ARSLAN YABGU’NUN AKIBETİ

ARSLAN YABGU’NUN AKIBETİ

ARSLAN YABGU’NUN AKIBETİ

Kıymetli Tarih Severler;

Arslan Yabgu’yu tanıyor musunuz?

Bilmeyenler için önce onu tanıtalım. Daha sonra meşhur ok hikayesine geçelim.

Arslan Yabgu, Selçuklu hanedanının atası Selçuk Bey’in oğludur. O, aynı zamanda Türkiye Selçuklu Devleti’nin kurucusu Süleymanşah’ın da dedesidir. Yani Arslan Yabgu, Türkiye Selçukluları’nın atasıdır.

Arslan Yabgu’nun asıl ismi İsrail’dir. Selçuk Bey’in ikinci oğludur. Selçuk Bey’in en büyük oğlu (Tuğrul ve Çağrı Beylerin babası) Mikail’in bir gazâ esnasında şehit olması üzerine Selçuk Bey’in halefi olmuştur.

ARSLAN YABGU MAVERAÜNNEHİR’DE

Selçuk Bey, onu 986 tarihinde Karahanlılar’a karşı Sâmânî Devleti’ne yardım amacıyla Buhara’ya göndermiştir. Sâmânîler, yardımları karşılığında Arslan Yabgu’ya kışlak olarak Buhara yakınlarındaki Nur köyünü; yaylak olarak ise Semerkant yakınlarındaki Soğd-i Semerkant’ı vermişlerdir.

Arslan Yabgu’nun hayatı Buhara ve Semerkant arasındaki bu yaylak ve kışlıklarda geçmiştir.

Arslan Yabgu, 992 tarihinde yine Karahanlılar’a karşı Sâmâniler’in yanında savaşa girmiş ve Karahanlı Harun Buğra Han’ın Buhara’yı boşaltmasını sağlamıştır. Yabgu, Buğra Han’ın ordusuna büyük zararlar vermiştir.

Arslan Yabgu’nun Sâmânîler’e yardımı, 1004 tarihine kadar yani Sâmânî Devleti’nin tarih sahnesinden çekildiği tarihe kadar devam etmiştir.

Selçuk Bey’in 1005 yılında vefatıyla tüm Kınık boyu onun emri altına girmiştir. Yeğenleri Çağrı ve Tuğrul Beyler de Cend’den Buhara’ya gelmişlerdir.

Arslan Yabgu’nun emrinde binlerce savaşçı vardı. Bu durum onun bölgede güç kazanmasına ve söz sahibi olmasına sebep olmuştur.

O, Sâmânîler’in yıkılmasından sonra Karahanlılar ile dostça yaşamıştır. Bu durum 1020 tarihinde kadar sürdü.

Bu tarihte Karahanlı hanedanından Ali Tegin, Buhara ve Semerkant’a sahip olunca Arslan, onunla ittifak yaptı. Arslan Yabgu komutasındaki Oğuzlar, Ali Tegin’in Karahanlılar’a karşı mücadelesinde ona destek oldular.

SEMERKANT MÜLAKATI

Arslan Yabgu ve Ali Tegin, Maveraünnehir’i Karahanlılar’dan koparmışlardı. Şimdi ise gözlerine Horasan’ı kestirmişlerdi. Horasan, Gazneli Devleti’nin hükmü altındaydı.

Ali Tegin ile Yabgu’nun bölgeye yayılması, Karahanlı Hakanı Yusuf Kadir Han (Ali Tegin’in kardeşi) ve Gazneli Sultanı Mahmud’u bir araya getirmiştir.

İkisi Kadir Han’ın talebiyle Semerkant’ta bir araya gelmiştir. Bu görüşme, tarihe meşhur Semerkant mülakatı olarak geçmiştir.

Yusuf Kadir Han, Arslan Yabgu ve Oğuzlar meselesini, Sultan Mahmud’a şöyle anlatmıştır:

Türkistan’dan gelen Türkler’den çok kuvvetli ve intizamlı bir kavim, yıllardır Nur Buhara ve Soğd-i Semerkant bölgesine yerleşmişlerdir. Bu yerlerin otlak ve meralarının tümünü ele geçirdiler. Silah, âlet, malzeme ve savaş levazımatı yapıp ordu kurdular. Onların aşireti ve atlıları büyük bir güce erişip sayıları çoğaldı.

Akla korku, kalbe vesvese düşmesi gerekir ki eğer siz bir vakit Hindistan tarafına azimet ve hareket ederseniz, zamanın başkalaşıp değişmesi ve acımasız günlerin inkılâbı neticesinde, onlardan, bir bölgeyi istemek veya bir vilayete tamah etmek gibi tedbir ve telafisi zor olan bir fitne ve fesat hâsıl olur. Onlardan yardım ve destek almak ve ileri gelen bir rehine talep etmek vacip olmuştur.”(Nişaburî, Selçuknâme, s.76.)

