İL OLMAYI HAKEDEN ŞEHİR: AKŞEHİR
- Yazar: Yıldız TEK GAMLI
- 28 Temmuz 2025
- 111 kez okundu
İL OLMAYI HAKEDEN ŞEHİR: AKŞEHİR
5/10 Temmuz Nasreddin Hoca Festivali için Edebiyat Dostları Derneği üyesi adına davet edildiğim Akşehir teklifini duyar duymaz kabul ettim.
İlk üniversitem olan Selçuk Üniversitesi Akşehir M.Y.O. Muhasebe Bölümü’nden mezun olduğumda on dokuz yaşındaydım. 1994 yılında başladığım okulda, ilk gençliğim, ilk üniversite hayatım, ailem dışında tanıştığım ilk insanlar, kendimi birey olarak hissettiğim koskoca bir ailem oldu.

O zamanlar üç katlı küçücük bir bina olan okul; şehrin içinde, insanlarını bire bir tanıdığım, sokaklarında saatlerce gezdiğim, her esnafı, her sanatçısı, her bireyiyle birlikte yaşadığım bir ortamdı.
Şu an okulun şehir dışında bulunması, diğer taraftan tüm üniversitelerin merkezden uzak olması, bir üniversite öğrencisinin kendini yetiştirmesi açısından, kendini şehirden, şehir insanlarından soyutlaması gerekli mi yoksa bir kayıp mı bunun göz önünde bulundurulması gerektiğini düşünüyorum.

Elbette değişmeyen şeyler vardı: sevgili hocam Dr. Öğretim Üyesi Kadir Öztaş, okulun yanında küçük bir pide fırını bulunan hemen hemen o dönemde her öğrencinin karnını doyuran Komşu Pide Fırını sahibi Veli Kurban, rahmetli Nihat Ak sayesinde tanıştığım, yazmanın büyük bir erdem olduğunu anlamama yardımcı olan 1995/1996 yıllarında her gün havasını kokladığım, ilk şiirlerimin çıktığı Pervasız Gazetesi ve Akşehir’in değişmeyen, gönlü bol, yüreği sıcak hemen size kollarını açan esnaf ve insanları, yıllar sonra geldiğim şehrin hiç değişmeyen yüzüydü.

Terminalden şehre ilerlerken, gördüğüm binalar değişikliğin ilk sembolüydü. Umarım, dedim, umarım Nasreddin Hoca Türbesi, Hıdırlık, Tekke, Kilise, eski Akşehir sokakları değişmemiştir.
Sevincim; çoğu şey aynıydı. Geçmişine sahip çıkan, geleceğe taşıyan her insanına teşekkür ederim. On gün boyunca, okuyan insanının değişmemesi, kitaplara gösterilen ilgi, konuştuğum her çocuğun gözlerindeki ışıltı, Nasreddin Hoca’nın mayasının tuttuğunun göstergesiydi. Boşuna Batı Cephesi Karargahı burada kurulmamış, Tarık Buğra’nın “Küçük Ağa” sı burada yazılmamıştı.
Akşehir’e geldiğinizde buram buram tarih kokan, Roma, Bizans, Selçuklu dönemini her sokakta hissedilebileceğiniz bir ortam var. Bu kadar kültürün burada olmasının yanında, bu çeşitliliğin Sultan Dağları’na sırtına dayamasını, bereketli topraklarının olmasını düşünebilirsiniz.
Her ne kadar Türkiye’nin en güzel kirazlarının yetiştiği şehirde bu sene hayal kırıklığı olsa da küresel ısınma da Akşehir’in suçu olduğunu düşünmüyorum.

Akşehir Belediyesi’nin medyatik ve değerli bir insan olan Altan Erkekli’yi Nasreddin Hoca seçmesini ve etkinliklere onunla başlamasını anlıyorum. Fakat durum sadece belediyenin etrafında toplanan kişilerin bu durumu görmesiydi ve sadece medyanın bunu görüntülemesiydi.
Bence Noel ruhunu herkese yaşatmaya çalışan Avrupa gibi, her ziyaretçiye inebilecek, on gün boyunca değişik etkinliklerde görev alabilecek, Nasreddin Hoca ruhunu ve felsefesini herkese anlatabilecek, başka başka Nasreddin hocalar seçilmeliydi. Bu kişiler ziyaretçilerin yanı sıra belirtilen yerlerde özel etkinlikler yapılabilirdi.
Festivalde bulunan tek kitap standı olmamıza rağmen hem de dernek olarak yazarların bire bir okuyucuyla buluştuğunu düşünürsek, Gülmece Parkı’nda daha rahat edebileceğimiz, söyleşi yapabileceğimiz bir yer olabilirdi. Ayrıca Akşehir dışından gelen ziyaretçiler için güzel bir gezi planı yapılabilirdi.

