Orhan Veli KANIK (1914-1950)
- Yazar: Ali YURTSEVEN
- 13 Kasım 2024
- 101 kez okundu
Orhan Veli KANIK
(1914-1950)
Türk Edebiyatının özellikle şiir bölümünün gelişmesinde hiç kuşkusuz Orhan Veli’nin pozitif yönde etkisi, yönlendirmesi vardır. Günümüz Şairlerimizin Orhan Veli’nin şiirlerinden etkilenmiş, onu gibi yazabilme çalışmalarında da bulunmuşlardır. Orhan Veli‘nin babası İzmir tüccarlarından Fehmi Bey’in oğlu müzisyen Veli Bey, annesi de Beykoz’un ileri gelenlerinden tüccar Hacı Ahmet Bey’in kızı Fatma Nigar Hanım’dır.
Babası Nigar Hanım’la evlendiği sırada “Muzika-i Hümayun”da bulunan Veli Bey, Cumhuriyet’le birlikte Cumhurbaşkanlığı Armoni Orkestrası’nın şefi oldu. Sonra Konservatuvarda profesörlük, Ankara Radyosu’nda müdürlük yapmıştır. 13 Nisan 1914’te İstanbul’da doğan Orhan Veli, Galatasaray Lisesi’nde başladığı eğitimini, babasının tayini nedeniyle Ankara’da tamamlamıştır. 1933’te Ankara Gazi Lisesi’nden mezun olduktan sonra bir süre İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne devam etmiştir.Yarıda bıraktığı bu okuldan sonra 1936’da Ankara’da PTT Genel Müdürlüğü’nde çalışmıştır. 1945’te Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’na girmiş ve 1947’de bu görevden ayrılıp yaşamını yazarlık ve çevirmenlikle kazanmaya başlamıştır.
Çeşitli dergi ve gazetelerde yazı ve şiirler yazan sanatçı 1 Ocak 1949’da yayımlamaya başladığı “Yaprak” dergisini 15 Haziran 1950’ye kadar 28 sayı çıkarmıştır. İlk kitabını yine liseli arkadaşlarıyla birlikte (Oktay Rifat, Melih Cevdet), Garip adıyla çıkardı (1941). Bu kitapla birlikte şiirimizde “Garip akımı” “Garip Şiiri” diye adlandırılan bir yeniliğin de kurucusu oldu.
Böylece Melih Cevdet ve Oktay Rifat ile birlikte yenilikçi Garip akımının da kurucusu olan Orhan Veli, Türk şiirindeki eski yapıyı temelinden değiştirmeyi amaçlayarak sokaktaki adamın söyleyişini şiir diline taşımıştır. Orhan Veli, Mehmet Ali Sel ismini takma ad olarak kullandı ve pek çok şiirini bu isimle yayımladı. Örneğin, ilk şiirlerinin yayımladığı Varlık Dergisi’nin Aralık 1936’da çıkan sayısında “Varlık’ın şiiri kadrosu yeni ve kuvvetli genç imzalarla zenginleşmektedir. Orhan Veli, şimdiye kadar yazılarını neşretmemiş olmasına rağmen olgun bir sanat sahibidir. Gelecek sayımızda onun ve arkadaşları Oktay Rifat, Melih Cevdet ve Mehmet Ali Sel’in şiirimize getirdikleri yeni havayı daha iyi belirtecektir.” Dendi.
Arkadaşı Oktay Rıfat, bu isimle ilgili olarak “galiba yırtmaya kıyamadığı şiirlerini bu adla çıkarırdı” açıklamasını yaptı.
Orhan Veli ise Baki Süha Ediboğlu’nun konuyla ilgili sorusunu şu şekilde yanıtlamıştı. O zamanlar çok şiir yayınlıyordum. Adımın her zaman görünmesi hem benim için hem de dergi için doğru değildi. Bir de şu var: Mehmet Ali Sel benim bazı tecrübelerime alet olmuş bir isimdir.
Yeni bir zevk ortaya çıkarabilmek için eski olan her şeyden uzak duran Orhan Veli, hece ve aruz ölçülerini kullanmayı reddetti. Kafiyeyi ilkel, mecaz, teşbih, mübalağa gibi edebi sanatları gereksiz bulduğunu açıkladı. Yalın bir anlatımı benimseyerek şiir dilini konuşma diline yaklaştırdı.
