Aşkın Beşeri ve İlahi Boyutu

Aşkın Beşeri ve İlahi Boyutu

             Aşkın Beşeri ve İlahi Boyutu

Havva ile Adem’den beri, insanoğlunun arayıp durduğu kıymetli bir nesnedir aşk. İki insan arasında olabileceği gibi, bir nesneye, bir canlıya veya evlâda duyulan yoğun sevginin de adıdır aynı zamanda.

Aslında bir annenin yavrusuna duyduğu sevgi, sahibinin evcil hayvanına duyduğu sevgi, ya da besleyip büyüttüğü çiçeklerine olan yoğun duygunun aşk olduğu zannedilir. “Aşkım” ile başlayan sözler, sadece duygunun sevecen bir şekilde ifade edilişidir.

Oysa asıl aşk, ruh ve beden kimyasını değiştiren; başa gelince aklın bir süreliğine durduğu, kalp çarpışının arttığı olağanüstü bir durumdur. Canlı türünün devamlılığı için gereklidir. Hayvanların içgüdüsel olarak yaşadığı bu durum, insanlar için daha önemlidir.

Bilim insanları aşkın süresini iki yıl olarak tanımlamışlardır, ancak bu kişiden kişiye değişebilen bir durumdur. Aşık iki insan evlenip yola birlikte devam eder ya da ayrılma kararı alıp başka aşkların peşine düşerler. Aşkla başlayan evlilikler bazen gerçek sevgiye evrilir ve ömür boyu sürer.

Karacaoğlan her gittiği yerde bir güzele aşık olur ve şiirler yazar:

İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif diye
Deli gönül abdal olmuş,
Gezer Elif Elif diye.

Aslında o, aşka aşıktır. Aşkın bir başka hali ise, Yunus Emre’nin tanımladığı ilahi aşktır. Bir arayış içinde olan Yunus, Taptuk Emre ile tanışır ve Allah aşkını bulur. Yunus’un şiirlerinden birinde bu aşkı şu şekilde dile getirir:

Hoştur bana senden gelen
Ya hıl’atü yahut kefen,
Ya taze gül yahut diken,
Lütfun da hoş, kahrın da hoş.

Bir başka şiirinde ise şöyle der:

İşidin ey yarenler,
Aşk bir güneşe benzer.
Aşık olmayan gönül,
Misali taşa benzer.

Aşkın aldı benden beni,
Bana seni gerek seni,
Ben yanarım dünü günü,
Bana seni gerek seni.

Ne varlığa sevinirim,
Ne yokluğa yerinirim,
Aşkın ile avunurum,
Bana seni gerek seni.

Karacaoğlan’ın şiirlerindeki “Elif” beşeri aşkı, Yunus Emre’nin şiirlerindeki “Elif” ise ilahi aşkı anlatır:

Elif okuduk ötürü,
Pazar eyledik götürü,
Yaratılanı hoş gördük,
Yaratandan ötürü.

Bir diğer şiirinde ise şöyle der:

Dört kitabın manası,
Bellidir bir Elif’te,
Sen Elif’i bilmezsin,
Bu nice okumaktır.

Yirmi dokuz hece,
Okursun uçtan uca,
Sen Elif dersin hoca,
Ma’nası ne demektir?

Yunus Emre, aldığı dini-tasavvufi eğitim sırasında “Elif”ten “Be”ye bir türlü geçemez. Bunun nedeni, “Elif”, Arap alfabesinin ilk harfi olması ve ebced değeri bir olduğu için Cenab-ı Hakk’ı temsil eder. Bir olmak ve evveli olmaması, Zat-ı Ehadiyyet’e işarettir.

Şiirlerinde “Elif”i çokça zikretmesi, Allah’a olan aşkını, yani ilahi aşkı ifade etmek içindir. Anlamı ve zarif haliyle, kız çocuklarına isim olarak da çokça konulmaktadır.

Beşeri aşka örnekler çoktur: Yusuf ile Züleyha, Ferhat ile Şirin, Elif ile Mahmut, Leyla ile Mecnun. Kavuşan aşıklar hatırlanmazken, kavuşamayan aşıklar destanlara, mesnevilere, şarkılara, türkülere ve şiirlere konu olmuştur. Leyla’nın aşkıyla kendini çöllere atan Mecnun, ilahi aşkı bulur ve Leyla geldiği halde gözü onu görmez.

Sözün özü, aşkın halleri, bakış açısına, ruhun kimyasına ve duygu durumuna göre yaşanır. “Aşkım” demekle aşk ifade edilmiş olmaz; bu duyguyu yaşamak ve hissetmek gerekir.

Aşkın pazarında canlar satılır.
Satarım canımı, alan bulunmaz.
Yunus öldü deyu sala verirler,
Ölen beden imiş, aşıklar ölmez.

Aşkın en yüce hali, ilahi aşka ulaşmakla mümkündür. AŞK ola…

Editör/Redaktör: Murat Çatal

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

Çitlembik/Menengiç

Facebook

 

 

Etiketler:

#yaşam

Yorumlar (1)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 22/09/2024

    Harika ❤️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Elife AKGÜL

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunuyum. 58 yaşındayım ve ev hanımıyım. Yörük kültüründen etkilenerek kendi yaşamım ve ailemin yaşantıları üzerinden hatıralar ile roman ve öyküler yazdım. Aynı konseptte edebi ürünler üretmeye devam ediyorum. Şu ana kadar yazdığım fakat yayınlanmamış bir roman, bir öykü, bir tiyatro senaryosu ve bir şiir bulunmaktadır. Tarzımı Cengiz Aytmatov ve Yaşar Kemal’e yakın görüyorum.