ESKİLERİN VE ESKİCİLERİN MAHALLESİ

ESKİLERİN VE ESKİCİLERİN MAHALLESİ

ESKİLERİN VE ESKİCİLERİN MAHALLESİ

Vakitlerden akşam, kaldırımda iki kedi usulca bana bakıyor, iki yetişkin adam gibi mahalleye gelen yabancıyı süzüyorlar. Sokakta çıt yok, yabancı değil korkunç bir sessizlik var.

Evler çok eski duruyor. Mahalle adeta yeniliğe ve değişime karşı olduğunu bas bas bağırıyor. Damları çürümüş evlerden kaldırımları eskimiş dükkanlara kadar…

Yabancıya ihtiyacı dışında cevap vermemeye yeminli bakışları ile üstü başı ilaç kokan eczacı bir kadın. Saçlarının tarağın icadından haberi olmamış, aynalarını uzun zaman önce kırmış, mahalleye muhalif ve yenilikçi düşmek istememiş.

Yeşil gözlerine uzun zamandır iltifat edilmemiş olacak ki etrafı uykusuz gecelerin buruşmuş siyahından var. Elbisesinde duran sarı güller kendi varlığından habersiz kadının ölmek üzere olan bedenine yapışmış kadını ayakta tutmaya çalışıyor.

Yaranıza mı baktıracaksınız?

Yaralı değilim ben

O halde niye geldiniz?

Eczanenize yalnızca bir yerinden yaralı insanlar mı geliyor?

Kadın belli ki bu hamur çok su götürecek diye düşündü ve bana müsait sandalyeyi işaret ederek oturun lütfen dedi.

Az sonra elindeki işini bitirdi ve geldi yanıma oturdu.

Kimsiniz bilmiyorum. Belli ki bu mahalleye ilk defa geliyorsunuz. Evet buraya sadece geceleri bir yerinden yaralanmış insanlar gelir. Bakmayın bu mahallenin şimdi bir çocuk gibi sustuğuna kendi içinde çok kavga verir.

Başı ağrıdı diye gelen olmaz. İllaki bir yeri kanıyordur. İçip içip kendini yaralayan mı dersiniz, kadın kavgası mı dersiniz, esrarlı gençler mi dersiniz ne ararsanız o var bu mahallede.

Kadın susar da bir daha konuşmaz diye sabırla lafını kesmeden dinliyorum. Üstü başı mahalleye muhalif düşmemiş ama dili yenilenmiş sade ve duru bir Türkçe ile kelimeleri yuvarlıyor.

Az ötede karakol binamız var. Komiser Murat Bey defalarca tayinini istedi fakat her defasında olumsuz cevap geldi. Allah’tan emekliliği yakın da kurtulacak bizden.

Konuşurken sokakta otelin önünde sarı taksiden inen kır saçlı gözlüklü bir adamı gösterdi. Sonra bana da işaret ederek şu adamı görüyor musun?

Bu adam ihsan hoca, emekli bir edebiyat öğretmeni. Gündüzlerini kütüphane ile paylaşır. Çok efkarlanırsa mahalleden sahile iner. Her ay yazıları anlamadığım adını bilmediğim dergilerde yayımlanır.

Dört aydır bizimle. Oteldekilerin anlattığına göre emekli etmişler. Fikirleri müfredatı bozuyormuş. Çocukların aklını çelmesin diye postalamışlar anlayacağın. Bunun üzerine karısı da terk etmiş. Her gittiği okuldan sürgün ediliyor diye. Anlayacağın fikirlerini yaşatmak için buraya taşındı.

Bu otel eskilerini valizine atıp buraya gelenlerle doludur. Eski sinemacıların oteli zaten. Bir gün olsun yenilemediler, eski kıymetinden eser kalmaz diye. Hala duvarlarında eski film artistlerin fotoğrafları var.

Anlayacağın burada eski kelimesi bizim erişilmez ve değişmez kuralımızdır. Hem zaten insan dolaşır durur tekrar eskilerinin olduğu yere gelmez mi? En şaşalı odalarda eski hatıralar dolaşır.

Bir gün batımına karşı, özlemeyiversin gün batımından çok daha uzak ve eski bir yerdedir özlenen.

Ahlak ve değerlerimiz bile öyle değil mi her birimiz eski günlerimizi hayal ederek yeni bir dünya için dövüşmüyor muyuz?

Dışarı çıktık. Bana karşı apartmanda perdesiz ışıkları yanmayan bir evi gösterdi. Şu en üst kattaki ev üç yıldır boş. Bu evde Neriman abla ile cenabet ruhlu kocası oturuyordu.

