Piyano ve Öldürülen Kadın
- Yazar: Sümeyra Ağaoğlu
- 4 Temmuz 2025
- 12 kez okundu

PİYANO
Kapı çalıyor, seni sonra ararım şimdi kapatmam lazim…
Telefonu masanın üzerine bırakıp hızlı adımlarla merdivenlerden yukarı çıktı. Kapının dikte eder gibi artan sürekliliğiyle, geçmişten kaçış ve geçmişe direniş olan çığlıkları kulaklarında yankılandı.Kargo firmasını bekliyordu. Bütün gün benliğinin her zerresini tarifsiz bir heyecanla saran bu duygunun içinde kaybolmuş, paketin evine ulaşmasını sabırsızlıkla beklemişti. Biliyordu getirdikleri şey çok büyük ve taşıması oldukça güçtü.Yinede kapının bu denli ısrarla çalınması için geçerli bir neden değildi.Oda böyle yapardı, eve gelince art arda zile basar anahtarını asla yanında taşımazdı. On saniye içinde kapıyı açamassa ortalığı ayağa kaldiridi. Bir açıklama yapacak olduğunda fırsat vermez anında suratına silleyi indirirdi.
Bir an yaşanmış bir anının kıyısına vardı benliği. Gözünün önünde beliren görselin içine girdi zihni. Her şeyin zamansız değişimi ile büyüdü gözbebekleri. Ayaklarını bastığı zemin geç kaldığın hayatın, bastırılan hayallerin senin olduğunu hatırla diye haykırıyordu suratına. Bütün yaşanmışlıklarını kaybolmaya yüz tutmuş bir mücadeleyle sert ahşap parkelerin üzerine yığmak istedi. Tüm uzuvları geçmişin üzerindeki kalıntılarından titremeye başladı.
Kapıyı açmaya ramak kala yaşlı bir kız çocuğunun genç ölümü gibi kilidin yuvası yerinden fırladı başının tam ortasına. Anı donduran bir zaman kavramında yaşamla ölüm arasına sıkışmış saniyelerde oluşan berraklıkla düşlediği ne varsa düşünde yaşıyordu. Başında oluşan baskının şokuyla gözünün önünde patlayan ışıkların birinde bir pencere açıldı. Silüetinin hüzünle kendisine bakan varlığı çok acıtmıştı ruhunu.Olduğu yere serilen bedenini hiç bir şekilde hareket ettiremiyor soluk alabilmek için annesinin göğsüne tutunmaya çalışıyordu. Zihninin derinliklerinde son olarak küçük parmaklarıyla piyanonun diyezine basan bir çocuk gördü gözleri…
Füruzan, uzun yıllar ünlü bir markanın satış bölümünde yönetici pozisyonunda çalışmıştı. Eşiyle aynı iş yerinde çalışmanin handikapları giderek hayatına olta iğnesi gibi saplanmıştı. Kaderi başkalari tarafindan yazılan bir evliliğin şiddet gören tarafındaydı. On yıl süren beraberliklerinde kendi sesini duymaya başladığında bütün korkularını yenip herşeyi göze alarak bitirmeye karar verdi. Boşandıktan sonra eşinin sahibi olduğu şirketten istifa ederek kısa bir süre yalnız olan annesiyle beraber oturdu. Otuzunu geçmiş bir kadın olarak ayrı yaşamanın yeni bir başlangıç olacağı düşüncesiyle annesinin buna karşı çıkmasına rağmen yaşadığı yere kilometrelerce uzaklıkta bir şehire taşındı.
Hayallerinin önündeki engelin başkalarının yazdiği kaderin olmadığını idrak ettiğinde özündeki o dürtü filizlenerek büyük bir umuda dönüştü. Çalıştığı dönemde elde ettiği gelirin büyük bir kısmını zamanında yastık altı yapmıştı. Annesinden kalma bir alışkanlıktı yastık altında bir şeyler biriktirmek. Yeni hayatına başladığı şehirde bir ev kiralayıp ardından konservatuvara kayıt oldu. En büyük konforu kendini gerçekleştireceği yere toplu taşıma kullanmadan gidebilecek olmasıydı.