Bu konuyu belediyenin yerine misafirperverliğiyle yerine getiren başta Kadir Öztaş hocam olmak üzere, yanımızda etrafımızda bulunup bize yardımcı olan neredeyse Akşehir’in tüm güzelliklerini gösteren Akşehirlilere minnet borçluyum. Ben ne kadar genel olarak bilsem de ilk defa gelen yazar arkadaşlarım adına yapılan bu jest bizi çok mutlu etti ve Akşehir’i gönlümüzde çok güzel bir yere koydu.
Akşehir evlerinin restore edilmesi, eski sokaklarda dolaşılması keyif vericiydi. Kilise ve tarihi okulun restorasyonu son zamanlarda yapılan restoranlarda iyiler arasına girebilir.
Taş Medrese’de yapılan güzellikler yeniden tarihimizi incelemek adına pek çok tarih ve arkeoloji öğrencisine ilham verebilir. Genel anlamda bana eksik gelen Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçukluları eserleri konusunda eksik bilgilerimiz olduğu ve Selçukluların ilk geri dönüşüm örnekleri olan mezar taşları, Roma blokları ve mermerlerini hemen hemen her yerde kullanılmasıdır.

Tarihi yok etmek ya da talan edilmek gibi düşünebilirsiniz ama pek çok cami ve medresede hatta mezar taşlarında bu kullanımlar, bence insanın var olanı kullanmak ve değerlendirmek, bulunduğu ortama ayak uydurmak anlamında önemli geldi.
Batı Cephesi Karargahı müzesini gezerken Atamın tren garından o günün şartlarında gizli saklı gelişlerini ve bir Cumhuriyet’in doğuşunun nasıl ortaya çıktığını, aşama aşama görebilir ve her belgede, her bir bireyin nasıl bir mücadele ve fedakarlık yaptığını görebilirsiniz.
Hatta Gülmece Parkı’nda bir ağacın altında Tarık Buğra’nın “Küçük Ağa” sını okurken mücadele ruhunu tüm sokaklarında hissedebilirsiniz.
Nasreddin Hoca Türbesi’nde sadece restore edilmiş türbeyi değil, Akşehir’i Akşehir yapan keskin zekasını ve hazır cevaplılığını görebileceğiniz, saatlerce gezebileceğiniz mezar taşlarında bulabilirsiniz.
İslam’ın gelişmesi için yapılan medrese ve camiler günümüzün şaşalı camilerinden ne kadar farklı, hizmete ve eğitime yönelik anlayabilirsiniz.
Seyyid Mahmud Hayrani Türbesi’ni, Ulu Cami, İplikçi Cami, Hasan Paşa İmaret Cami, Hacı İbrahim Veli, Nimetullah Nahçivani, Emir Yavaşgel Türbeleri, Küçük Ayasofya ve Güdük minaresi kesinlikle gittiğinizde görmeniz gereken yerleri kapsıyor.
Bu arada restore edilen Akşehir evi ya da Takkasızlar Konağı’nda mola verebilir, harika Akşehir yemeklerinin yanında çayınızı, kahvenizi yudumlayabilirsiniz.
Bana eksik gelen tek şey öğrenciliğim döneminde her yerde bulunan bir sürü dilde yayınlanan Nasreddin Hoca fıkraları ve küçük Akşehir kataloglarıydı.
Aksev Derneği yetkilileri her ne kadar bu konuda çalışacaklarını belirtse de havasını solumuş, suyunu içmiş, yemeğini yemiş ve bugünkü ben olmam da başlangıç noktası olan Akşehir’e bunu borçlu olduğumu düşünüyorum.
Sevgilerimle,
Yıldız Tek Gamlı
27/07/2025
Kaynaklar:
Dr. Öğretim Üyesi Kadir Öztaş
Akşehir Kültür, Sağlık ve Eğitim Vakfı (AKSEV)-2019
Akşehir Belediyesi Kültür Yayınları-2022
Akşehir Ticaret ve Sanayi Odası
Editör: Nigar KAYA
Yazının Tamamı Yazarına Aittir.
Diğer Yazılarımı Okudunuz mu?

Teşekkür ederim Şadan hocam 🥰
Evet Şeriniz İl olmayı hak ediyor. bu arada Atatür Heykelinize de bayıldım.