Neriman abla iyi huylu bir kadındı. Kocası ayyaşın tekiydi. Aklı fikri şehrin civcivli mekanlarına takılan ve yeni yeni serpilen kadınlardaydı. İlk “yeni” kelimesi bu evde idam etti. Neriman abla bir gece yarısı ailesini de yanına alarak astı onu. Kendisi de bavulunu topladı gitti buralardan.

Yürümeye başladık. Kadın anlatmaya devam ediyordu. Otelin önüne kadar geldik.

Burada kalacaksan bu otelin müşterileri ile iyi geçin. Demin anlattığım Niyazi hocayı sadece yemek vakti görürsün. Uzun saçlı kirli sakallı bir adam görürsen bil ki o Ruhi’dir. Eski sinemacılardan. Bel altı şakaları vardır ama aldırma iyi adamdır. 45 numarada Semiha teyze var. Kimsesi yok garibimin.

Arada gir kitap oku kendisine, çok dua eder sana. Hemen yan odasında Gülizar kalır. Güzelliğine aldanma fena kadındır. Daha düne kadar pavyonda çalışıyordu. Onu da eskidi diye buraya gönderdiler. Hala güzeldir ama ağzı bozuktur.

Şunu bil ki kimsenin burada sana zararı dokunmaz. Korkma bu mahalle sadece kendi yarasını kanatır. Yabancıya ilişmezler. Yabancılarla da senin bir işin olmaz. Eskilerini aramaya çıkmış kimseden sana yeni bir icat çıkmaz.

Elini uzattı

Ben Bahar, Eczacı bahar derler bana.

Ben de Cahit.

Takma adın yok mu?

Irgat da derler. Babam Cahit Irgat’ın şiirleri ile yaşadı, adımı da bu sebepten Cahit koydu. Kavgalarını onun mısraları arasında verdi. Ömrünün yarısını uzaktan bize yazdığı mektupların içine sığdırdı.

Fikirlerinin peşinden koşmaktan yaşamaya vakit bulamadı. Şimdi bu mahalleye onun eskilerini görmeye geldim. Babam da uzun zamanlar önce bu mahallede bu otelde konakladı.

Şaşırdı Bahar. Nasıl yani dedi. Adı ne babanın?

Adı Orhan.

Orhan mı? Aklımla oynamıyorsun değil mi yenilikçi Orhan’ın oğlu musun sen?

Yenilikçi mi, babam mı?

Yani biz öyle diyorduk kendisine.

Güldü uzun uzun…

Vakit gecenin yarısına gelmiş hâlâ taşındığım odamın pencere kenarında Bahar’la sohbet ediyorduk.

Biliyor musun yeniliği savunarak bu mahallede yaşayan tek adam senin babandı. Biz babanın fikirlerini benimsemiştik. Baban aslında yenilik değil değişim istiyordu. Bu toplum için gördüğü tek rüya bu toplumun bir gün değiştiğiydi.

O bize değişmeyi savundu biz de değişimin eski ile olabileceğini söyledik. Baban gitti ama fikirleri eskimedi. Hâlâ bu otelde baban konuşulur. Bazı akşamlar oturur ceza evi günlerini anlatırdı. Bu odada kalırdı. Son gün eşyalarını topladığında yanındaydım. Elbiseden çamaşırdan çok kitabı vardı.

Kaç gün kalacaksın peki?

Güldüm. Babamın eskilerini toplamak zaman alacak sanırım uzun bir süre buradayım.

Peki nereden çıktı babanın yaşadığı yerleri ziyaret etme fikri?

Babamı tanımak istiyorum.

 

Taha ALTAY 

Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ 

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

ZARİA

 

 

Etiketler:

#eskizamanlar eskiler

Yorumlar (2)

    • 12/04/2024

    Çok hüzünlü bir hikaye geldi bana... Belki artık yaşlandığım içindir ...

    • 11/04/2024

    Yüreğinize sağlık Bir insanı tanımak için yaşadığı yerlerden geçip, görüştüğü insanlar ile tanışmak çok doğru bir yöntem. Babamı tanımak! İnş tanıdığına değer

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Taha ALTAY

2014 yılında Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi sağlık hizmetleri bölümünden mezun oldu. Aynı yıl Elâzığ Fırat Üniversitesi İlahiyat fakültesini kazandı fakat bir yılını doldurmadan okulunu dondurdu. 4 yıl boyunca Elâzığ’da kitabevinde çalıştı. Şu anda Adıyaman’ın Besni ilçesinde ikamet ediyor. Kendine ait ÖYKÜ adında bir kitabevi vardır. Evli ve bir çocuk babasıdır. Yazmaktan ve okumaktan büyük keyif alan yazarımızın çeşitli dergilerde öyküleri yayımlanmış olup halı hazırda baskıdan çıkmasını beklediği ETEKLERİ YAZ BAHÇESİ adlı bir kitabı vardır.