GÜLDENİZ

GÜLDENİZ

GÜLDENİZ

Kurak topraklarda doğmuştu belki ama gönlü hep bahardı, kır çiçeklerinin bin bir rengini barındırıyordu içinde. Engin bir okyanus gibi yüceydi yüreği Güldeniz’in…

Aslında güzel bir çocukluk geçirmemişti,  hatta kardeşleri arasında en az sevilen hep o olmuştu. Annesinin sevgisine rağmen, babasının nefret ve öfkesiyle büyümüştü. Tuhaf ki babasının nefretine rağmen, babasını çok seven bir kız çocuğu olmuştu her zaman…

İlkokulu, orta okulu birincilikle bitirmiş ve lise çağına gelmişti. Şehrinde ki en iyi okulu yüksek bir puanla kazanmış ama babasının onu, o bölümü okutmak istememesi ile hikayesi başlıyordu yavaş yavaş Güldeniz’in.

Eski kafalılığından olsa gerek, kızını meslek lisesine yazdırmıştı babası. Güldeniz, yine de şikayet etmemiş girdiği okulun bile anadolu bölümünü kazanmıştı. O sene okullar açılmış ve yine Güldeniz çalışkanlığı, sevecenliği ile öğretmenlerinin ve okulun gözbebeği olmuştu…

Eve gidince  annesi ile ikisi, babasından şiddet görürdü istisnasız her gece. Ama ona rağmen girerdi odasına dersine çalışırdı. Hedefleri vardı çünkü onun,  içi içine sığmayan hayalleri. Ertesi gün olurdu, okuluna giderdi…

Ama bugün diğer günlerden farklı olarak, gözünde bir morlukla gitmişti okuluna ve ilk defa sınavından düşük not almıştı. Ağlıyordu, ona rağmen isyan etmemişti hiç, çünkü isyan etmek nedir bilmiyordu…

Ağlarken başını kaldırıp, gözyaşlarını silmesi bir olmuştu. Karşısında ona bakan bir çift, iri siyah zeytin göz vardı. Şaşırmış, kalbini daha önce hiç tatmadığı bir heyecan sarmıştı. İri siyah zeytin gözlerin sahibi, Güldeniz’e selpak uzatarak;

“İyi misin?” Diye sormuştu…

Güldeniz, daha önce hiç bu kadar iyi olmamıştı ki, ilk defa başarısız olmasına bile üzülmüyordu artık.

-İyiyim, teşekkür ederim.

-Ağlıyordun ama.

-Sınavımdan düşük not aldım.

-Bunun için ağlanır mı? Ben hep düşük not alıyorum.

-Ben ilk defa düşük not aldım ama.

-Senin metini duydum biliyor musun, beni de çalıştırır mısın?

-Tabii ki çalıştırırım.

-Kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Türker…

O günden sonra, Güldeniz ile Türker sürekli buluşmuşlar ve her fırsatta ders çalışmaya başlamışlardı…

Yine buluştukları bir gün Güldeniz tüm enerjisiyle, Türker’e bildiği her şeyi anlatırken Türker ise gözlerini Güldeniz’den alamıyordu. Bunu fark eden Güldeniz; yarı utanmış, yarı mutlu bir hâlde Türker’i uyararak ders anlatmaya devam etmişti ve nihayet beklenen sınav günü gelmiş, Türker Güldeniz’in emeğini ve güvenini boşa çıkarmamıştı.

İki gün sonra da Güldeniz’in sınavı vardı ama Güldeniz hiç bir şekilde çalışamıyor, Türker’den başka bir şey düşünemiyordu. Bu sınavında ve bundan sonra ki diğer sınavlarında başarısız olmuştu…

Yazık ki ne babası umurundaydı artık, ne de başarısızlığı… İlk aşkı, hayatta ki en büyük sınavı olacaktı Güldeniz’in, bilmiyordu…

Zaman su gibi akıp geçmiş ve üniversite sınavı gelip çatmış ve sonuçlanmıştı bile. Türker, meslek lisesinin devamı olan yüksek okulunu kazanmışken, Güldeniz ne kadar başarısız olursa olsun çok istediği bölüm olan Sinema Televizyon Bölümünü kazanmış ve babasının, “Oyuncu yapmam ben kızımı” diye kestirip atmasıyla hayallerinden vazgeçmek zorunda kalmıştı.

O da başka çare kalmayınca, yüksek okula nefretle devam etmek zorunda kalmıştı. Her gün Türker’le  buluşuyor, artık hiç bir zaman ders çalışmıyordu. Aklı sıra babasından intikam alıyor, Türker’e sığınıyordu…

Bir gün okullarında voleybol turnuvası düzenlenmiş ve Güldeniz de katılmıştı. Başarısından dolayı, okulun voleybol takımına seçilmiş fakat bu defa Türker’in engeline takılmıştı: “Ben sevgilimin, şort ile onca erkeğin arasında hoplayıp zıplamasına izin vermem” demesiyle şok geçirmiş, çok üzülmüş ama ona olan duyguları yüzünden konuyu büyütmemişti.