Gazneli Mahmud ile Karahanlı Kadir Han, bu görüşmede Ali Tegin ile Arslan Yabgu hakkında bazı kararlar almışlardır.

Buna göre; Ali Tegin’in Maveraünnehir’deki devletine son verilecek, bu topraklar Karahanlılar’a kalacak. Ceyhun Nehri iki devlet arasında sınır olmaya devam edecek. Arslan Yabgu meselesini ise Sultan Mahmud hâlledecekti.

OK HİKAYESİ

Gelelim Ok Hikayesi’ne…

Sultan Mahmud, bu görüşmeden sonra Buhara çöllerine çekilen Arslan Yabgu’ya bir elçi gönderdi. Elçi, Yabgu’ya şunları söyledi:

“Sultanımız her daim Hind diyarına gazâlar yapmakta ve İslâm sancağını buralarda yükseltmektedir. Bizim gazâlarımıza gönüllü olarak çevreden çok sayıda Müslüman topluluk katılmaktadır. Ancak bu zamana kadar sizin aranızdan kimse gazâmıza katılmadı. Sultanımız bu hususta sizinle görüşmek ister. Semerkant’ta sizi beklemektedir.”

Bunun üzerine Arslan Yabgu, on bin seçme askerle Semerkant’a hareket etti. Sultan Mahmud, onun bu şekilde gelişi üzerine Yabgu’ya tekrar haber gönderip, “Amacının sadece konuşmak olduğunu ve maiyetiyle gelmesinin yeterli olacağını” bildirdi.

Arslan Yabgu, yanına oğlu Kutalmış Bey de olmak üzere üç yüz kadar beyini alıp Semerkant’a geldi. O, Sultan’ın yanına vardığında Sultan Mahmud, çevgân oynuyordu. Sultan, “Çevgân oynamayı bilir misin?” diye sordu. Yabgu, “Çevgân oynamayı bilmiyorum lakin Sultan isterse ok atabilirim.” diye cevap verdi.

Bunun üzerine Sultan Mahmud’un aklına, Arslan Yabgu’nun söylediği iddia edilen, “Sultan Mahmud’un filleri varsa bizim de oklarımız var.” sözleri aklına geldi.

Arslan Yabgu’nun cins bir atı vardı. Birçok badireden bu atı sayesinde kurtulmuştu. Sultan Mahmud, hizmetlilerine emredip onun atını uzaklaştırıp ona yeni bir at getirdiler. Aslında bunlar Yabgu’nun yakalanıp hapsedilmesi için bir önlemdi.

Sultan Mahmud, daha sonra ona ikramda bulundu, adına ziyafet verdi. Şaraplar içilip şarkıcılar şarkılar söyledi. Bu arada Arslan Yabgu iyice sarhoş olmuştu.

Daha sonra Sultan Mahmud ile Arslan Yabgu arasında şu konuşma geçti:

“Ey Arslan Yabgu! Biz her daim Hind diyarındaki kafirler üzerine gazâya gitmek zorundayız. Bu durumda bizim ordularımız Hind diyarında iken Horasan boş kalmakta ve düşman saldırısına açık hâle gelmektedir. Ben isterim ki biz Hind diyarında iken sen bize Horasan’da yardım etmelisin. İkimiz arasında bu hususta anlaşma olsun. Bize yardım eder misin?”

“Biz Sultan’a bendelikte (hizmette, kölelikte) ihmâl ve kusur etmeyiz. Ona her türlü yardımı ederiz.”

“Askere ihtiyacım olursa bana ne kadar asker gönderebilirsin?”

Bu soru üzerine Arslan Yabgu, yayını eline alıp konuştu:

“Sultanım! Bu yayı kavmime gönderdiğimde bana otuz bin savaşçı gönderirler.”

“Ya daha fazlasına ihtiyaç duyursam?”

Yabgu bu kez sadağından bir ok çıkardı:

“Bu oku kendi kavmime gönderdiğinde on bin kişi daha gönderirler.”

Sultan Mahmud, sordukça Arslan Yabgu, yardımda bulunacağı savaşçı sayısını yükseltiyordu. Bir yay ve üç ok karşılığında yüz bin atlı taahhüt etti.

Sultan, yine sordu:

“Daha fazlasına ihtiyaç duyarsam?”

“Bu üç oktan birisini Balhan Dağı’na gönder, sana yüz bin atlı daha gelir.”

“Çok fazlası lazım olursa?”

“O zaman oklardan birini Türkistan’a gönder, sana iki yüz bin atlı bile gelir.”

