir dili de görüyoruz ve elbette her insanın kendine ait bir iletişim dili olduğunu da anlıyoruz. Günümüzde insanların birbirini anlamakta zorluk yaşamasının kökeninde yatan sebeplerden birisi de sanırım budur. Birisi sarılarak iletişim kurarken, birisi sesini yükselttiğinde iletişim kurduğuna inanır. Yani sayısız değişken ve sayısız atanacak insan karmaşası.

Bu karmaşıklık içerisinde işimizi kolaylaştırmak adına insan ilişkilerinde insan davranışlarını sınıflandırmaya gidebiliriz. Mesela o çok sinirli, bu çok kibar, bu çok cömert gibi… Peki bu kadar çeşitli insan ve coğrafya varken, bu insanların sınıflandırmalarını yapabilir miyiz gerçekten? Sanırım bu pek de mümkün değil.

İnsanın insan ilişkilerine atılabilmesi için önce kendini anlaması beklenir aslında. Kendi zaafını, isteğini ve hedefini anlayamayan ya da ölçemeyen bir insanı muma benzetebiliriz.

Hani derler ya mum dibine ışık vermez diye. Bu örneği iki kısımda irdelememiz de mümkündür. Kendisine ışık vermeyen ama sürekli çevreye ışıyan ve çevre ile ilişki kurmak için kendisini için için tüketerek eriyen bir mum. Bir de üstüne üstlük bu mum tükendiğinde yanında kimse kalmayacaktır çünkü insanların tüketebileceği bir ışığı da olmayacaktır.

Bir diğer bakış ise mumun önce kendisinin aydınlıkta olduğu bir bakıştır. Yani belki de mum, sonsuz kaynaktan beslenen bir fener hâline gelecektir. Bunun için gerekli olan ise insanın önce kendisi ile iletişim kurmayı denemesi olsa nasıl olur? Belki birey kendisini özlemiştir ve bu özleme bir iletişim gerektirir. Birey olarak kendinizle iletişime geçmenin en iyi yolu ise gerçekten ve içten “nasılsın” sorusuna aynı içtenlikle cevap verme cesaretini bulmaktan geçer.

Hadi bugün bunu test edelim, ne kadar cesursunuz ve kendinizle gerçekten iletişim kurmak istiyorsunuz. Geçin ayna karşısına ve sorun… Nasılsın? Evet, gerçekten. Nasılsın?

Duygu Balcı

 

Başeditör/Redaktör: Murat Çatal

Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Diğer Yazılarımı Okudunuz mu?

Duygu BALCI

İnstagram

 

Yorumlar (8)

  1. Duygu BALCI
    • 11/10/2024

    Çok teşekkür ederim.

  2. Duygu BALCI
    • 11/10/2024

    Çok teşekkür ederim

  3. Duygu BALCI
    • 11/10/2024

    Çok teşekkür ederim

  4. Meryem Gelen
    • 11/10/2024

    İlham verici. Kaleminize sağlık. 👏🏻

  5. Duygu BALCI
    • 11/10/2024

    Çok teşekkür ederim Aykut bey

  6. Yıldız Tek Gamlı
    • 11/10/2024

    Keyifle okudum ❤️ harika bir yazı ❤️

  7. Merve YILMAZ
    • 10/10/2024

    Gerçekten önemli bir konuya değinmişsiniz. Her insanın kendi içine dönüp, cesurca sorup dürüstçe cevaplaması gereken güzel bir soru, Nasılsın?, Emeğinize sağlık.

  8. Aykut Kaya
    • 10/10/2024

    Tebrik ederim. Çok güzel bir konuya değinmişsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Duygu BALCI

1990 Yılında Çorumda henüz o zamanlarda bilmediğim Hitit Topraklarında dünyaya geldim. Anadolu’nun verimli toprakları gibi verimli insanları içinde büyüyüp 2008 yılında Anadolu Üniversitesinde Bilgisayar Mühendisliği eğitimi aldım. Daha sonrasında Gazi Üniversitesinde Bilgi Güvenliği Mühendisliği bölümünde yüksek lisans yaptım. Aynı zamanda özel sektörde bir süre çalıştıktan sonra kamuya geçiş sağladım. Aldığım eğitimler süresince öğrenmiş olduğum insan tiplerini analiz ederek tarak tipi insan modeli olmaya karar verip kendimi farklı alanlarda gelişmeye açtım. İnsanın kendine ulaşabilmesi için öncelikle insanın ne olduğunu bilmesi ve merak etmesi gerekir. İşte tam da bu yüzden, insanı, insan ilişkilerini, toplumu, toplumsal ilişkileri, insanlık tarihini ve kökenini anlayabilmek adına kendim için hobi olarak değerlendirdiğim alanlarda eğitimler almaya başladım. Bunlardan birisi de Ankara Üniversitesinde Tarih Öncesi Arkeoloji bölümünde Doktora programına başlamam oldu. Geçmişin ışığıyla yolumu ve yollarımızı aydınlatmaktır hedefim…