Boş fincan-2

Boş fincan-2

     BOŞ FİNCAN

    Odanın kapısını açar açmaz, ciğerlerine dolan havanın hatırlattıkları sayamayacağı kadar çoktu. Defalarca girdiği ve dakikalar geçirdiği bu oda, bu sefer bir farklı geliyordu adama. Kapının hemen yanı başına yerleştirilmiş, tek kişilik koltuğa çökercesine oturdu. Düşünceler, beyin kıvrımlarını zorluyordu. Kaçış olmadığını bile bile, iyi şeylere sevketmeye çalıştı, ama nafile. Kovalamaya çalıştıkça, daha fazlasının geldiğini farkediyordu. Belli bir süre, beynini serbest bıraktı. “Bir şeyden kaçış yoksa, onunla yüzleşmek en iyisidir,” diye düşündü. İsteksizce, başını yukarı doğru kaldırdı. Karşı duvara bakıyordu şimdi.

       Hiç görmediği, fakat eşiyle beraber görmeye çalıştığı bu duvara dayalı vitrin vardı. Belli bir süre seyre daldı. Ne gördüğünü, kendi dahi bilmiyordu. Pişmanlıklarla dolu bir süreç, gözünün önünde dans ediyordu. Ayağa kalktı ve vitrine doğru ilerlemeye başladı. Her bir adım, çok güç geliyordu adama. Vitrine yaklaşınca, sol köşeyi el yordamıyla buldu ve diz çöktü. Hiç bir zaman kilitlemeyi düşünmedikleri çekmeceyi, elleri titreyerek açtı.

     İki parmak kalınlığındaki dosyayı aldı. İlk sayfayı açtı ve parmaklarını üzerinde gezdirmeye çalıştı. İlk defa, bu yüzeye tek başına dokunuyordu. Saniyelerce dokundu, ama hiçbir şey farkedemedi. Bu da ilk defa oluyordu. Hem hislerine, hem de parmaklarına hayret etmeye başladı. “Ne oluyor bana?” Diye geçirdi içinden.

        Dayanamayarak, sırtını duvara yaslayıp oturdu soğuk zemine. Defalarca gördüğü fotoğrafları artık göremiyordu. Sebebini düşünüyordu ama bir türlü bulamıyordu. Eksik bir şeyin olduğu kesindi. Dışardan gelen, eşinin annesiyle konuşan sesini duyunca, her şey yerli yerine oturdu, çünkü bu zamana kadar bu fotoğraflara hep eşiyle bakmıştı. Eksik parça eşiydi. Hüzünlü dakikaların kapladığı bu evliliğin diğer yarısı olan eşi olmayınca, fotoğrafları da göremez olmuştu. İçine öyle bir acı çöktü ve fotoğrafları bir daha göremeyeceği korkusuyla sarsılmaya başladı.

Yazar: Mustafa AĞCAN

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal YILDIZ

Editör: Hakan DİNÇAY

Yazarımızın Diğer Yazılarını Görmek İçin Tıklayınız.

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Mustafa AĞCAN

1984 yılında Kahramanmaraş’ta doğan yazar, beşinci sınıfta görme yetisini kaybedince Ankara’da çeşitli göz ameliyatları geçirmiş ve ameliyatların olumlu sonuçlanmaması nedeniyle görme engelliler dünyasına adım atmıştır. İlkokulu normal okulda, ortaokulu ise körler okulunda okumuş ve hayatının bu ikinci döneminde kabartma yazıyı öğrenerek eğitim hayatına devam etmiştir. Yabancı dil eğitimi üzerine yoğunlaşan yazar, okuduğu lisede ilk görme engelli öğrencinin kendisi olmasıyla gurur duymaktadır.                 Üniversiteyi Bursa’da okumuştur ve 2010 yılından beri İngilizce öğretmenliği yapmaktadır. Öğretmenliğin yanı sıra tercümanlıkla da uğraşan yazarın, yurt içi ve yurt dışında 30dan fazla çeviri kitabı yayınlanmıştır. Çevirilerinden bazıları, Mısır Mitleri, Antik Yunan Hikayeleri, Tanrı ve Devlet, Hint Mitolojisi, Kaderin Sayısal Kodları’dır. Bunlara ek olarak, görme engellilerin iç dünyasını psikolojik ve felsefi olarak tasvir ettiği Görünenin Ötesinde ve Kızıl adlı iki romanı da bulunmaktadır. Önüne çıkan her engeli bir üst basamağa çıkmak için araç olarak gören yazar, ‘gözlerin yetişemediği yerde hayallerim elimden tuttu’ düsturuyla hayatına devam etmektedir.