Sürekli arzuladığı düşüncenin sınırsız umudu, son günlerde ona iyi gelen tek şeydi. Bu dürtü öyle sarmalamıştı ki ruhunu ondan yansıyan herşeyin sanki notaları çalıyordu etrafında. İlk defa kendi için birşey yapmış doğum günüde bir piyona satın alıp kendine hediye etmişti. Müzik mağazasınin sahibi gün içinde en geç akşama kadar teslimatın yapılacağını söylemişti. İşte bu harika! dedi ve durduk yere gülmeye başladı. Çok uzun zamandır bu kadar içten gülmediğini anımsadı. Bu defa gerçekten kazandığı bir zaferin sevinç nidaları gözlerinden okunuyordu.
Şarkı söyler gibi hiç bir şey için geç değil, hiç bir şeye geç kalmadın Füruzan cümleleri peş peşe dökülüyordu iki dudağının arasından.Mutluluk içinde eve geldiğinde elektrikler kesikti. Odasına giden koridorun karanlığıyla karşı karşıya kalınca bir an duraladı. Kapıyı açıp yatağına uzandığı an geçmişle olan bağının yeniden kurulacağı, eski hayatına geri döneceği korkusununa kapıldı. Asla o eski Füruzan olmak istemiyordu.Daha önce hiç bu denli bir arzuyla yaşamamıştı.Farklı hisseden farklı düşüncelere sahip farkındalığı güçlenmiş bambaşka bir kadına dönüştüğünü biliyordu. Ayrıldığı eşiyle geçirdiği dehşet dolu on yıldan sonra yeni bir anlam bulmuş, hayattaki var oluş amacının bilincinde bir yaşam sürüyordu.
Kiraladığı ev iki katlıydı. İçinden merdivenleri olan, salon ve mutfağı üst katta, yatak odaları alt kattaydı. Sadeliği sevdiği için ihtiyacı olmayan hiç birşeyi eve almamıştı. Salonu fazla eşyayla doldurmak istemiyor berjerin yanındaki lambaderin durduğu geniş alana kendine hediye ettiği piyanoyu yerleştirmek istiyordu. Böylece gelen misafirlerine gözü yormayan ferah bir salonda şarap eşliğinde resital verebilecekti.
Duyulan ürkütücü silah patlamasıyla artarak çoğalan polis araçlarının sesi evin duvarlarına çarpıyor, tepe lambaları loş olan salonu aydınlatmaya yetiyordu. Ateş ettiğinde kilidi yuvasından fırlayan kapıyı iteleyerek içeri giren adamın gözlerindeki o mağrur bakışlar yerde yatan eski eşini görünce kanlı bir galibiyete dönüşmüştü…
Henüz bir ay olmuştu evine taşınıp yeni başlangıç yaptığı şehire merhaba diyeli. Nereden bilecekti çalan kapının piyonoyu getirecek olan kargo firmasının yerine ona ölümü getireceğini…
Yeni bir dünya inşa ettiğim kurmacada yine, yeni, yeniden bir kadın daha hayallerini gerçekleştiremeden cani bir adam tarafından öldürüldü…
Yaşanan acı keşke sadece kurmacada kalsa, gerçek dünyada hiç yaşanmamış olsaydı.
Dünyada her gün en az yüz otuz yedi kadın aile üyelerinden biri tarafından öldürülüyor!
Her on dakikada bir, bir kadın eski eşi, partneri veya aile üyesi tarafından öldürülüyor!
İki bin yirmi dört yılında ülkemizde üç yüz doksan sekiz kadın öldürüldü!
Benim başıma gelmez deme!
Susma!
Korkma!
Ses ver!
SÜMEYRA AĞAOĞLU
Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız
Bu yazının bütünü yazarına aittir
Bir önceki yazımı okudunuz mu?