Geçmiş edebiyatların öğrettiği her şeyi, bütün geleneği atmak amacıyla yola çıkan Kanık’ın bu arzusu şiirinde kullanabileceği teknik olanakları azaltsa da şair, ele aldığı konular, bahsettiği kişiler ve kullandığı sözcüklerle kendine yeni alanlar oluşturdu. Kanık, şiire getirdiği bu yenilikler yüzünden önceleri büyük ölçüde yadırgandı, çok sert eleştiriler aldı ve küçümsendi. Geleneklerin dışına çıkan eserleri, önce şaşkınlık ve yadırgama, daha sonra eğlenme ve aşağılamayla karşılansa da hep ilgi uyandırdı.
Bu ilgi ise kısa zamanda şaire duyulan anlayış, sevgi ve hayranlığın artmasına yol açtı. Sait Faik Abasıyanık da Orhan Veli’nin bu yönüne dikkat çekerek onu “Üzerinde en çok durulmuş, zaman zaman alaya alınmış, zaman zaman kendini kabul ettirmiş, tekrar inkâr, tekrar kabul edilmiş; zamanında hem iyi hem kötü şöhrete ermiş bir şair” olarak tanımladı. Şiirlerinde İstanbul’a büyük yer veren Kanık, bu eşsiz şehri diğer şairlerdeki gibi tarih, sanat ve kültürel açıdan almamış; bu şehri meyhaneleri, yaşanılan aşkları, gezilen ücra köşeleri, yoksullukları ile dile getirmiştir.
Nükte ve ironi Orhan Veli’nin şiirlerinin önemli noktalarından olmuştur. Dünyanın ciddiyetine, sahteliğine karşı tuhaflık olması amacıyla alaylı, eğlenceli şiirler yazmıştır. Japonların ulusal şiir biçimi Haiku da edebiyatımıza onunla girmiştir. Orhan Veli’de nükteli bir realizm, ironik bir lirizm vardır. Şiir türüyle tanıdığımız Orhan Veli, edebiyatla ilgili çeviriler yapmış, düzyazılar da kaleme almıştır. Şiirlerinden yapılan seçmeler İngilizce, Fransızca, Rusça, Yunanca gibi çeşitli dillere çevrildi. Ayrıca Müşfik Kenter, Kerim Afşar gibi sanatçılar şiirlerini kasete okudular.
Birçok besteci şiirlerini besteledi. Murathan Mungan, şiirlerden kurgulayarak “Bir Garip Orhan Veli” adlı tek kişilik bir oyun yazdı, bunu uzun süre Müşfik Kenter oynadı. Orhan Veli’nin şiirlerinin benimsenmesinde eleştirmen Nurullah Ataç‘ın da payı büyük oldu. Ataç, onun şiirleri konusunda şunları söylemiştir. “Orhan Veli, şiirlerinin hemen hepsinde birer hikâye anlatır, hem de uzun bir hikâye, sanki birer hayat. Ancak bu hikâyeleri bütün fazlalıklardan temizler, bize birkaç satırda özü söyleyiverir. O koca hikâyeyi şiir üslubuna koyuverir.”
Daha sonra çeşitli şiir kitapları çıkardı, düzyazıları ve çevirileri yayımlandı. Varlık başta olmak üzere çeşitli dergi ve gazetelerde yazdı.
Genel olarak şiirlerinde tabiat, insan, hayat, çocukluk, savaş, seyahat, sarhoşluk ve aşk gibi konuları işlemiştir. Orhan Veli Kanık’ın şiirleri arasında Anlatamıyorum en sevilen eserlerinin başını çekmektedir. İstanbul’u Dinliyorum ve “Beni Bu Güzel Havalar Mahvetti” diğer önemli eserleri olarak kabul edilir.
Ankara’da belediyenin açtığı bir çukura düşüp yaralanmış ve bu olaydan dört gün sonra İstanbul’da bir dostunun evinde rahatsızlanarak kaldırıldığı Cerrahpaşa Hastanesi’nde beyin kanaması sonucu 14 Kasım 1950 tarihinde yaşamını yitirmiştir. Ölümünden sonra, kardeşi Adnan Veli Kanık, Orhan Veli hakkında yazılanları ve onu tanıyanların ona dair söylediklerini derlediği Orhan Veli İçin ismiyle bir kitap yayımladı. Orhan Veli’nin çevirdiği Jean Anouilh’ten Antigone ve Jean-Paul Sartre’dan Saygılı Yosma ölümünden önce yayınlanamamıştı. Bu eserlerden Antigone şairin vefatından sonra İstanbul Devlet Tiyatrosu’nca sergilendi. Saygılı Yosma ise 1950 sonunda “Saat Altı Tiyatrosu” tarafından bir kez temsil edildi.