Sultan Mahmud’u bir düşünce almıştı. “Bir yay ve üç okla, bu kadar askeri yanına çağıran bir kişi hor görülmemelidir.”diye düşündü. Üç gün, üç gece misafirlerine şarap ikram eden Sultan, sonunda onlar şarabın etkisiyle kendilerinden geçtiğinde gece yarısı hepsini tutuklattı. Bu olay 1025 yılında geçmişti.

Arslan Yabgu, tutuklanıp Hindistan’daki Kalincar Kalesine hapsedildi. Burada yedi yıl tutuklu kalan Yabgu, 1032 yılında burada vefat etti.

Muhabbetle…

Ahmet Bin Mahmud, Selçukname I, Tercüme Erdoğan Merçil, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul, 1977.

Alican, Mustafa, Türk Tarihine Düşen Cemre: Selçuklular, Ketebe Yayınları, İstanbul, 2020.

Beyhakî, Ebu’l-Fazl Muhammed, Tarih-i Beyhakî, Çev. Necati Lügal, Haz. Hicabi Kırlangıç, TTK Yayınları, Ankara, 2019.

Cüzcani, Minhac-ı Sirac, Tabakat-ı Nasıri Gazneliler, Selçuklular, Atabeylikler, Harzemşahlar,  Çev. Erkan Göksu, TTK Yayınları,  Ankara, 2015.

El Hüseynî, Şadruddin Ebu’l Hasan Ali Bin Nasır Bin Ali, Ahbârü’d Devlet-i Selçukiyye, Tercüme Necati Lügal, TTK Yayınları, Ankara, 1943.

Kafesoğlu, İbrahim, Mahmud Gaznevî, İslam Ansiklopedisi.

Kafesoğlu, İbrahim, Selçuk Bey’in Oğulları ve Torunları, Türkiyat Mecmuası, Cilt 13, 1958.

Köymen, Mehmet Altay, Büyük Selçuklu İmparatorluğu-Kuruluş Devri-C.1, TTK Yayınları, Ankara, 2011.

Merçil, Erdoğan, Afganistan ve Hindistan’da Bir Türk Devleti Gazneliler, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2019.

Merçil, Erdoğan,Gazneliler Devleti Tarihi, TTK Yayınları, Ankara, 1989.

Merçil, Erdoğan,Gazneliler, TDV İslam Ansiklopedisi.

Mirhand, Muhammed B. Havendşah B. Mahmud, Ravzatu’s Safa Gazneliler, Çev. Erkan Göksu, Kronik Kitap, 2017.

Mirhand, Muhammed B. Havendşah B. Mahmud, Ravzatu’s Safa Tabaka-i Selçukiyye, Çev. Erkan Göksu, TTK Yayınları, 2018.

Nişaburî, Zahirü’d-dînSelçuknâme, Haz.Ayşe Gül Fidan, Kopernik Kitap, İstanbul, 2018.

Özaydın, Abdülkerim, Arslan B.Selçuk, TDV İslam Ansiklopedisi.

Özaydın, Abdulkadir, Karahanlılar, TDV İslam Ansiklopedisi.

Reşîdü’d-dîn Fazlullah, Cami’üt Tevarih (Selçuklular), Çev. Erkan Göksu, H.Hüseyin Güneş, Bilge Kültür Sanat Yay., 2018.

Sümer, Faruk, Anadolu Selçukluları, TDV İslam Ansiklopedisi.

Sümer, Faruk, Oğuzlar (Türkmen) Tarihleri, Türk Dünyası Araştırma Vakfı Yayınları.

http://islamansiklopedisi.org.tr/arslan-b-selcuk

https://fisildayankalemler.org/irak-selcuklularinin-sonu/

https://fisildayankalemler.org/sencer-ve-katvan-bozgunu/

EEditör:Mesude Bozkurt

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

IRAK SELÇUKLULARI’NIN SONU 

 

Yorumlar (1)

  1. Demek ki ukalalık yapmayacaksın 😁

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Mustafa CANKURT

1978 yılında Aksaray'da doğdum. Anadolu Üniversitesi İşletme bölümü ve Atatürk Üniversitesi Sosyal Hizmet Lisans bölümlerinden mezun oldum. Tokat Zile Devlet Hastanesinde Sosyal Hizmet Uzmanı olarak görev yapmaktayım. Evliyim; Halil Furkan, Ömer Faruk ve Ayşe Naz isimlerinde üç çocuğum var. Okumaya düşkünüm, ortaokul yıllarından beri iyi bir okuyucuyum, özellikle tarih okuyucusuyum. 2020 yılı eylül ayında “Siyah Sancağın Gölgesinde-Celaleddîn Harzemşah” isimli “tarihi roman” formatında ilk kitabın çıktı.