Bir Avlu Bin Düş
- Yazar: Fatma Yaman
- 23 Temmuz 2025
- 48 kez okundu

Bir Avlu Bin Düş
Mahallenin yamacında, çatısı kiremitten çok dua tutan, duvarları tahtadan örülmüş eski bir ev vardı.Bu evin içinden her sabah çay kokusu, her akşam kız çocuklarının kahkahaları yükselirdi.O evde beş kız kardeş büyüyordu.Her birinin adı bir şiir gibiydi:Yasemin, Songül, Sonnur, Sonsu ve Sonlar.Anaları bu isimleri doğdukları sıraya göre koymuştu. “Bir daha doğurmam” diyerek koyduğu Sonlar, evin en küçüğüydü, ama en çok hayal kuranıydıda.
Avluları vardı.Toprak avlu.Ortada şeftali ağacı, köşede çatlamış bir kuyu…Bir de eskimiş ahşap salıncak.Yasemin ipleri bağlamış, Sonsu kurdele,ip,kumaşlarla süslemişti.Salıncağa her binen, gözünü gökyüzüne diker, bir başka geleceği düşlerdi.Yasemin terzilik öğrenmek istiyordu. Her gün annesinin yıpranmış eteklerini söküp, başka kumaşlarla birleştirir, oyuncak bebeklerine gece kıyafetleri dikerdi.“Bir gün kumaşlar bana yalvaracak, ‘beni seç’ diye,” derdi.
Songül, tarlanın kenarında oturur, toprağın çatlaklarını inceleyip tohum ekerdi.“Ben büyüyünce bitki doktoru olacam” derdi. Sonnur, evin en sessiziydi. Ama kafasında sürekli sahneler kurar, kedilere tiyatro oynatır, şeftali ağacının dibine oturup sessizce replikler fısıldardı.
Sonsu, gökyüzünü delicesine severdi.Bulutlara bakar, “Bu akşam kesin Ay benim için dönecek,” derdi.Uçurtmasını evdeki eski gömleklerden yapar, rüzgârı bile kandırırdı.
Ve en küçükleri, Sonlar…
O herkesin hayalini kendi defterine çizerdi.Bir elinde kalem, bir elinde ekmek kabuğu…Hayali çoktu, ama gerçeklere de alışkındı.
Bir gün, avlunun ortasında annelerine sordular:
“Anne… Biz niye hep düş kuruyoruz?”
Anaları fırından çıkardığı mısır ekmeğini altıya böldü.Son parçayı kendine ayırmadan cevap verdi:
“Çünkü sizin gerçeğiniz henüz gelmedi. Düş, ğercekligin içinde vakit bulup kurulamaz.Ama unutmayın kızlarım… Düş kuran yürek, gün gelir dünyayı kurar.”
—
Yıllar geçti.
Yasemin bir terzi atölyesi açtı, ilk gelinliği kardeşlerine dikti.Songül Ziraat okudu, ilk gittiği yer çocukken çizdiği dağın etekleriydi.Sonnur tiyatro yazarı oldu.Sonsu gökyüzüyle ilgili bir dergide çalıştı.Ve Sonlar…
O, hepsinin hikâyesini yazdı.
Avlunun içinde kurulan küçük düşleri, büyük bir romana dönüştürdü.Kitabının adı şuydu:
“Beş Kız, Bin Düş”
Ve bir gün…
Yıllar sonra aynı avluya dönüp oturdular.Şeftali ağacının altında, ayakta kalan eski salıncağın iplerini birlikte tuttular.Sonlar o an içinden geçirdi:
“Biz fakirdik. Ama her sabah hayal kurabilecek kadar zengindik.”
Ve belki de en büyük miras buydu:
Bir avluda başlayıp dünyaya yayılan hayallerin, hâlâ salıncakta sallanıyor olması…
Fatma Yaman
Bu yazının bütünü yazarına aittir
Bir önceki yazımı okudunuz mu?