Camın Ardındaki Kadın
- Yazar: Soner IRMAK
- 27 Temmuz 2025
- 56 kez okundu
- BÖLÜM 4: Zihnin Kapıları
Zeynep, doktorun gölgesinin olmadığını fark ettiği anda, içindeki ses tekrar başladı.
Ama bu sefer farklıydı.
Bu bir fısıltı değildi. Bir emir değildi.
Bu onun kendi sesiydi.
“Şimdi… görmek zamanı.”
Zeynep, defteri sıkıca kavradı. Doktor hâlâ oradaydı, ama gözlerinde bir tuhaflık vardı. Çok net bakıyordu. Fazla net. Sanki onun gözlerinin arkasına kadar giriyordu.
“Bu defterde ne yazdığını biliyor musun?” dedi doktor.
Zeynep cevap vermedi. Sadece başını iki yana salladı.
Doktor yaklaştı.
“Bu defter sadece seni anlatmıyor, Zeynep. Bu defter hepimizi yazıyor. Ama sen… yazanı hatırlıyorsun artık, değil mi?”
O an bir şey koptu. Odaya sanki bir elektrik çarpması gibi bir enerji yayıldı. Duvarlar sarsıldı. Doktor bir adım geri attı. Işıklar titredi.
Zeynep ayağa kalktı. Gözleri büyümüştü. Kalbi deli gibi atıyordu ama ilk kez korkmuyordu.
“Ben değilim,” dedi.
“Yazıyı ben yazmıyorum.”
Ve o anda, defterin arkasındaki kapağın içinden bir fotoğraf düştü.
Zeynep fotoğrafı aldı.
Üç kişi vardı.
Bir doktor, bir hemşire, ve… kendisi.
Ama bu fotoğraf… 1997 yılına aitti.
Zeynep o yıl doğmuştu.
Daha kötüsü, kendisi hemşire üniformasıyla oradaydı.
Yirmili yaşlarında.
Yüzü, bugünküyle aynıydı.
Ama tarihler… tutmuyordu.
Zeynep düşecek gibi oldu. O an içindeki ses, tekrar onunla konuştu.
“Şimdi gerçeği sindirme zamanı. Seni buraya getirmediler. Sen… hep buradaydın.”
Zeynep’in ayakları altındaki zemin erimeye başladı. Sanki var olduğu her şey, zaman, mekân, kimlik… birer birer çözülüyordu.
Kendi kendine mırıldandı:
“Ben hastaydım. Hastaydım. Buraya getirildim. Polis getirdi beni. O gece kan vardı…”
Ama o geceye dair bir başka görüntü de anılarının arasından fırladı.
Bir ameliyathane…
Bir masa…
Ve masanın üstünde yatan biri…
Doktor.
Kendi elleriyle iğneyi batırıyordu boynuna.
Aynaya yansıyan ifadesi… mutlu gibiydi.
Zeynep haykırarak odadan dışarı fırladı. Koridor karanlıktı. Ama artık yön duygusunu kaybetmişti. Klinik sanki büyümüş, genişlemişti. Kapılar tanıdık gelmiyordu. Duvarlardaki yazılar… onun yazısıyla doluydu.
“Herkes gölgelerinden doğar.”
“Unutanlar tekrar başlar.”
“Gerçek, tekrar edenin içindedir.”
Sonunda bir kapının önüne geldi. Kapının üstünde bir levha vardı.
D-4: Sessizlik Odası
Kapı açıktı. İçeri girdiğinde bir sandalye, bir masa, bir ayna ve duvarda zincirler vardı.
Ve… camın önünde siyah mantolu kadın.
Zeynep titreyerek yaklaştı. Kadın sırtını dönmüştü. Yavaşça ona yaklaştı. Tam arkasına geçtiğinde… kadın başını çevirdi.
Zeynep.
Kadının yüzü kendi yüzüydü. Ama farklı. Gözleri boş, dudakları bembeyaz, nefes almayan bir maske gibiydi.
Zeynep geri çekildi.
“Sen… sen kimsin?” dedi.
Kadın cevap verdi. Bu defa ses Zeynep’in içinden gelmiyordu. Odanın her yerinden geliyordu. Tavandan, yerden, duvardan, içindeki boşluktan…
“Ben senin unuttuğun tarafınım. Ben yalanlarını gömenim. Sen her gerçeği reddettikçe, ben güçlendim. Şimdi artık kontrol bende.”
Zeynep dizlerinin üzerine çöktü. Nefes alamıyordu.
“Beni neden yazıyorsun? Bu defteri kim tutuyor?”
Kadın eğildi. Yüzleri neredeyse birbirine değdi.
“Sen yazıyorsun. Her gece. Ama ben yönlendiriyorum. Çünkü gerçeği sadece deliler kaldırabilir.”
Ve o anda ayna kırıldı. Camlar her yana saçıldı. Zeynep gözlerini kapattı. Her şey karanlığa gömüldü.
Son bir cümle duydu kulaklarında:
“Bir sonraki bölümü yazmak için… uyanman gerek.”
DEVAM EDECEK…
Soner Irmak
Bu hazının bütünü yazarına aittir
Bir önceki yazımı okudunuz mu?

I like what you guys are up too. Such intelligent work and reporting! Keep up the excellent works guys I have incorporated you guys to my blogroll. I think it'll improve the value of my web site :).
Çok gerildim 🥺 lütfen mutlu son ☺️
Emeğinize yüreğinize kaleminize sağlık paylaşım için teşekkür ederim çok güzel bir bölümdü 😊
Güzel bir öykü dinledim yazanın yüreğine sağlık