BİR GEZİNİN ANATOMİSİ

BİR GEZİNİN ANATOMİSİ

BİR GEZİNİN ANATOMİSİ

İnsan için amaç sadece gezip görmek olsaydı, herhalde ömür, görülecek yerleri gezmeye yetmezdi. Bir gerçek var ki, görülmek istenip de görülmeden ömrü tamamlamak biz fanilerin kaderidir. Çocukluğumda ve gençliğimde birçok defa gezip gördüğüm yerler bu defa daha bir başka göründü gözüme. Ruhum doydu, hafızam yenilendi, yüreğimin özlemi dindi. Öyle sanıyorum ki birlikte gezdiğimiz grup arkadaşlarımız da aynı ruh, hafıza ve yürek zenginliğini yaşamışlardır.

Başından dumanı hiç eksik olmayan dağlar, uçsuz bucaksız yemyeşil platolar, serin serin esen yayla rüzgarları, simsiyah bulutların kapadığı gökyüzünden gecikmişçesine yağan yağmur… Hepsi ayrı bir güzellik. Gurbetçiler için hepsi, geçmişi anımsatan çocukluk ve gençlik anıları. Anılar derinlerden depreştikçe, inceden inceye bir sızı geziniyor insanın içinde bir yerlerde. Bu sızı, geçmişi özlemle yaşanılan anın hesaplaşmasıdır sanki.

Doğa, insanın zorlamasıyla çok değişmiş/değiştirilmiş. Doğanın, insanın hesapsız ve hor kullanımını nereye kadar götürür, bilinmiyor. Örneğin Ardanuç’tan ta Hopa’ya kadar, Şavşat Çayı/Deresi üzerine kurulan HES’ler, boydan boya vadileri delik deşik etmiş. O güzelim ormanlar ve bitki örtüleri büyük oranda tıraş edilmiş. Tabi işin, faydalılık ve verimlilik oranını, teknik durumunu işin uzmanları biliyordur. Ama benim gibi sade gözle bakanlar, rahatlıkla; ağaçsızlaşan bu çok meyilli arazide HES yataklarının çabuk dolacağıdır.

Ayder Yaylalarında ve Çamlıhemşin’de doğa bir başka güzel. Ağaçlar, kuşlar, çeşit çeşit bitkiler, Kaçkarlardaki kar kalıntıları kucak kucağa, doğayı güzelleştiren bezek gibiler. Bu güzelliklere Araplar hakim olmuşlar. Çok üzücü olarak anılarıma kaydettiğim bir iki olumsuzlukta yaşadık. Ayder’de dinlenmek için oturduğumuz bir çay bahçesinde bir demlik çay istedik.

Çaydanlıkta beş veya altı bardak çay ancak olurdu. Hesabı Nur Hanım arkadaşımız ödedi. Bu çayın kaç lira olduğunu sorduğumda, “altı yüz lira” olduğunu söyledi. Hizmeti veren Arap kökenli bir insandı. Ayrıca işletme sahibi de Suriyeli Arap’tı. Yine Ayder’de dağın tepesindeki karı görecek şekilde, derenin kenarına çiçeklerle kocaman kalp şeklinde çelenk yapılmıştı. İnsanlar bu kalbin çevreleyeceği ve dağın başındaki karın görüleceği şekilde resim çektirmek istiyordu. Ancak, burada ellerinde fotoğraf makineleriyle dolaşan Araplar parasız resim çekilmesine müsaade etmiyorlardı. Resmi iki yüz elli liraya çekiyorlardı. Son derece üzücü bir durum.

Neyse biz yine güzelliklere dönelim. Kuzey Doğunun yaylaları, platoları da bizim çocukluk yıllarımızın su zenginliğini kaybetmiş gibi. Özellikle Göle İlçesi sınırlarındaki ormanlar çok seyrelmiş. Çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği ve sıkı ormanla kaplı olan yaylamızın etrafındaki ormanlar bitmek üzere. Bitip tükenen, insanlar tarafından bilinçsizce yok edilen ormanlara baktıkça gözyaşlarım içime aktı. Yüreğimde başlayan sızı, dudaklarımın arasından alev gibi çıktı. Bu öyle bir alev ki, ancak kendimi yakabiliyorum.

Her şeye rağmen doğanın hor kullanılmasından duyduğum üzüntüden kurtulmaya çalışarak, Ardahan’ın Kars’ın sokaklarına dalıyorum. Buralara bu mevsimde çok fazla gelen gurbetçilerden dolayı, sokaklarda insandan çok araba/taşıt vardı desem, yeridir.

Gezi grubumuz olarak; Canan başkanın çalışkanlığıyla, sağgörüsüyle ve planlamasıyla yeşillik deryası platolarda; çok güzel ve dinlendirici bir gezi yaptık. Yayla etkinliklerinde halaylar çektik. Hasret giderdik. Etkilendik, etkiledik, yeni yeni insanlar tanıdık. Başta başkanımız Canan Hanım olmak üzere, gezimizi şenlendiren, müzisyen/sanatçı Uğur Akçay ve diğer arkadaşlar çok çok sağ ve sağlıklı olsunlar.
Sanki Abdürrahim Karakoç bizim oralar için söylemiş:

“Sen bizim dağları bilmezsin gülüm
Hele boz dumanlar çekilsin de gör
Her haftası bayram, her günü düğün
Hele yaylalara çıkılsın da gör.” 18.07.2025
Cengiz Karahan, AKI-DER Kültür Sanat Kurulu Bşk.

Cengiz Karahan

Bu yazının bütünü yazarına aittir

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

Sosyal Medya 

Yorumlar (1)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 21/07/2025

    İyi gezmeler hocam 🥰 Biz de gezmiş olduk...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Cengiz Karahan

Ben Cengiz Karahan. 1956 doğumluyum. Ankara Eğitim Enstitüsünü bitirip 14 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra, 1989'da kazandığım ÜSS ile Gazi Üni. Egitim Yöneticiliği ve Deneticiliği 4 yıl okudum. Üniversiteyi bitirdikten sonra, sınavını kazanarak ilköğretim Müfettişi olarak Ağrı'ya atandım. 21 yıl da müfettiş olarak çalıştım. 2014 yılında Ankara'da çalışırken emekli oldum. O tarihten bu yana yazıyorum. Yazmayı öğreniyorum. Bu güne kadar 11 kitap yazmışım. Bu kitapların 8'i roman, 2'si şiir, 1'i öykü kitabı.