DEPREMİN PSİKOLOJİK İZLERİ
- Yazar: Şerif PINAR
- 3 Şubat 2025
- 22 kez okundu
DEPREMİN PSİKOLOJİK İZLERİ
6 Şubat depreminin üzerinden 2 yıl geçti. Maalesef depremler sadece fiziksel yıkıma neden olmakla kalmıyor. Aynı zamanda bireyler ve toplumlar üzerinde derin psikolojik etkiler bırakıyor. Depremi yaşayan insanlar, uzun yıllar boyunca travmanın izlerini taşıyabiliyor. Bu etkiler bireysel düzeyde olduğu kadar, toplumsal düzeyde de kendini gösteriyor.
Yaşadıkları bölgeyi terk etmek zorunda kalan bireyler geçici ya da kalıcı göç etmek zorunluğu hissediyorlar. Oysa ülkemiz bir deprem ülkesi ve bu bilinen gerçeklikte yaşayışımız ve binalarımız, bu doğallığın bir parçası. Her yaşam değerli. Bir çok medeniyete ev sahibi olan bu topraklarda acaba dikey değil de yatay yerleşim daha mı iyi olurdu diye düşünüyorum, en baştan.
TRAVMA
Depremden sağ kurtulanlar uzun bir süre travma etkisinden kurtulamıyorlar. Stres bozuklukları gösteriyorlar. Kâbuslar ve deprem anını tekrar yaşama hissi, uyku problemleri ve konsantrasyon güçlüğü, ani seslere veya sarsıntılara aşırı tepki verme, deprem anını hatırlatan durumlardan kaçınma, evde yalnız kalamama, yüksek katlı binalardan uzak durma ve niceleri…
Bazı kişiler, yıllar geçse de depremi hatırlatan bir sarsıntı, yüksek bir ses veya haberler karşısında yoğun korku ve kaygı hissedebiliyor.
KAYGI ve DEPRESYON
Deprem sonrası belirsizlik, sevdiklerini kaybetme ve maddi kayıplar nedeniyle birçok kişi derin bir üzüntü ve umutsuzluk hissi yaşayabiliyor. Özellikle evlerini ve işlerini kaybeden insanlar, gelecekleri hakkında büyük bir kaygı duyuyor.
- Sürekli endişe ve panik hali,
- Hayata karşı ilgi kaybı,
- Yalnızlaşma ve içine kapanma,
- Değersizlik ve suçluluk duygusu gibi belirtiler, depresyonun göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.
Özellikle enkaz altından sağ kurtulanlar veya sevdiklerini kaybedenler, kendilerini suçlayabiliyor ve “Neden ben hayatta kaldım?” gibi düşüncelerle başa çıkmakta zorlanabiliyor.
ÇOCUKLAR ve GENÇLER
Depremler çocuklar üzerinde derin etkiler bırakıyor. Küçük yaştaki çocuklar, depremi anlamlandırmakta zorlandıkları için kaygıları farklı şekillerde ortaya çıkıyor.
- Alt ıslatma, parmak emme gibi gerileme davranışları,
- Ayrılık kaygısı (anne-babadan ayrılmak istememe),
- Öfke patlamaları veya içine kapanma,
- Uyku bozuklukları ve kâbuslar sıkça görülüyor.
Gençler ise travmanın etkisiyle akademik başarıda düşüş, geleceğe dair umutsuzluk veya riskli davranışlar sergileyebiliyor.
GÜVENSİZLİK HİSSİ
Deprem sadece bireysel düzeyde değil, toplumsal düzeyde de psikolojik izler bırakıyor.
- Geleceğe dair belirsizlik hissi,
- Devlete ve kurumlara karşı güven kaybı,
- Sosyal ilişkilerde zayıflama,
- Toplumda öfke, umutsuzluk ve tükenmişlik hissi yaygın olarak görülüyor.
Büyük depremler sonrası insanlar, yetkililere karşı güven kaybı yaşayabiliyor veya sosyal dayanışmanın güçlendiği dönemlerden sonra zamanla birbirinden uzaklaşabiliyor. Devletin yaraları sarma çabası ve yardımlarla geleceğe yönelik umutlar tekrar yeşeriyor.
İYİLEŞME SÜRECİ
Depremin psikolojik izlerini silmek için uzun vadeli destek mekanizmaları devreye girmekte.
- Bireysel ve grup terapileri,
- Psikolojik ilk yardım (travma danışmanlığı),
- Toplum temelli destek programları,
- Deprem bilinci ve afet sonrası psikolojik dayanıklılığı artırma eğitimleri gibi uygulamalar, iyileşme sürecini destekleyebilir.
Zamanla, insanlar yaşadıkları travmayı kabullenerek hayatlarına devam etmekte. Ancak bu sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi için psikososyal destek büyük önem taşımakta.
Depremler, insanların sadece fiziksel değil, psikolojik dünyasında da derin yaralar açar. Ancak zamanla doğru destek mekanizmaları ve dayanışma ile bu izlerin etkileri hafifler. Depremden etkilenen bireylerin ve toplumların iyileşmesi için psikolojik destek, en az fiziksel yardım kadar önemli yer tutmaktadır, tutmalıdır.
Şerif Pınar
Editör: Nigar KAYA
Genel Yayın Yönetmeni : Elif Ünal Yıldız
Bu Yazının Tamamı Yazarına Aittir.
https://fisildayankalemler.org/author/serifpinar/