Bilginin Sessiz Çığlığı ve Zekanın Patlaması

Bilginin Sessiz Çığlığı ve Zekanın Patlaması

Bilginin Sessiz Çığlığı ve Zekanın Patlaması

Harvard’ın kütüphanesinde sadece 3500 kitabın olduğu evrenden geliyoruz.
Bir insanın ömrü boyunca karşılaşabileceği toplam bilgi, bugün bir günümüzün sosyal medya akışından bile azdı belki de. Bir köyde doğan ve köyünde ömrünü tamamlayan biri için dünya; ufku, sesi, rengi sınırlı, zamanı ağır ağır akan, katlanılabilir bir yerdi. 


Daha ileri bir zamanda matbaa geldi, kitaplar çoğaldı, kütüphaneler büyüdü. 1900’lerin Amerika’sında, on binlerce kitabı olan halk kütüphaneleri aleladeleşti.

Harvard’ın koleksiyonları milyonlara ulaştı. Bilgi, kapalı odalardan çıkıp raflara, raflardan da halka indi. Lakin yine de hepsine ulaşmak zordu.

Fiziksel sınırlar, zaman, mesafe ve çaba, bilginin önünde duran birer doğal süzgeçti. Ve ardından internet geldi. Doğrusal bir artışın üzerine, logaritmik bir patlama eklendi.

Şimdi cebimizde taşıdığımız bir telefon, Galileo’nun, Newton’un, Einstein’in bile hayal edemeyeceği bir bilgi okyanusuna açılan kapı.

Herhangi bir genç, tarihin en büyük dehalarından çok daha fazla bilgiye erişime sahip. Lakin tuhaf olan şu ki bunca güce rağmen, kendimizi pek de huzurlu, daha anlamlı, daha tatmin olmuş hissetmiyoruz. Zira, insan beyninin işletim sistemi güncellenmedi.

Biz, evrimsel olarak bakıldığında hâlâ mağara insanına oldukça yakın beyinlerle, dünyanın toplam bilgisini işlemeye çalışıyoruz. Bu gerilim, içimizde sessiz bir acıya dönüşmüş durumda.

Daha önce hiçbir insan nesli, dünyada olan biten her şeyi bu kadar çıplak ve ham bir şekilde izlemek zorunda kalmamıştı. Bugün yedi yaşında bir çocuk yerel cinayetleri, savaş görüntülerini, asırlar öncesindeki bir aşk acısının mektubunu birkaç dokunuşla görebiliyor.

1586 tarihli bir mektupta, bir kadının kaybettiği sevgilisine yazdığı şu satırlara ulaşabiliyor.” Saçlarımız ağarana kadar birlikte olalım, sonra birlikte ölelim demiştik. Peki sen beni bırakıp nasıl gidebildin?” Bu cümleyi okuyan bir çocuğun kalbi, henüz böylesi bir kederi taşıyabilecek kadar gelişmiş bile değil.

Bilmek elbette değerli. Lakin biz bir tür bilgi enflasyonunun ortasında, kendi duygusal iklimimizi yönetemeyen bir kuşağa dönüştük.

Her şeyi biliyoruz, fakat hiçbir şeye dayanamıyoruz.
Tam da bu sersemletici dalganın ortasında yeni bir dalga daha yükseliyor. Zekanın patlaması. İnternet bilgiye erişimi sınırsızlaştırdı. Yapay zeka ise zekaya erişimi ölçeklendiriyor.

Bundan böyle bilginin kendisinden ziyade, bilginin işlenmiş haline, analizine, sentezine, yorumuna yani zekanın çıktısına da anında ulaşabiliyoruz.

Sınavlara giren dil modelleri, pek çok alanda ortalama insanı yakalıyor, hatta geçiyor. Bu tarihte ilk kez oluyor. Zeka bugün sadece biyolojik bir kapasite olmak dışında üretilebilir, ölçeklenebilir, kiralanabilir bir kaynak haline geliyor.

Bir zamanlar nadir ve paha biçilemez olan şeyler derin düşünme, karmaşık problemleri çözme, modeller kurma kapasitesi artık API çağrılarıyla saniyeler içinde kullanıma açılıyor.

Peki, bu iyi bir şey mi? Bu sorunun kolay bir cevabı yok.
Bir yanıyla büyüleyici lakin diğer yanıyla ürkütücü. Dünyanın herhangi bir köşesindeki bir insan, kendi eğitim düzeyinden bağımsız olarak, dünya çapında bir uzman kadar analiz gücüne anlık olarak ulaşabiliyor.

Zengin-fakir, merkez- çevre, erişimi olan- olmayan arasındaki uçurum, teorik olarak daralabilir. Madem artık bilgiye ve zekaya bu kadar rahat erişebiliyoruz, neden kendimizi daha iyi hissetmiyoruz? Neden kaygılarımız azalmıyor da çoğalıyor? Neden daha anlamlı, daha derin, daha bütünlüklü bir yaşam sürmek yerine, daha parçalanmış, daha dağınık ve daha yorgun hissediyoruz?

Cevap belki de şu: Biz, bilgi ve zekaya ulaşımı ölçeklerken, değerlerimizi, kalbimizi, dikkat kapasitemizi, anlam arayışımızı aynı hızda ölçekleyemedik.


Züleyha Ekici

Editör: Nigar KAYA

Diğer Yazılarımı Okudunuz mu?

Bir Paris Evinin Büyüsü

Yorumlar (1)

  1. Kesinlikle harika bir bakış açısı keyifle okudum 🥰

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Züleyha EKİCİ

1982 yılında İstanbul’da doğdu. Tarih alanında yüksek lisans öğrencisidir. Grafoloji ve imza analizi eğitimleri almıştır. Felsefenin Çocuk Hali ve Yaratıcı Yazarlık üzerine Serhan Kansu’dan eğitim almıştır. “Hayal-et Resimli Mecmua” dergisinde yazarlık geçmişi vardır. Onedio internet sitesinde ve Bilsemki dergisinde yazıları yayınlanmaktadır. Halen Lüleburgaz’da Akım Anadolu Lisesi’nde Coğrafya öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Edebi Eserleri: Değerli Eserler Antolojsi, Drama Yayınevi, Ankara, 2023