Ve bir gün hayali karşısına çıkmış, okulunda tiyatro kulübü açılmıştı…

Türker’in kabul etmeyeceğini biliyordu ama bu kez bu fırsatı kaçıramazdı. Babasından ve Türker’den gizli gizli kayıt olmuş ve seçmelerde kendisine hayran bırakmıştı herkesi ve sahneye çıkma günü gelmişti. Güldeniz  çok heyecanlı bir hâlde provasını yaparken, Türker’in kolundan tutup, çekip götürmesiyle o hayali de bitmişti…

“Ya ben, ya hayalin.” demişti Türker. Aşıktı ona, onu çok seviyordu ve onun için kendisine daha ne kadar kötülük yapabilirdi ki Güldeniz? Tabii ki Türker’i seçecekti…

Yıllar geçmiş ve evlenmişlerdi. Güldeniz mutluydu. Türker bir süre sonra hep arkadaşlarıyla birlikte olmaya başlamıştı. Sonraları ise bu durum alkol ve şiddete dönmüş ve her gece tekrarlamaya başlamıştı…

Güldeniz artık yalnızdı. Dört duvar arasında kalan yalnız bir kadındı,  kurak topraklarda yaşıyordu dedim ya nihayet içinde ki bahar güze dönmüş, çiçekleri solmuş, denizini yosunlar sarmıştı…

Çok güzel gözleri vardı Güldeniz’in, gözlerinin içi gülerdi, nerden bilebilirdi ki iri siyah zeytin gözlünün, onun iri ela gözlerinin ışığını söndüreceğini…

Sabaha kadar uyumamıştı, yediği tokattan sonra Güldeniz, sabah olmuş ve “Bitti!” Demişti o büyük adama, doğru ya o küçük dağları yaratmış büyük bir adamdı. Oysa sevmeyi bilmeyen, sevilmeye layık olmayan zavallının biriydi ve Güldeniz o gün anladı kendine yapılabilecek her türlü kötülüğü yapmıştı…

Türker, kaybetme korkusu ile durmadan ağlıyor ve yalvarıyordu bitmesin diye, daha fazla dayanamayan Güldeniz; “Büyük adamsın sen, kes ağlamayı!” diye bağırmıştı…

Türker ne yaptıysa, ne ettiyse, Güldeniz’i yolundan döndürememiş ve bir celsede boşanmışlardı. Yıllar bir celsede çöpe atılmıştı… Babasını da silmişti Güldeniz, kardeşlerini de, büyük aşkını da. Annesini de alıp şehrini terk etmişti.

Aradan aylar geçmiş ve hamile olduğunu öğrenmişti… Mutlu olsun mu, olmasın mı bilemiyordu?

O adamın bir parçasını taşımak istemiyordu ama onun da bir parçasıydı o bebek, üstelik can parçası. Karar vermişti,  habersiz dünyaya getirecekti meleğini ve kızı olmuş, adını gerçekten de “Melek” koymuştu…

Yeniden üniversite sınavına girmiş, sinema televizyon bölümünü kazanmıştı işte… Hayallerini geç yakalamıştı belki ama gözlerinde ki ışık yeniden doğmuştu ve öğrendi ki hayatta hiç bir şey için geç değildi!

Seda Özlem BAŞPINAR 

Editör: Sonay BİLGİ ARABACI

Genel Yayın Yönetmeni : Elif ÜNAL YILDIZ 

Diğer Yazıma Göz Atmak İster misiniz?

Bu Masal Bizim

 

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Seda Özlem BAŞPINAR

fisildayankalemler.org Editörü Küçük dünyasıyla, sınırsız hayal dünyasını yazma aşkıyla birleştiren ve bunlardan beslenen, haz alan bir insanım. Çocukluğumdan beri hep yazardım aslında ama lisede girdiğim bir yarışmada il birinciliği kazanmam ile kesin olarak karar vermiştim kitabımı çıkarmaya ve 2015 yılında ilk kitabım “Özlem Koydum Adını” ile Yazarlık kariyerime ilk adımımı atmış oldum. Hemen akabinde ortak bir proje olan “Şiir Antolojisi 2” ile eserlerimi yayınlamıştım. Uzun bir süre ara verdikten sonra, 2023’te “İçime Attım İçimden Atamadım” Adlı üçüncü Kitabımı çıkarmış ve yine hemen ardından ortak proje olan “Edebiyat Turnuvası”, “Şairler Masası”, "100 Yazar 100 Eser", "1 Kadın 1 Hikaye" Adlı kitaplar ile okuyucularımla, eserlerimi buluşturdum ve şu anda da yazmakta olduğum yeni kitabımın çalışmalarına başlamış bulunmaktaktayım. Yazmayı, okumayı görev değil, aşk bilmiş bunu ilke kabul etmiş biri olarak gönül kalemimden, kağıtlara dökülen her cümlem en büyük fenerim olmuştur.