1988 yılında yapılan Orhan Veli heykeli Rumelihisarı sahilindeki ufak bir parka kondu. Bu heykelde şairin elinde bir kitap, hemen arkasında ise bir martı durmaktadır. Orhan Veli ise Boğaziçi’ni seyretmektedir. Mezarı 2020 yılında aslına uygun biçimde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edildi.
Herkesle iyi geçinen, kimsenin kalbini kırmayan, çevresindeki insanlara saygı gösteren Orhan Veli’nin yakın arkadaşları arasında Oktay Rifat, Melih Cevdet, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Sait Faik, Suat Taşer, Fikret Adil, Agop Arad gibi isimler yer alıyordu.
Son günlerinde en yakın olduğu isim ise Sabahattin Eyüboğlu’ydu. Garip akımını yalnız yazdıklarıyla değil, hayata karşı duruşuyla açıklayan şair, fiziğini bile bu uğurda kullanmaktan çekinmedi. Bu yüzden şiirinin hayatının sonucu olduğuna değil, aksine hayatını şiirine göre yaşadığına inanılır.
Orhan Veli’nin Eserleri
Şiirleri;
Garip (Oktay Rıfat ve Melih Cevdet’le 1941), Garip (yalnız kendi şiirleriyle, genişletilmiş 2. baskı, 1945), Vazgeçemediğim (1945), Destan Gibi (1946), Yenisi (1947), Karşı (1949).
Ölümünden sonra, şairin kitapları bir arada, kitaplarına girmeyen şiirlerle birlikte Orhan Veli, Bütün Şiirleri (1951) adıyla basıldı.
Düzyazıları, eleştiri ve hikayeleri;
Nesir Yazıları (1953), Denize Doğru (1970), La Fontaine’in Masalları (49 fabl manzum çeviri, 1943, YKY 2003), Nasrettin Hoca Hikayeleri (72 fıkra manzum çeviri, 1949, YKY 2003), Bütün Eserleri Edebiyat Dünyamız (düzyazı, konuşma, 1975), Bütün Yazıları (1982; 1. cilt Sanat Edebiyat Dünyamız, 2. cilt Bindiğimiz Dal), Bütün Şiirleri (1975), Çeviri Şiirler (der. Asım Bezirci, 1982),
İlk kez yayımlananlar içinde Şevket Rado’ya Mektuplar (Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday’la haz. E. Necdet İşli, 2002), El Kapısında (Oyun, Turgenyev’den çeviri, haz. M. Sabri Koz, 1994) yer aldı.
Çevirileri;
Bir Kapı ya Açık Durmalı ya Kapalı (A. de Musset, 1943), Scapin’in Dolapları (Moliere, 1944), Fransız Şiiri Antolojisi (1947), W. Shakespeare, Hamlet ve Venedikli Tüccar (C. Labm’dan-Ş. Erdeniz’le, 1949), Saygılı Yosma (J. P. Sartre, 1961), Batıdan Şiirler (1963).
Çeviri kitaplarının sayısı 12’dir.
BEN ORHAN VELİ
,
Ben Orhan Veli,
«Yazık oldu Süleyman Efendiye»
Mısra meşhurunun mübdei
Duydum ki merak ediyormuşsunuz.
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvelâ adamım, yani
Sirk hayvanı filân değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Bir evde otururum,
Bir işte çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mührü nübüvvet.
Ne İngiliz kıralı kadar
Mütevaziim,
Ne de Celâl Bayar’ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim.
Puf böreğine hele
Biterim.
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Oktay Rifatla Melih Cevdettir
En yakın arkadaşlarım,
Bir de sevgilim vardır pek muteber;
İsmini söyleyemem,
Edebiyat tarihçisi bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım
Meşgul olmadığım ehemmiyetsiz
Sadece ibda arasında.
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya?
Onlar da bunlara benzer.
Yararlanılan Kaynaklar: wikisource.org, edebiyatogretmeni.org, turkedebiyati.org wikipedia.org, fikriyat.com.
Ali YURTSEVEN
Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız
Editör/Redaktör: Hakan DİNÇAY
Bir önceki yazımı okudunuz mu?
Çok sevdiğim bir şairi tekrar hatırlamak çok iyi geldi. Ruhu şad olsun hocam...
Kaleminize sağlık Ali bey👍🏻
Kaleminize sağlık Ali bey👍🏻
Çok kuvvetli bir şair. Tabiri caizse geleneksel halk şiirinin belini kırmıştır.