ALP ER TUNGA

ALP ER TUNGA

ALP ER TUNGA

 Hz. Nuh’tan tufanından sonra, neredeyse insanlığın tamamı yok olmuştu; ama neredeyse… Büyük tufan diye adlandırılan bu olaydan sonra, insanlık Hz. Nuh’un üç oğlundan tekrar türeyecekti. Ham, Sam, Yafes. Üç oğul, dünyanın farklı bölgelerine ayrılınca, Yafes’e Orta Asya düştü.

Yafes’in dokuz tane oğlu oldu. Dokuz oğlundan biri olan Türk, Ata’sının buyruğu üzerine Ötüken’e yerleşti. Burada Türk’e Ata’sı tarafından Bereket Taşı (Yada Taşı) bahşedildi. Yafesin başka bir oğlu olan Gam, Türk’ün bu taşa hileyle sahip olduğunu iddia etti ve aralarında savaş başladı… Tarihin gördüğü bu ilk savaşı Türk kazandı. Ve o günden sonra Türkler at sırtından hiç inmedi.

 Çok uzun yıllar sonra, Türk’ün soyundan gelen Saka’lar ilk kez yurt tutup düzenli yaşamaya başladı. Saka’lar Tur Han’ın önderliğinde Kuzey Hazar’ı mesken tuttu. Tur Han vefat ettikten sonra, yerine oğlu Peçeng Han geçti. Peçeng Han’ın önderliğinde, Türkler topraklarını biraz daha genişleterek Karadeniz’e doğru ilerledi.

 Derken Peçeng Han’ın bir oğlu oldu… Bu oğul, olması gerekenden çok farklıydı. Elleri, ayakları, gövdesi ve başı, olması gerektiğinden çok daha büyüktü. Saka geleneğine göre, doğan çocuk bir yiğitlik göstermediği sürece ad alamazdı. Zaman ilerledikçe bu çocuk birçok yiğitlik sergilemesine rağmen, Peçeng Han onun daha büyük bir yiğitlik sergilemesini ve adını öyle almasını uygun gördü.

 Sonunda çocuk dokuz yaşına geldi… O dönem Saka’ların başına musallat olan bir canavar vardı. Askerler ne yaparlarsa yapsınlar, bu canavarı alt edememiş ve her saferinde çokça zayiat vermişlerdi. Bu olay, çocuk için kaçırılamayacak bir fırsattı…

 Bir gün erkenden yatağından kalktı ve ormana gitti. Günler süren aramalar sonucu canavara ulaştı. Onu pusatla öldürmek yerine, çıplak elle öldürüp şanına şan katmak istedi. Canavarla kapışmaya başladığı anda, bir fırsatını bulup sırtına atladı ve güçlü kollarını boynuna doladı. Çok geçmeden canavar hayata gözlerini yumdu.

 Çocuk canavarın kürkünü çıkartıp, sırtına aldı ve otağ’ına döndü. Onu gören Saka’lar, hayranlık dolu bakışlarını üstüne dikip, bolca övgü sıraladılar. Peçeng Han, oğlunun canavarı alt etmesinden onur duydu, canavar bir Tunga’ydı (Kaplan). O gün oğluna Alp Er Tunga adını koydu…

 Alp Er Tunga, bir süre sonra akınlara başladı. Akınlar sırasında çok beğendiği bir bölgeye, bir şehir kurdu ve adına Merv dedi. İran’la ufak tefek çatışmalara girip galip geldi. Ardından kimseye boyun eğmeyen Kırgız’lara boyu eğdirip ordusuna kattı. Bu kadarla yetinmeyip Çin’e ilerledi. Çin, çok büyük bir orduyla karşısına çıktı.

Alp Er Tunga, ordusunun üç katı büyüklüğünde olan Çin ordusunu yendi ve Çin’i vergiye bağladı. Akınlar devam ederken, Ata’sının çok hasta olduğu haberini aldı ve yurda döndü.

Peçeng Han öldü…

Başa geçen Alp Er Tunga, akınlarına daha yeni başlıyordu. O sıralarda adı Efrasiyab olarak anılmaya başlamıştı. İran’a doğru yürümeye başlayınca, İran hükümdarı Keyhüsrev Nevzen, Rum, Ermeni ve İyon’ları birleştirerek büyük bir ordu kurdu. Bunu duyan Alp Er Tunga, Semerkand’dan ordusuna takviye istedi. İki ordu karşılaştığında, Semerkand’dan halen yardım gelmemişti.

Çok kanlı bir savaş oldu… Alp Er Tunga, kaybedeceklerini anladı ve yakınlardaki bir kaleye sığınıp, Semerkand’dan gelecek yardımı beklemeye başladı. Keyhüsrev kaleyi kuşatınca, Alp Er Tunga yardım beklemekten vazgeçti ve kaleden çıkıp, ölümüne bir cenk’e tutuştu. Çok geçmeden beklenen yardım geldi ve Türklerin üstünlüğü baş gösterdi. Savaş Türklerin galibiyetiyle sonuçlandı…

Rum hükümdarı Kayzer, vergi ödemesi şartıyla serbest bırakıldı. Tam o sırada hiç beklenmeyen bir şey oldu; Keyhüsrev barış isteyerek “Artık savaşmayalım, barışalım” dedi. Barış sağlandı. Keyhüsrev, büyük bir Toy vereceğini ve bu Toya Alp Er Tunga’yı onur konuğu olarak davet edeceğini söyledi. Alp Er Tunga, bu isteği geri çevirmedi.

