Dilin Tanımı ve Önemi

Dilin Tanımı ve Önemi

1. Dilin Tanımı ve Önemi

Organ olarak dil, TDK’ya göre ağız boşluğunda tat almaya, yutkunmaya ve sesleri boğumlamaya yarayan, eti uzun ve hareketli bir organdır. Lisan olarak dil ise, insanların duygu, düşünce ve isteklerini anlatmak, birbirleriyle iletişim kurmak amacıyla kullandıkları sesli ya da yazılı gösterge dizileridir.

İnsanoğlu yaratılışından itibaren kendini ifade edebilmek, iletişim kurabilmek amacıyla çeşitli sesler çıkararak, hareketlerle destekleyerek, duygu, düşünce ve eylemlerini aktarmıştır. Bunu yaparken aynı yetilere sahip muhataplarının olması gerekir; yani işteşlik şarttır. Peki, muhatabı yanında değilse, uzaktaysa ne yapar? O zaman da dumanla işaret gönderme, ıslık çalma gibi yöntemleri kullanarak iletişim sağlamıştır.

2. Dillerin Gelişimi ve Çeşitliliği

İnsanlar çoğaldıkça boylara, kabilelere, halklara ayrılmış ve kendi dillerini geliştirmişlerdir. Ülkeler ve milletler kendi dillerini ifade eden hiyeroglif, Runik ve Latin alfabelerini kullanmışlardır. Günümüzde unutulmuş ya da oldukça gelişmiş dünyaya yayılmış diller vardır.

Yazı ve imla kuralları, ses uyumu, kısacası dilbilgisi kurallarıyla daha da düzenli hale gelmiştir. Dillerin çağlar içindeki gelişimiyle birlikte insanlar kendi anadilleri dışında başka dilleri de öğrenme ihtiyacı hissetmiştir. Doğru iletişim kurulabilmesi için bu gereklidir.

3. Başka İletişim Dilleri Var Mıdır?

Pandomim, beden dili, hâl dili, kuş dili, işitme ve konuşma engelli bireylerin kullandığı işaret dili gibi çok çeşitli diller vardır. Bu dillerle anlaşabilmek için aynı kuralları bilmek, gerekli altyapıya sahip olmak gerekir. Örneğin Karadeniz bölgesinde insanlar uzun mesafelerde ıslık çalarak iletişim kurabilirken, Kızılderili kabileler dumanla mesajlaşabilir. Dillerin oluşması ve gelişmesinde yaşam şekilleri ile coğrafyalar etkili olmuştur.

4. Diğer Canlılar Nasıl İletişim Kurar?

Ne demiş atalarımız? “İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşırlar.” Bazen saldırgan bir tutum sergileseler de, sakince yaklaşıp koklaşarak dost olabilirler. İnsanlar dışında diğer canlılar yaratılışları gereği fıtratlarını bozmayıp hep aynı dili kullanmışlardır. Hatta insanlara bile uyum sağlamışlardır.

5. Dilin Evrimi ve Teknolojik Etkiler

Biz insanlar, yaratılıştan beri çabalayıp oluşturduğumuz ve bir düzene koyduğumuz dilimizi ne kadar koruyabildik? Dilin insanlık tarihi içindeki seyrinde, taşlara kazınan, kil tabletlere, hayvan derisine, parşömene yazılan yazılardan sonra, teknoloji ile yeni bir dil daha ortaya çıktı: Mısır hiyerogliflerine benzeyen, ama daha basit olan emojiler ve semboller. Bu, insanların ruh hallerini yansıttığı yeni bir iletişim şeklidir. Artık uzun cümleler yerine “hı hı”, “aynen”, “kesinlikle” ya da ünlü harflerin olmadığı ünsüzlerin kullanıldığı kısa mesajlarla iletişim kuruluyor.

6. Evrensel Sevgi Dili

Bu iletişim dilleri dışında bir dil daha var: Tüm canlıları kapsayan evrensel sevgi dili. Dili, dini, ırkı, türü ne olursa olsun hepsi tarafından bilinen ve kullanılan bu dil, canlılar arasında derin bir anlaşma biçimi sunar. Bir bitkiye sevgi dolu sözcükler söylediğinizde serpilir, güzelleşir. Bir bebeğe güzel sözler söylediğinizde gülücükler saçar. Bir kedi ya da köpeğe sevgi dolu yaklaştığınızda size karşılık verirler.

İnsanlar gibi diğer canlılar da kendi aralarında iletişim halindedir. Kalp gözümüz ve gönül gözümüz açık olduğunda, tüm canlılarla ve tüm dillerle anlaşabiliriz. Hâl dili, sevgi dili, tüm canlılarla anlaşabildiğimiz ortak dillerden biridir. Benim dilim sevgi dili, peki sizin diliniz hangisi?

Yazar: Elife Akgül

Editör: Murat Çatal

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Önceki yazımı okudunuz mu?

Yetim Kalbin Sevdası

Kaynakça

TDK: Dil

Etiketler:

#yaşam

Yorumlar (2)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 14/08/2024

    Harika bir yazı olmuş ❤️

  2. Nuriye Doğanlar
    • 11/08/2024

    Hepimizin dili sevgi dili olmalı. Söz ola kese savaşı söz ola kestire başı demiş Yunus Emre Yüreğine sağlık değerli arkadasim Elife Akgül

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Elife AKGÜL

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunuyum. 58 yaşındayım ve ev hanımıyım. Yörük kültüründen etkilenerek kendi yaşamım ve ailemin yaşantıları üzerinden hatıralar ile roman ve öyküler yazdım. Aynı konseptte edebi ürünler üretmeye devam ediyorum. Şu ana kadar yazdığım fakat yayınlanmamış bir roman, bir öykü, bir tiyatro senaryosu ve bir şiir bulunmaktadır. Tarzımı Cengiz Aytmatov ve Yaşar Kemal’e yakın görüyorum.