DİLENCİ AMA ÇOCUK

DİLENCİ AMA ÇOCUK

DİLENCİ AMA ÇOCUK

Kırmızı ışıkta durdum, öndeki arabanın camına bir çocuk tıklatıyor. Kış mevsimi olmasına rağmen üzerinde sadece bir kazak var. Kolları hayli yılgın.

Yakası omuzlarına kadar açık ve kirli. İçimden diyorum; “Şimdi bana yaklaşacak ve benden de bir şeyler isteyecek. Nedendir bilmem yanıma bir dilenci geldiğinde çok utanırım, ezilirim. Sanki benim hatam gibi. Acaba gerçekten bizim hatamız, bizim ayıbımız mı?

Sonra düşünürüm. “Versen dert vermesen dert.” Ne yapmalıyım bilmiyorum. Metropol kentlerde, sıradan şehirlerdeki dilencilerin on misli garip halleriyle karşılaşıyorum.

Karda kıyamette çıplak ayaklarla gezen, soğuktan büzüşen çocuklar, saçı yüzü darmadağın…
Ah yüreğim parçalanıyor. Biliyorum aslında elinden tutup ayaklarına ayakkabı alsam ertesi gün yine çıplak ayakla gezecek.

Çünkü özellikle çıplaklar, özellikle açıklar ve özellikle parçalanmış kıyafetlerle geziyorlar. Onların olmasa da arkalarındaki çetelerin stratejisi bu. Bilmem ardında çete mi var yoksa acımasız anne-baba mı?

Sonra benim arabama doğru yaklaştı. Kirli, karışık yüz ifadesiyle bir şeyler anlattı. Çok önceleri hiçbir dilenciyi boş göndermezdim. Eee bizim atasözlerimiz, hadis-i şeriflerimiz var. Hızır olabilir, gerçekten ihtiyacı olabilir vs vs. Ancak bu aralar vermek istemiyorum. Dedim ya versem dert vermesem dert.

Çocuk gönderilmiş çalıştırılıyor besbelli. Peki bu aile nasıl izin veriyor? Neden bunu yapıyor?
Artık isteyene değil, araştırıp bulduğu, gerçekten ihtiyacı olana yardım etmek istiyor çoğu insan. Elbette, haber kanallarında bile dilencilerin evinden çıkan tomar tomar paraları ve gayrimenkulleri görüyoruz.

Gel de inan gel de güven… İşin ilginç yanı, çoğu kazandıkları parayı harcamıyorlar bile.
Dedim ya arada kaldım, aslında arada kaldığım şeylerin ikisi de vicdanımdı. Vicdan ile vicdanım arasında kaldım. Dilencilere para verdikçe bu çocuklar çalışmayacak ve eğitim hayatları olmayacak. Eğitim hayatları olmadıkça çalışmayacak. Bir kısır döngüye girecekler. Sonra hayatları kararacak.

Son zamanlarda gördüğüm bir haberi buradan paylaşmak istiyorum. Ülkemizde bir ilimizde dilencilere para vermek yasaklanmış, özellikle çocuk dilencilere. Bu müthiş bir şey değil mi? Bu şekilde insanları çalışmaya yönlendirmiş oluyor.

Çocuk hayatını kurtaracak, yetişkin alnının teriyle kazanacak. Ne büyük mutluluktur alın teriyle kazanmak. Bu huzuru tüm çalışanlar bilir.
Peygamber Efendimiz ‘in (S.A.V) dilenciler hakkında da bir sözü kıstası vardır.

Bilmem kimler bilir? Ne demiş ti? Söylüyorum.
“Dilenen kişi günlük rızkından fazlası için dilenemez.” Tabii daha ayrıntılısını üstatlar bilir. Sonra bu söz üzerinden gidiyorum konuya. İyi ama eskiden elektrik, su, ev kirası,aidat, yakıt, okul masrafları yokmuş ki diyorsun. Fakat onu hesaplasan dahi yine de ihtiyaçtan fazlasının kazanıldığını biliyoruz.

Burada başka bir konuya da değinmek istiyorum. Aslını isterseniz herkes adil davransa, herkes malının hakkını verse ve gözlerini kapatıp kendi hayatına dalmasa ve aç gözlüler doysa eminim kimse aç kalmayacak. Ancak bizim yatırımlarımız katlanırken ihtiyaç sahipleri daha da eksiliyor.

Ben bilemedim. Şimdi dilencilere sadaka verilmeli mi verilmemeli mi? Ya da yetişkin, sakat olanlara verilip çocuklara mı verilmemeli? İşte bir problem daha ama bana öyle geliyor ki çocukları bundan uzak tutmalı.

Diyeceksiniz ki aman be kaç kuruş vereceksin de bu kadar felsefe yaptın? Doğruluk payı var elbette ancak damlaya damlaya göl olur ve bir lirayla iyilik de yapılır kötülük de. Bir hayatın kurtarılması için gelin siz de dilencilere para vermeyin….

Etrafınızda gerçekten ihtiyacı olan insanlar mutlaka vardır. Dilencilik yoksulluğun alameti olmamalı bence. Bilmiyorum siz ne düşünürsünüz?

Nigar KAYA

Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ

Diğer Yazılarımı Okudunuz mu?

https://fisildayankalemler.org/allzahimer-ve-b12-vitamini/

Yorumlar (7)

  1. Ozan Kasım KOL
    • 16/01/2024

    Ülkemizde dilenciliğin bir sektör olduğunu düşünüyorum. İstanbul'da metrobüs duraklarında bekleyen dilencilerin önünde aynı el yazısı ile yazılmış "AÇIM" yazısı var ve hemen her durakta bulunması bir tesadüf olamaz. Kaleminize , yüreğinize sağlık.

    • 16/01/2024

    Çok doğru bizi arada bırakıyorlar...

    • 14/01/2024

    Çocukların yeri okuldur. Ama merhametimiz ve vicdanımız her zaman baskın çıkar. Yine de"O bir çocuk. "deriz.Emeğinize sağlık. " Düşlerinden vurulurken çocuklar, hangi masallardan bahseder ki insanlar. " Bir An Sığacık şiir kitabım Kağıttan Hayatlar şiirimden iki dize.

  2. Tutku BATMAZ
    • 14/01/2024

    Kalemine sağlık

    • 14/01/2024

    Bu tarz olaylara hepimiz şahit oluyoruz. Büyükleri anladım da çocukların yeri okullar olmalıdır. Bu aynı zaman da sosyal bir sorundur ve acilen çözülmesi gereklidir diye düşünüyorum.

  3. Mehmet Ünal
    • 14/01/2024

    Kalemine yüreğine sağlık

  4. Yıldız Tek Gamlı
    • 14/01/2024

    Kesinlikle katılıyorum mantıken Ama vicdanım çok kötü hadi ihtiyacı olanı kaçırırsak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Nigar KAYA

Doğma büyüme Çankırılı olan Kaya, İlk Orta Lise eğitimini Çankırı'da gördü. Anadolu Üniversitesi Laborant ve Veterinerlik bölümünü bitirdikten sonra Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Acil Afet Yönetimi Lisans bölümünü tamamladı. Halen Yeni Medya ve Gazetecilik bölümünde okumaktadır. Hemşire, hemşirelik mesleği yanında Yazar-Şair ve Editörlük yapıyor. Bir çocuk annesi olan Kaya'nın bir oğlu var ve Hukuk Fakültesi mezunu.