Üç yıl sonra, Keyhüsrev bahsettiği Toyu kurdu ve Alp Er Tunga’yı davet etti. Alp Er Tunga, burnuna gelen tuzak kokularına rağmen davete icabet etti. Toy çok güzel başladı. Vakit gece yarısı olunca, Alp Er Tunga dayanılmaz bir sancı çekmeye başladı. Kalleş düşman, mertlikle yapamadığını, namertlikle yapmıştı.

On beş bin kişilik ordu, bir anda yüz kadar Türkün üstüne çullandı. Bir avuç yiğit, kendi canlarını siper ederek, Alp Er Tunga’ın oradan kaçmasını sağladı. Alp Er Tunga, saraydan çıkınca atını ormana doğru sürdü. Ormanda bir süre ilerledikten sonra, Büyük Irmağın yakınına geldi. Artık durup cenk etme zamanı gelmişti.

Kılıçlar çekildi… Alp Er Tunga, önüne geleni doğruyor; ama bu sırada derin yaralar alıyordu. Sonunda kollarında derman bulamaz hale gelen Alp Er Tunga, namert düşmanın elinde ölmeyi kendine reva görmedi ve atını Büyük Irmağa sürdü. Bir süre sonra at ve Alp Er Tunga gözden kayboldu ve naaşı hiçbir zaman bulunamadı…

Alp Er Tunga öldi mü? Alp Er Tunga öldü mü?

Isız ajun kaldı mu? Dünya ıssız kaldı mı?

Ödlek öçin aldı mu? Felek öcünü aldı mı?

Emdi yürek yırtılur. Şimdi yürek yırtılır.

Bekir SEVİK 

Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ 

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

SULTAN ALPARSLAN 

Etiketler:

#alpertunga #tarih

Yorumlar (15)

  1. Dilek Nazlıoğlu
    • 16/05/2024

    Yine Türklüğümüzü hatırlatan kendimizle ne kadar gurur duysak azdır dediğimiz bir yazıydı. Zaten Alp Er Tunga'yı bilek gücüyle yenmek mümkün değildi. Ancak kalleşlik ederek öldürülebilirdi. Sakaların büyük hükümdarı yenilmez Alp Er Tunga... Bekir hocam yüreğine sağlık. Türklük aşkın hiç solmazsın.

  2. Cuma OFLAZ
    • 3/05/2024

    Alp er tunga ölmüş'se Allah rahmet eylesin Tek başına bir Ordu'dan baş gelmesi Türk'ün gücü Kalemine sağlık Bekir hocam bu tarihi sanki yaşamış gibi hissettirdin...

  3. Hasan berber
    • 3/05/2024

    Öncelikle emeğine sağlık tarihî bu kadar anlayıp yazan ve okuyarak heyecanlandıran okuyup keyif verdiren sözler ancak bu kadar iyi anlatılıp yazılır yüreğine sağlık Bekir Sevik hocamın eline emeğine sağlık hayatında başarılar dilerim.

  4. Mehmet Ünal
    • 3/05/2024

    Sizin yazılarınızı merakla bekliyorum yine güzel bir konuya değinmişsiniz kalemine sağlık

  5. Sırrı
    • 3/05/2024

    Kalemine sağlık üstad hem tarih hem edebiyat alanlarında çok güzel gelişmeler katettiniz sizi yakından takip ediyoruz Yeni kitaplarınızi dört gözle bekliyoruz

  6. Delil Can Kaplan
    • 3/05/2024

    Efsane olmuş ustam,kaleminize sağlık maşallahınız var

  7. Delil Can Kaplan
    • 3/05/2024

    Efsane olmuş ustam,kaleminize sağlık maşallahınız var

  8. Yılmaz Ali
    • 3/05/2024

    Mevzu tarih olunca Bekir Sevik hocamın farkı ortaya çıkıyor. Alp Er Tunga'nın destansı yaşam öyküsünü bir çırpıda gözler önüne serdi. Bu gerçekten büyük bir meziyet. Hocamı kutlar ve saygıyla selamlıyorum. Yılmaz Ali

  9. Nurullah güneş
    • 2/05/2024

    Üstad yine yapacağını yapmış harikulade bir makale ile bizleri buluşturmuş.kalemine yüreğine sağlık üstadım...

  10. Ece Çinler
    • 2/05/2024

    Yine tam sana yakışır muhteşem bir konuyu ele almissin. Senin tarih tutkuna hayranim. Tarihi bana sevdiren yazar olabilirsin … Ellerine emeğine saglik.

  11. Ali sedef
    • 2/05/2024

    Harika biryazı kaleminize sağlık bekir bey

  12. Dilek gümüş
    • 2/05/2024

    Bekir hocamın yazısını dört gözle bekliyordum, sonunda geldi. Yine okurken eski çağlara gittim 🙂🙂 kaleminize sağlık Bekir Bey

  13. Hamza Karakış
    • 2/05/2024

    Yine muhteşem bir yazı, kaleminize sağlık Bekir Hocam

  14. Ozan Yerli
    • 2/05/2024

    Tek kelimeyle muhteşem bir yazı.

  15. Zeynep
    • 2/05/2024

    Çok güzel bir yazı olmuş kalemine sağlık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bekir SEVİK

Bekir SEVİK, Türk tarihi roman yazarı. Eserleri, Alp Börü Öç, Alp Börü Orun, Alp Börü Büyük Duvar (bunların üçü seridir) ve Kurtuluş Savaşı'nda bir öksüz.